1

Değerli Bay Hiçkimse, Herşeyin teorisi... Karmaşık, Kompleks ve detaylı ki... Nasıl basitleştirip aktarabilinir? Bilemiyorum. Özü basit, 3 temel kuvvet; güçlü, zayıf ve elektro manyetik kuvvetler birleşmiş durumda... Bir tek kütleçekimi bunlara hala yanaşmıyor. Elimizde öyle bir yaklaşım olmalı ki; hem bu üç kuvveti hem de kütle çekimini "aynı etkenlere" bağli olarak açıklayabilsin. Öncelikle madde 2'deki enerjinin açıklaması, yaratılışın varlığıyla alakalı olduğundan beni aşar. Bu konuya giremeyeceğim. Diğer her şey zaten enerjinin bir yansıması sadece...Yansımalarla uğraşabiliriz. Her şey'in teorisi için önce bu temel kuvvetler için ortak etken noktalar bulmalıyız. Sorunda kütle çekimi ile diğerleri arasında ortak noktalar pek bulunamamasından kaynaklanıyor. O halde ikinci aşamada, bakış açımızı sorgulamalıyız. Elimizdeki denenmiş veriler o kadar güvenilir ki, ayrıntılarda -deneylerde hata bulamıyoruz. Üstelik bunlara dayanarak, yeni şeylerde keşfediyoruz. (Nükleer enerji eldesinden, nano teknolojiye, maddenin farklı durumlarından, karadeliklerin saldığı kütle çekim dalgalarına...) Demek ki ayrıntılarda hata yok. Evrendeki tüm madde ve enerjiyi kapsayacak şekilde yeni bir senaryoya ihtiyacımız var. Bir yandan enerji korunur dıyoruz ama dığer yandan enerjinin yoğun bir dağılma, homojenleşme eğilimini gözlüyor ve kullanıyoruz.(İş, ısı, basınç,vb. olarak) Bir yandan entopi ile her şeyin zamanla bozunacağını öngörüyoruz, diğer yandan parçacıkları, milyarlarca yıl boyunca bozunmadan kalmasını sorgulamıyoruz. Olduğu gibi kabul ediyoruz. Ben bakış açımda ufak bir değişiklik yaptım; Enerjinin homojenleşmek için dağılma isteğinin (bozunma, entropi) isteğini öne çıkardım. Buna göre, atomu oluşturan parçacıklardaki enerji dağılmak isterken, bu enerjiden bağımsız -dış kaynaklı bir kuvvetin atomu bir arada tuttuğunu, bağları kalıcı kıldığını düşündüm. Yani kütle varlığının sürekliliği için, mevcut sistem dışından bir enerji kaynağından sürekli beslenmesi gerektiğini öne sürdüm. Bu mevcut fizikteki, kütle içindeki enerjiyi sabit ve temel alan, sürekliliği buna dayandıran yaklaşımlarla çelişen bir yaklaşım. Ancak avantajları var. Eğer bir dış kuvvetin sürekliliği, kütleyi ve bildiğimiz ilişkileri doğuruyorsa, bu bütün kuvvetlerinde nedeni olabilirdi... Elimizde bu tür bir kuvveti-enerji aktarımını sağlayacak çok fazla kaynak yok. Evrensel olan (her şeyi aynı anda etkileyen) tek şey, evrenin genişlemesi hareketi... Oysa günümüz fiziğinde, evrenin genişleme hareketinin, kütleye ve oluşumlara ne makro ne de mikro düzeyde ne derece ve nasıl etki ettiğini ele alan tek bir yaklaşım yok. Çünkü evrenin genişlemesi, bir nedenden çok, bir sonuç olarak ele alınıyor. Halbuki evrenin var oluşundan beri genişleme var. Isının dağılıp, kütle oluşumuna izin verecek düzeye inmesini sağlaması dışında, genişlemeye aktif bir rol verilmemiş. (Devam edeceğim)

