0

madde dalga mı parçacık mı

murat karakaya 9 yıl önce 3
0

Öncelikle enerjinin maddeden nasıl oluştuğunu ele almak gerekiyor. Sicim teorisi de dâhil olmak üzere hiçbir teori ve bilgi bize “enerji”nin ne olduğu hakkında bilgi vermiyor. Onu hesaplıyoruz, dönüştürüyoruz, depoluyoruz yani kullanıyoruz ama kullandığımız nedir bilmiyoruz? En azından ben, bilmiyorum. Onu olduğu gibi kabul edip, devam edeceğim. Sicim teorisine göre enerji, çeşitli frekanslarda titreşerek maddeyi oluşturan temel parçacıkları oluşturuyor. Bunu biraz daha geliştirdim. Enerjinin de çok küçük özdeş parçalardan oluştuğunu düşündüm. Bu enerjinin tek tip olmasını, dönüştürülmesini, depolanmasını, mümkün kıldı. Aynı zamanda, evrendeki her şeyin çok daha küçük birçok parçacıktan oluşması ile de uyumlu oldu. Kuralı bozmadı. Sonra ikinci bir noktayı ele aldım. Evrende her şeyin kendi ekseni etrafında dönüşü (spini) var. En küçük parçacıktan, en büyük objelere (yıldızlara hatta galaksilere kadar)… Bu durumda evrenin de kendisine ait bir spini olabileceğini öngördüm. Diğerlerinden farklı olarak biz dâhil olduğumuz için bunu fark etmemize imkân yok. Çünkü kıyaslayabileceğimiz, ölçebileceğimiz bir durum yok. Üçüncü olarak; Evrendeki her şey’in bir dalgasal yapısı var. Elektromanyetik kuvvet dalgasal, ses dalgasal, ışık dalgasal (ve parçacık ama sorun değil), güçlü, zayıf kuvvetler dalgasal. Neredeyse dalgasal olarak hareket etmeyen, titreşmeyen hiç bir şey ok. Burada karşıma iki soru çıktı, dalga üretmek için bir enerji kaynağı lazım. Başka bir deyişle hareket lazım. Oysa çok çeşitli frekans aralıklarında çok çeşitli dalgacıklar ve alanları var. Bu çok fazla ve farklı enerji kaynağı demek. (Sicim teorisi bunu her enerjinin farklı frekanslarda titreşmesine bağlıyor. Ama niçin farklı frekanslarda titreştiklerini tam olarak açıklamıyor. Üstelik enerjinin niye farklı farklı bu şekilde topaklandığını, temel parçacıkları oluştururken, ağır parçacıkların neden hemen parçalandığını da tam açıklamıyor. Parçacıkları inceleyen fizik ise onları “zaten böyleler “ şeklinde kabul edip, hiç sorgulamıyor neredeyse, sadece ileriye bakıyor.) İlk soru benim bilgime göre çok fazla bilinmez içerdiği için; ikinci soruya baktım. İkinci soru ise bu dalgaların eğer hepsi ortak bir kaynaktan oluşuyorsa” bu enerjinin kaynağının ne olabileceği? “idi. Sonra şu aklıma geldi. Eğer dalga tek olsa, sadece tek bir dalga formu olsa, bunlar parçacıklarla karşılaştığı zaman ne olurdu? Çeşitli simülasyonlarda incelemem sonucu şu sonuca vardım. Her parçacık, durumuna ve büyüklüğüne göre bu dalgacıkları yansıtırdı. Yani göreceli olarak (eğer “ilk-ana dalga” bizim cihazlarımızla fark edilmeyen, ölçülemeyen bir yapıda ise) her objenin kendi boyutuna, enerjisine, biçimine ve titreşimine göre farklı bir dalga kaynağı olarak tespit edilebileceği ve farklı özelliklerde dalgalar yayacakları idi. Dördüncü olarak karşıma “ışık hızı” çıktı. Sabit, aşılamayan, yanına yaklaşılamayan. Yaklaşılınca mevcut kuralları değiştiren bir sabit. Öyle bir sabit ki her durumda aynı. Öyle bir sabit ki, yaklaştıkça kütle, enerji ve zaman değişiyor. Beşinci olarakta, karşıma dualiteler yani ikilikler çıktı. Yani fotonun hem parçacık, hem