Sayın Muzaffer Erdem,
"UYUŞMUYOR" derken, sorunun çok kaba bir anlatımını yaptığımı anladım.
Aslında bazı yönlerden, aynı durumdayız. Ben de tamamen yeni bir bakış açısı ile olayları ele almaya çalışıyorum.
Ancak bilimcilerin yaptıkları çalışmaları ve sonuçlarını yanlışlyarak bu bakış açısı kabul ettirilmiyor.
Çünkü bilim, defalarca bağımsız kişi ya da gruplarca denemiş ve aynı sonuçların alınması ile doğruluğu-yanlışlığı kabullenilmiş verilerden oluşuyor.
Yani bilimsel bir veriyi, sonucu yok ya da yanlış kabul ederek , yeni bir bakış üretmek mümkün değil. Bu bilimle UYUŞMAZ.
Bu yüzden benim izlediğim yol, var olan veri ve sonuçların doğruluğunu hiç tartışmadan, bunları elde etmede kullanılan yöntem ve amaçları, farklı bir açıdan ele almak oluyor.
Yani iki kütle arası kütleçekim kuvveti, uzaklığın karesi ile ters orantılı ise, bunu tartışmıyorum bile.
Bunun yerine aynı deneyi, aynı sonuçları , aynı şekilde alacak, FARKLI bir YORUM ile olguyu ele alıyorum.
Artık doğruluğu kesinleşmiş bir durumu tartışmaya açmanın anlamı yok. Bilim geçmişten gelen verilerle ileriyor ama onların üstüne sadece yeni araştırma sonuçları eklenmiyor.
Olgular farklı bir açıdan yorumlanıyor.
Burada yaptığımız da bu, bilimcilerin vardıkları sonuçları ve verileri, farklı bir açıdan değerlendirmek.
Örneğin, eğer sarmal manyetik alan ve etkilerinden söz ediyorsanız, bunu hangi durumlara nasıl uygulayacağımızı ve yorumlayacağımızı anlatmalısınız.
Yani dünyanın sarmal manyetik alanının var olduğunu gösteren ama farklı yorumlanmış araştırma sonuçları koymalısınız.
Örneğin, atom modelinin gelişmesine bakın. Her model, bir şeyleri açıklarken ve o dönemki hesaplara uygun sonuçlar üretirken, cevapsız bıraktığı sorular üzerine gidilince değişmiş ve GELİŞMİŞ. Sonuçta bir atom da çekirdek ve etrafında elektronların varlığı artık tartışılmaz. ama atomun üzümlü bir kek gibi mi, yoksa, güneş sistemi gibimi yoksa, bir dağın tepesinin etrafındaki bulutlar gibi mi olduğu tartışma konusu olabilir. Bu dayapılan öngörülere uygun sonuçların değerlendirilmesiyle mümkün...
Bilim şüphe ile gelişir ama şüphe edilmeyecek kadar netleşmiş bilgileri sorgulamakta, zaman kaybı ve geriye adımdır.
Sorunuzd enerjinin vasfını sormuşsunuz. bilmiyorum. Gerçekten bilen biri de yok. Yok.
Sadece onun hareketine, eğilimine, çeşitli durumlardaki sonuçlarına bakarak varlığının nelere sebep olduğunu değerlendirebiliyoruz. Ama kendisini tanımıyoruz.
Anlatılan enerji tarifi nedir?
Siz neresine karşısınız? Niçin karşısınız? Gerekçeleriniz (inançtan öte olarak, bilimsel araştırma sonuçları ile uyumlu olacak şekilde) nedir?
Alternatif öneriniz (varsa) nedir?
Eğer bunları paylaşabilirseniz ve bildiklerimizi kullanarak mantığınızın kendi içinde tutarlı olduğuna ikna ederseniz, o zaman bilimsel olarak sonucunuz, yanlış bile olsa, değerlidir.
Biz de o tarifleri inceliyoruz. ama sizin gördüğünüz açıdan görmediğimiz için, olduğunu düşündüğünüz şeyi göremiyoruz. Göremeyeceğiz de... Çünkü olaylara farklı pencerelerden bakıyoruz.
Siz ortaya koyacaksınız gerkeç ve sonuçlarını aralarındaki bağlantıları ile.
Ondan sonra, yeni bilgileri ve sonuçları kendi bakışınızla yorumladığınızda, aradaki uyuma bakacağız. Bakışınız da bu sonuçları öngörüyorsa, güçlü bir varsayım sahibi olursunuz.
Ama bilimci olmamak, bu işi doğru yapmamaya bahane değil.
Bende konuya meraktan değil, oğlumun bir sorusu ile işe başladım. "Işık durursa ne olur?"
Tatmin edici bir cevap için 1.5 yıl inceledim. Verdiğim cevap tatmin edici olmayınca (benim için)
(çünkü verilen cevabın evrendeki diğer olgularla olan ilişkiside bilimsel verilerle tutarlı olmalıydı), 2 yıl daha diğer konuları da ele almaya başladım.
Burada çok zengin dimağlar var. Kimi bilgi, kimi bakış açısı olarak. Daha hiç biri bana "haklısın" demedi. Demeyecekte...Çünkü doğruyu arıyorum.
Yazdıklarım sadece bir bakış açısından olayları ele almak. (eğer evren süper akışkan ise,bu sonuçlar nasıl açıklanır ve ne tür öngörülerde bulunulabilinir.)
Ama bunda bile arkadaşlarımın desteği ve düzeltmeleri olmasa çoktan çuvallardım. Benim göremediğimi, anlayamadığımı onlar görüyor, anlatıyor.
Bütün olay bu...
Şu anki yazışma ve yaklaşım şeklinizle ne biz sizden faydalanabiliriz, ne de siz bizden...
...."Sizin zati - alinize ait her hangi iddianız varsa ; buyrun onlarıda görelim .
Bu iddiaların tamamı bana aittir,benim iddialarımı çürütmek için yabancı kaynaklı makalelerle bana gelirseniz ben sizin adınıza üzülürüm.
Çünkü ısrarla doğru olarak kabul ettiğiniz iddialar sizin değil."
----Verdiğiniz gözlem ve inceleme verileri, sayıları (Karadelikler, güneş, gezegenler, vs.vs.) Türk kökenli olamaz. Çünkü bizdekiler hep tercüme. Biz de karadelikleri gözlemleyen kaç rasathane var?
Bu durumda, kullandığımız için eleştirdiğiniz başkalarına ait verileri sizde kullanmak zorunda kalıyorsunuz.
..."Anlatacak daha çok şeyim var ; ama hala daha istediğim tereddütlü ve şüpheci insanları bulabilmiş değilim. "
--- Bu ifade de , bizleri yetersiz ve eksik gördüğünüzü ima ediyor gibi...
Sanırım sizin ifadenizle bitirmek en doğrusu olur.
"-Sanırım yardımcı oldum.
Saygılarımla."