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0
1

Daha doğrusu fiziğimiz bunu gözönüne almamış, Evrenin genişlemesini aktif etken olarak ele alınca, ikinci aktif etken olarak bu genişleme kaynaklı enerjinin aktarımı gündeme geliyor. Aynı evrensellikte ve süreklilikte, üstelik olarak tek yönlü (evrenin genişlemesi ile uyumlu olacak şekilde) etken olarak "zaman" gündeme geliyor. Zaman, hem tüm evrendeki her şey için geçerli, hem de bir şekilde (görelilik) yoğunluğu hızı değişken. Boyut gibi etki ediyor ama soyut. Zamanı nasıl elle tutulabilir, sayılabilir bir kavrama dönüştürebileceğimi düşününce, evrenin enerji yoğunluğu kapıyı açtı. Genişleme hareketinden kaynaklanan yansıma enerjisini, dalgalarla taşıyınca, Zaman'ın yapısı ve ilişkileri oturdu... Üstelik bu dalgalar, dıştan içe doğru daralan, odaklanan yapıda olacağından, dalgalar ilerledikça dağılmayacak, taşıdıkları enerji miktarı azalmayacaktı. Hatta mikro ölçekte, baskın olacaklardı. Bu şekilde ele alınca temel kuvvetler, Zaman'ın enerji yoğunluklarını mikro ölçekte biçimlendirme sonucu (kütle) olurken, kütle çekim dalgaları da bunun bir yansıması oldu. Kütle çekim kuvveti de aynı ortamın başka bir sonucu oldu. Daha ayrıntıya girmeyeceğim, çoğunu önceki paylaşımlarımızdan ve blog sayfamdan biliyorsunuz. Yalnız elektro manyetik kuvvet konusunda varsayımım henüz yeterli değil. Bu da bu kuvvet hakkındaki bilgi eksikliğimden kaynaklanıyor. Diğer kuvvetler açısından da fazla bilgili değilim ama onlar hakkındaki temel bilgiler, yorum yapmama bakışı yetiyor)...

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0
0

Değerli cevaplarınız için teşekkür ederim. Fikirleriniz doğal ve gerçekçi olarak enerjiye, onun dönüşümüne, onun atom-altı parçacıklar ile aktarımına ve onun farklı uzay-zaman koordinatlarındaki farklı yoğunluklardaki davranışlarına dayanıyor. Ama ben bir duvara baktığımda, duvarı oluşturan molekülleri ve atomları aklıma getiriyorum. %99'ı boş olan atomun daha da içine gidiyorum, çekirdeğe kadar. Nötron ve protonları görüyorum. Fakat o atomun ve moleküllerin nasıl büyük bir enerji içerdiğini anlayamıyorum. Bundan kastım işin teorisini okudum fakat nasıl olurda 1 kg'lık bir madde büyük ölçüde bir enerji yaratır. Bunu güçlü ve zayıf nükleer kuvvetlerin ekarte edilmesi ile açığa çıkarır yoksa başka bir mekanizma ile mi ? Bir atomun çekirdeğinin ayrışması ya da birleşmesi ile enerji açığa çıkıyor fakat bunun temelindeki şey nedir ? Ya da evreni var eden o enerji nasıl oldu da böyle bir dönüşümü olası kıldı. Benim öğrenmek istediğim protonun fiziği, nötronun fiziği ve diğer atom-altı parçacıkların fiziği. Elbette bu saydıklarımın kütlesi, spini, bozunma süreleri, yarılanma süreleri vb gibi fiziksel kimlikleri var ve bunlar kuşkusuz ki enerji yanılsaması. Elimizde bir çok parçacığın fiziksel kimliği var fakat bu fiziksel kimliklerin nasıl kütle-enerji dönüşümünde bir rol oynadığına dair ya da bu fiziksel kimliklerin bazı ortamlarda geçersiz olmasına dair kafamda sorular var. Biliyorum bir çoğu insan anlayışının dışında sorular fakat benim kafamda bir şekilde " enerjiyi " tanımlamam gerekiyor. " Enerji ezelden beri vardır " diyerek fiziği anlayamıyorum.