dalga olması, kuantum, bir parçacığın hem burada hem orada olma olasılığı, dolanıklık, vs.vs. Altıncı olarak ta işin içine karanlık madde ve karanlık enerji girdi. Evrenin büyük çoğunluğunu oluşturan ve evreni ivmelendirerek genişlemeye zorlayan bir enerji ve madde gibi kütle çekiminden etkilenen ve hiçbir şekilde etkileşime girmeyen bir şey. Araştırırken dalga teorileri, şişme teorisi, parçacık fiziğindeki çeşitli konular, büyük patlama, vb konularda eklendi listeye… Cevap bütün bunları içerecek, ama basit olacak. Hepsini açıklayacak ama hiç biri ile özellikle ispatlanmış olanlarla çelişmeyecek. O zaman bakış açımı şu şekilde değiştirdim. Her teori, şu an birbirine zıt bile gözükse, büyük oranda doğru… Ama tam değiller sadece, kör adamların fili tarif ettiği gibi tarif ediyor. Bu sefer büyük resme bakmayı denedim. Ve sonucunu da bloğumda yayınladım. (Elbette doğrulardan faydalanmış olsa da doğru denemez. Ama bu yönde bir adım, belki büyük bir adım olmasını da içten içe diliyorum. O bile Türk insanının bilimsel geriliğinin zeka’dan değil, şartlarının uygun olmadığından yönünde bir bakış yerleştirir. Sonuçta bu bakış açısının katkı yapacağı bir kişi bile önemli bir uluslar arası bilimsel çalışmaya imza atsa benim için yeterli. ) Şimdi konunun ön şartlarını tanımladığıma göre, sorunuza geçebilirim. “Madde dalga mı, parçacık mı?” Eğer evrenin bir spini var ise, sürekli bir eksen etrafında dönüyordur. Bu spin aynı zamanda çok iyi bildiğimiz merkezkaç kuvveti gibi, içindeki her şeyi merkezden dışa doğru fırlatıyordur. Eğer evren kapalı ise ve enerjiden oluşmuş esnek bir alan ise duvarları, bu alanda sürekli genişliyordur. Bu durumda içindeki tüm nesneler ( daha madde veya parçacık değil) bu yönde genişleme ile hareket ediyordur. Genişleme sabit bir oranda olursa ancak, bir önceki durumundan farklı olduğu için ürettiği dalgalar her seferinde sabit olur. (Buradan evrenin olası 3 boyutlu şeklinin en uygunun bir torus olduğu sonucuna vardım. Çünkü gözlenebilir merkezi yok, her yer merkez ve sürekli bir dalgalanma enerji akışı mümkün… Küresel olsa, kutuplarda dalgaların birbirini sönümlemesi, nötrlemesi söz konusu) Bu dalgaların tepe dip noktalarına maruz kalan her şey, dalgaların farkında olmayan için titreşen bir durumda olacaktır. Ayrıca bu dalgaların hareketi ile (giriş ve çıkış yönleri) çift kutup da mümkün. Ve yine bu dalgaların hareketi ile dalgaya maruz kalan tüm cisimler, çeşitli hızlarda yuvarlanacaklardı. Çünkü yuvarlanma enerjinin korunumu ile bağlantılı. (Bir buz dansçısının ekseni etrafındaki dönüşünü hatırlayın, kollarını kapatınca hızı artıyor, açınca yavaşlıyor ama birim zaman başına harcanan toplam enerjisini sabit harcıyor.) Bu şekilde nesneler, bu dalgadan aldıkları enerjinin bir kısmını koruyabilecekler. Eğer nesnemiz minik bir enerji paketçiği olsaydı (varsayımıma göre), bu enerji paketçiği titreşen bir sicim gibi algılanırdı. Üstelik buna enerji aktardıkça, genişlerdi. Ancak dalganın sabit bir hızı olduğu için, ne kadar enerji verilirse verilsin, dalganın enerjisinin var olmasına izin vereceği bir aralık olurdu. Onun dışındaki alanlarda enerjiler bir araya gelse bile, dalganın enerjisi onları parçalardı. Bir de bu titreşen