0

Kemal, Çökme olayı \"sicim\" teorisiyle ele alındığında kütleyi, oluşturan tüm sicimlerin yoğun baskı nedeniyle birleşip tek bir sicim halini almaları ve bu sicimin kendi üzerine kıvrılmasıyla uzay zamanı bükerek kara delik oluşturması olarak da düşünülebilir. Bir ara Burtay Bey\'le bu konuda yazışmıştık. Sanırım olayı iki boyutlu olarak ele almak bu açıdan bakınca makul oluyor. Karanlık Profil, Eğer yukarıdaki önerme sizin düşüncenizi açıklıyorsa, o zaman çökme açısı her uçtan 180 derecelik bir eğim yapar. Yani aslında 90 derece gibi görünür ama ortam eğik olduğu için 180 derece olması gerekir gibi geliyor bana. O zaman çökme açılarındaki farkı da zaten kendiniz açıklamış oluyorsunuz. Birini iki boyutlu olarak düşünüp, diğerini üç boyutlu olarak aldığınız için çökme açıları farklı gibi oluyor bence. Aslında sizin metodunuzu kullanarak, hangi büyük cisimlerin karadelik olacağını, hangilerinin olamayacağını tespit etmek mümkün olabilir. Eğer, cisimlerin çökme açılarını net bir şekilde denklem haline getirebilirseniz, karadelik tespiti için çok daha pratik bir yöntem bulmuş olursunuz. Farklı yoğunluk, zaten kendi içindeki enerji, stres ilişkisi ile çökme yoğunluğu seviyesine gelmek zorundadır. Yani öyle olduğu gibi çökemez. O yüzden tüm açılar periyodik olarak aynı enerji düzeyine gelmek zorundadır diye düşünüyorum.

Necmi Tüfek 7 yıl önce 0
-1

Kemal, Çökme olayı \"sicim\" teorisiyle ele alındığında kütleyi, oluşturan tüm sicimlerin yoğun baskı nedeniyle birleşip tek bir sicim halini almaları ve bu sicimin kendi üzerine kıvrılmasıyla uzay zamanı bükerek kara delik oluşturması olarak da düşünülebilir. Bir ara Burtay Bey\'le bu konuda yazışmıştık. Sanırım olayı iki boyutlu olarak ele almak bu açıdan bakınca makul oluyor. Karanlık Profil, Eğer yukarıdaki önerme sizin düşüncenizi açıklıyorsa, o zaman çökme açısı her uçtan 180 derecelik bir eğim yapar. Yani aslında 90 derece gibi görünür ama ortam eğik olduğu için 180 derece olması gerekir gibi geliyor bana. O zaman çökme açılarındaki farkı da zaten kendiniz açıklamış oluyorsunuz. Birini iki boyutlu olarak düşünüp, diğerini üç boyutlu olarak aldığınız için çökme açıları farklı gibi oluyor bence. Aslında sizin metodunuzu kullanarak, hangi büyük cisimlerin karadelik olacağını, hangilerinin olamayacağını tespit etmek mümkün olabilir. Eğer, cisimlerin çökme açılarını net bir şekilde denklem haline getirebilirseniz, karadelik tespiti için çok daha pratik bir yöntem bulmuş olursunuz. Farklı yoğunluk, zaten kendi içindeki enerji, stres ilişkisi ile çökme yoğunluğu seviyesine gelmek zorundadır. Yani öyle olduğu gibi çökemez. O yüzden tüm açılar periyodik olarak aynı enerji düzeyine gelmek zorundadır diye düşünüyorum.

Necmi Tüfek 7 yıl önce 0
0

Merhaba... Konuya ufak bir ekleme yapayım. (Hala Vide Supranın sorusuyla meşgulum bu arada) Yaptığım çalışmada şöyle ilginç bir sonuca vardım. (BENCE...) Diyelim ki 5 güneş kütlesinde bir yıldız çöküp karadelik oluştursun. Çökmeden önce bu yıldızın etrafına uyguladığı kütle çekim kuvvetini gösteren, kütle çekim alanını belirlemiş olalım. (Hemen yanı başından, 2-3 ışık yılı mesafeye kadar) Ardından çöküş sonrası karadelik olarak aynı kütle ile uzay-zamanda oluşturduğu etkiye bakalım. İlginç olan, eğer okuduklarımı doğru anlayıp yorumladıysam, çöküş öncesinde yıldızın fiziksel olarak işgal ettiği hacim sınırlarından önceki bölge ile sonraki bölge arasında farklılıklar var. Yani.. Eskiden yıldızın işgal ettiği hacimsel sınırdan itibaren, yıldızın etrafına kütleçekimsel etkisi , önceki güneş haliyle nerdeyse aynı... Ama bu sınırdan içeriye merkeze doğru gittikçe, çökme (Ömer Bey\'in yaklaşımı ile \"dikleşme\") açısı keskinliği artıyor. Sanki uzay-zaman dokusunda gerilme bu bölgede, (merkezden dışarıya doğru yayılan kuvvet, onu taşıyan kuvvet alanında (buradaki alanımız: hacim) birim alan başına paylaşılarak taşınıyor. Karadeliğin neden olduğu Uzay-zamandaki gerilme miktarı yıldızın eski hacmi sınırları civarında eşitleniyor. (Buradan çıkardığım sonuç, Uzay-zaman dokusunun belli bir enerji yoğunluğuna göre taşıma kapasitesi olduğu, kütlesiz nesneler bu dokuya dahil olamazken, kütleli nesneler, enerji yoğunluklarına göre bu dokuya batıyor. Yani fotonlar hala sörfçü, durağan kütleleri yok, çünkü onlar zaten durağan, hareketsizler :-). Bir gün ayrıntısı ile bu varsayımımı açıklayabileceğimi umuyorum.)

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0