Kemal ( Bay Hiçkimse ) 7 yıl önce 0
0

Mikro düzeyler sorgulanmaya başlayınca, karmaşa artıyor... Eğer bir atomu küçük boy kulübe olarak kabul edersek, kuark bir parça toz olur herhalde,,, Esen bir parça meltem kulübeyi cok fazla etkilmezken, toz parçası için firtınalar kopar. Ancak rüzgar, "zaman" için doğru tanım değil. Rüzgar, atom ve molekülleri, yani dokunun yapıtaşlarını taşır hareket ettirirler. Oysa "dalgalar", doku yapıtaşları pozisyonlarını korurlar. Sadece enerji aktarılır. "Zaman" eğer evrenin genlemesinden doğuyorsa, oluşan dalgaların "her yönden" geliyor olması lazım. (Evren için tek yönlü)... Dalgalar aynı ortamı kullanarak birbirleri içinden geçiş yapabilirler. Bazı yerlerde üst üste gelerek pik tepeler ya da çukurlar (overlapping) yapsalarda, yollarına devam ederler. Kulübedeki toz taneciği için durum böyle olmalı, her yönden baskı altına alınıyor olmalı. Evrenin ilk başında oluşan temel parçacık yapısı, bu yüzden kendisini dağıtamıyor, bozunamıyor demektir. Daha sonra aynı koşullar oluşmadığı için, enerjiden madde oluşumu da bu yüzden durmuş olmalı... Ancak zaman (enerji aktaran dalgalar) her yönden ise, tüm parçacıkları eşdeğerli biçimlendirmesi gerekirdi. Eh...İlerledikçe, taşıdığı kuvvette odaklanıyor, artıyor ??? Burada parçacığı etkileyen, bir çok zaman dalgası söz konusu ama hepsi aynı değil. Çünkü parçacığın evrene göre 3 boyutlu koordinatı merkezde değil. Evrenin genişleme sınırlarına olan uzaklığa göre, bir kütleli parçacığa, farklı sıralarda salınmış (EGD) dalgalar ulaşıyor olmalı. Yani taşıdıkları enerji miktarları biraz farklı olmalı. Bu temel parçacık üzerindeki baskın kuvvet açılarına göre bir duruş almaya (spin) zorlamış olmalı. Aynı yönlerden ve farkli değerdeki bu kuvvetlerin etkisi altında olduğu sürece, parçacığın duruşuda değişmez -kalıcı olacaktır. Bu bir kuark üzerinde toplanmış enerjinin kısa anlatımıydı... Aynı etki, yapı büyüdükçe, biraz daha farklı şekillerde sonuçlanıyor.

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0
1

michau kakunun olanaksızın fiziği kitabında bu birleşik alan teorisi ile ilgili şunu okumuştum, eğer kütleçekim gibi makro evrende geçerli bir kuramı veya diğer kuvvetler gibi mikro evrende geçerli bi kuramı makro evrene düzenlersek örneğin artık maddeler arası geçiş olabilir... yani biz elimizi duvardan içeri soktuğumuz zaman elimiz diğer tarafta gözükebilir yani sözüm ona biz bu denklemleri bulursak deneysel ispat olarak bunları gerçekleştirebiliriz. bu çok ilgimi çekmişti ve teori gerçekten yapılabilir mi düşündüm. matematiğin evrenin dili olmasını varsayarak olaya bir yaklaşımda bulunmuşsunuz.benim düşüncem de bu şekilde seyrediyor. ancak nasıl bir teoriyle karşı karşıya olduğumuzu bilmiyoruz. Benim düşüncem şu şekilde, henüz keşfedemediğimiz bazı şeyler var matematikte, o yüzden işin içinden çıkamıyoruz. o yüzden matematiğe merak saldım, örneğin değerli Oktay sinanoğlu da evrenin dilinin matematik olduğunu ve insan ilişkilerinin bile matematiksel olarak yazılabileceğini söylemişti. Örneğin Da vinci bir kuşun kanat çırpışını denklemlerle yazmaya çalışmıştı. çünkü o zaman bu denklem için gerekli alt yapı vardı ve bulunması gereken diferansiyeller bulunmuştu.ancak şimdi ışınlanmayı bize yaptıracak denklem belki F=ma gibi basit bir nivtın denklemi de olabilir karmakarışık 5 boyutlu bir cisimciğin uzaydaki rastgele hareketini veren tuhaf bir denklem de ... ben ikinci şıktan yana oyumu kullanıyorum çünkü çağımızda bir çok zeki blimadamı var. Sicim teorisine gelecek olursam tam bir fizikçi olmamakla birikte(hala lisans) 4 fizikçinin yıllardır (yaklaşık 40 yıl)uğraştığı bir kurama atıf yapmak hiçbir şekilde haddime değil ancak her şeyin kuramı denen şey bu yaşadığımız karmaşık dünyayı basite indirgemek ve tüm sırları çözmek adına yapılan bir şey. Örneğin aklınıza bir soru geliyor... Higgs bozonu oluştuğunda yanında onunla birlikte saniyenin onda birinde bir sürede hangimaddeler ortaya çıktı? yazıyorsun denklemde karşına çıkıyor. Bu gerçekten de inanılmaz ve muazzam bir şey... paha biçilemez bir denkle ama bir denklem değilse başka bir şeyse... kafayı bunlarla doldurmaktan ötürü mutluyum ... ancak biri yardım etsin ?!?! (^_^)

