Kemal Bey,
Tatile çıkmak ile çıkabilmek Burtay Bey'in dediği gibi farklıymış. Siz de bizi bırakmamak için elinizden geleni yapıyorsunuz. (Şaka)
Aslında konu net olarak anlaşıldı ama farkında olamadık. Çünkü gerçek bir tartışma uslubu (ben de dahil) geliştirmiş olamadığımız için kişisel iğnelemeler yapıyoruz ve bu yüzden konu dağılıp gidiyor.
Gerçekten kütlesel yok oluş, yani "kütle kaybı" madde ve antimadde çarpışmasında meydana gelir. Bu çarpışmada tüm kütleler ışınıma dönüşür.
Kimyasal reaksiyonlarda kütlenin enerjiye dönüşü yok denecek kadar azdır. Nükleer reaksiyonlarda ise genel kabul gören anlayış %1civarıdır. Bunu binde 7 olarak da kabul edebiliriz ya da binde 10 olarak da kabul edebiliriz. (Yani anlaşma aralığı mevcuttur.)
"Kütle" dediğimiz zaman farklı anlayışlar ortaya çıkabilir. Önemli olan bunun neyi gösterdiği veya ne anlama geldiğini ayırt etmektir. Örneğin; Siz 80 kiloydum ama 5 kilo vermişim şimdi 75 kiloyum dediğinizde bu kilo anlayışı farklı bir anlayıştır. Ama güneş 10^30 kiloydu, 5 milyar yıl sonra 10^25 kilo olacak demek başka bir şeydir. Güneş için durum farklıdır.
Güneş ilk oluştuğu zaman topladığı malzemeyi çekim gücüyle ısıtmaya başlamıştır. Bu ısınma belli bir düzeye gelince de (her ısınan cisim gibi) foton yayıp ışımaya başlar. Isı daha da arttığında (kütleçekim hiç durmaz) nükleer reaksiyonlar başlar ve hafif elementler daha ağır elementlere dönüşmeye başlar. Bunun sonucunda da daha fazla enerji ortaya çıkar ve ağır elementler güneşin merkezinde toplanma eğilimi gösterirler. Bu çalışma demire ulaşıncaya kadar devam eder. Çünkü demirden sonraki elementler artık enerji üreten değil, enerji tüketen elementlerdir. Çok kütleli güneşlerde bu aşama nova aşamasıdır ve patlama sırasında o kadar büyük bir enerji ortaya çıkar ki uranyuma varıncaya kadar tüm ağır elementler üretilir ve patlamayla etrafa saçılır. Geriye kalan kütle neredeyse tamamı demir olmak üzere beyaz cüce haline gelir. Eğer chandrashekar limitinin üzerindeyse de zaten çökmeye devam edip kara delik olur.
Yukarıdaki "sos" u neden anlattım?
Görüldüğü üzere yıldızlar devamlı olarak enerji üretmektedirler. Bu üretim sadece kütleçekimleri sayesinde olmaktadır. Sahip oldukları madde bu kuvvete karşı tepki gösterip ışımaktadır. Yani tüm işi yapan kütleçekimdir.
Güneşten dışarıya yayılan da sadece enerjidir. Yani kütleli parçacık olarak bir madde yaymaz. Zaten kendi kendisini kontrol eden bir sistem kendisini tüketir biçimde neden malzemesini saçsın ki? Ne kadar üretirse o kadar yayar. Eğer fazla üretirse yüzey alanını genişletir yayımı fazlalaştırır, eğer daha az üretirse yüzey alanını daraltır yayımı azaltır. Yani benim anlatmak istediğim şey; güneşin ürettiği enerjiyi kütleye çevirip "şu kadar kütle kaybediyor" demek hatalı bir yaklaşımdır. Kütle kaybeden bir sistem nasıl gittikçe daha fazla enerji üretir? O zaman güneşin gittikçe küçülmesi gerekmez mi? Neden bir kaç milyar yıl sonra güneş dünyaya yaklaşacak kadar genişleyecek diyoruz? Çünkü; üzerindeki malzeme olduğu gibi durmaktadır. Kilosundan değil, kaslarının enerjisinden kaybetmektedir ve bu enerji de kaybettiğinden daha fazla olarak üretilmektedir.
Yukarıda binde 7 gibi bir kayıptan söz ettim. Daha önce de anlatmaya çalıştığım gibi bu bir kayıp değildir. (Yani güneş için bir kayıp değildir) Neden olmadığını anlatmaya çalışayım;
Hidrojen atomu ile helyum atomunun hacim itibarıyla aralarında fazla bir fark yoktur. Ama daha önce tek bir protonun bulunduğu hacim şimdi 4 parçacık tarafından kullanılmaktadır. Sadece bu yüzden, yani daha dar yeri paylaşma zorluğu yüzünden bir kısım enerjilerini dışarıya atmışlardır. Binde 7 bunu gösterir. Bu hacimde hareketler daha hızlıdır. Enerjiyi atmışlardır ama hareketlerinin artmasıyla bu kaybı dengelemişlerdir. Burada kayıp olan binde 7 de aslında enerjidir. Daha önce anlatmaya çalışmıştım. Tüm maddi parçacıklar foton alış verişi yaparlar. Yani bir parçacık sadece kütleden ibaret değildir. Onun üzerinde her zaman fazladan enerji bulunur. (Her bir parçacık bir vektördür) İşte bu kaybedilen kütle denilen şey bu parçacıkların foton enerjileridir. (Daha sonra tekrar rahat bir ortama çıkarlarsa yine hemen bu binde 7 yi geri alırlar. Her yer foton doludur)
"Kütle" yani gerçek tanımıyla "kuark" güçlü kuvvet (renk kuvveti) taşır. Bu demir bir bilye gibidir. Yani birazcık bir kenarından eksilemez. Kütleçekimini de sağlayan asıl bu kuvvettir. Diğer tüm enerji türleri onun gibi kütleçekim gücü sağlamazlar. Evet, kütleçekimden etkilenirler hatta kendileri de kütleçekim üretebilirler ama bunu çok çok daha büyük hacimler ve çok çok daha büyük malzemeleri bir araya getirebildiklerinde ancak etkili olabilirler. Yani bir kuark öylesine yoğun bir enerjidir ki onu tarif etmek bayağı zordur.
Sonuçta; güneşin üzerindeki kuark adedi değişmez. Bu yüzden de güneş "kütle kaybediyor" denemez. Kaybedilen sadece enerjidir ve o da zaten kütleçekim sayesinde fazlasıyla üretilmektedir. Benim anlatmak istediğim budur.
(Biraz uzun olduğu için affedin. Umarım anlaşılır olmuştur.)