Ömrüm 7 yıl önce 0
1

Sayın Ömrüm, Kast ettiğiniz katı maddeler arasından geçiş, bilim kurgu flimlerine bile konu olmuştur. Katı dediğimiz şey nedir? Sadece bir alanlar bütünüdür. Her parçacık öyle yoğun titreşiyor ki, fiziksel hacim alanlarından binlerce kez büyük bir alanı, kaplıyorlar. Bu titreştikleri alanı "katı" olarak tanımlıyoruz. Çünkü öbür tarafına geçmemizi engelliyor... Şimdi (önceki tartışmalarımızı takip etmediğinizi varsayarak) elinizde bir pinpon topbüyüklüğünde bir kauçuk bilye olsun. Bunu tam elastik çeperli (gelen kuvvet etkisini aynı düzeyde tepki verecek) bir çamaşir makinesi kazanına yerleştirin. Makineyi önce 10 devire (dakika) alın. Bilye ağır bir şekilde hareket edecek, yer çekimi ile düşecek, zıplayacaktır. Sonra deviri kademeli olarak artırın. Mesela 100 000 devire kadar... Böylece bilye kazanın iki zıt noktası arasında mesela saniyede 250 defa gidip gelebilsin. Eğer makine ve bilye dayanırsa, bilyenin hızı ve sahip olduğu enerji korkunç derece artmış olacaktır. Bilyenin hareketi, sınırlı bir alanda olduğu için, bu bir titreşimdir. Bu alana hiç bir şey sokamazsiniz. Buraya mesela aynı boyutta 1000 adet demir bilye firlatsanız, büyük çoğunluğu geri sekecektir . Çok nadir ve düşük bir olasılık, bir iki tanesi geçebilir. Ya çok küçük bilyeleri atmalısınız mesela oransal olarak nötrino gibi ki çoğu geçebilsin. Ya da yolladınız parçacıklar kazandaki bilyeden daha hızlı hareket etmeli mesela bilyenin saniyede 500 defa gidip gelme hızında olsunlar. Bizim algımıza göre katı olan bu alana, bu şekilde başka madde nüfuz edebilir. Veyahut, kazandaki bilyenin hareketini sınırlarsak, mesela çeperin aldığı tepkinin %100'ünü değlide, %10'unu geriye verecek şekilde yapısını değiştirirsek (soğutma gibi), bilyenin enejisi ve hızı düşünce işgal ettiği alanın içinden istediğimiz bilyeleri geçirebiliriz. Eğer bu bilyenin işgal ettiği hacimsel alanı, 1 milyon kere küçültsek, bu bize katı bir parçacık olarak gözükürdü... Bunun gibi milyonlarcasının bir araya getiren ve birbirine bağlayan bir sistem inşaa etseydik, o da bize katı bir duvar olurdu. Şu an ki sorun, "ne yapacağımızı değil, nasıl yapacağımızı" bilememekte. Ama bir gün aşılır. Ve bence de; Evet... Evrende var olan her şeyin, soyut, somut; matematiksel bir ifadesi var. (Bu yola baş koyanlara da hayranlıkla imreniyorum. )

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0