paketçiğin bir spini olurdu. Bu spin ise, dönüş eksenine göre fiziksel bir tanımlama şekli olurdu. Sonra gene bu paketçik, dalga ile sürüklendiği zaman onunla hareket ediyor olsa bile bir direnç oluştururdu. (Hani akıntıdaki sıvı içindeki aynı yönlü moleküllerine, birbirlerine karşı ters yönlü bir direnç oluşturması gibi… ) Yani bu küresel paketçiğimiz titreşip, kendi ekseni etrafındaki dönerken, yansıttığı dalgalardan bir alan oluştururdu. Bu alan eğer 3 boyutlu bir ortamda soyutlanabilse, büyük ihtimalle konik bir şekil olurdu. Çünkü hareket halindeki bir cismin yaydığı dalgalar konik bir şekilde oluyor. (Su içinde enerjisi bitmeyecek bir kuşun düşünün, yoluna devam edebilse oluşturduğu dalgalar nasıl olur?) Ancak bunun bize yansıması konik olmazdı. Çünkü aynı zamanda spini olduğu için, taradığı alan genişlerdi. Bir de buna daha üst boyutlarda titreşim eklerseniz ki ben yapamıyorum ama en azından 3 boyut üzerinde titreşse, görünümü küresel olurdu. Şimdi elimizde küresel formda algıladığımız bir yapı oldu. İşte temel parçacıklardan biri de bu olabilir. Aynı mantığı kullanırsak, iki, üç, dört veya daha fazla parçacık bir araya geldikleri zaman, yaydıkları dalgalar kaynaşmaya başlayacaktır. Kendi oluşturdukları alandan dolayı hiçbir zaman birbirlerine dokunmayacaklar ama oluşturdukları alan, aynı (temel) dalgaya birleşik bir tepki verecektir. Çünkü hareketleri onlarında toplu olarak yeni bir konik alan oluşturmalarına neden olacaktır. Bu alanın merkezine yakın kısımlarında baskı, enerji çok daha güçlü olduğundan bu parçacıkları (artık parçacık oldular) bir arada tutabilecektir. Ancak merkezden uzaklaştıkça yansıttıkları dalgalar zayıflayacaktır. Bunları parçalayabilmek, yapılarını bozabilmek için gerekli enerji çok yüksek bu yüzden. Bu parçacıklarda aynı mantıkla devam ederek, atomu oluşturan temel parçalara kadar büyütebiliriz, resmi… Atomun yapısını zaten biliyorsunuz, ondaki güçlü, zayıf ve elektromanyetik kuvvetleri de aynı konikten, kürsel yapıya doğru şekillendirebiliriz. Sonra burada aklımıza birkaç soru gelecek. İlki kütle çekimi nerede? Kütle çekimi dediğimiz kuvvet (ki aktarıcı parçacığı graviton çok küçük ve henüz kesin şekilde saptanamadı), bu dalganın oluşturduğu kuvvettir. Yani parçacığın, bu dalgayla maruz kaldığı kuvvet, kütle çekimi kuvvetidir. Tek başına çok zayıf ama her şeyi de şekillendiriyor. Diğer bir soru kuantum… Eğer parçacıklar, atomlar dalgasal alanlar yayıyorlarsa ve bu yaydıkları dalgalar birbirleri ile kaynaşıyorlarsa ne olur? Bunu benzetme ile anlatmak daha kolay. Durgun suya bir avuç kum atın. Her bir kum tanesinin birbiri ile kaynaşmasının ve oluşturdukları tablonun nasıl olacağını düşünün. Kim yerde oluşan dalgalar üst üste binecek, kimi yerlerde bir birlerini nötrleyecekler. Düzensiz ve karmaşık bir alan olacak. Siz ancak enerjinin en yoğun olacağı veya hiç olamayacağı alanların olasılıklarını görebileceksiniz. Eğer elinizde yeteri kadar kum tanesinin bilgisi var ise, bunların tek tek bilgilerini birleştirdiğinizde, oluşacak dalgaların tepe ve dip, nötr alan olasılıklarını da hesaplayabileceksiniz. Hele dalgaların oluşturduğu bazı birleşik alanlarda enerji birikimi diğerlerine oranla daha fazla ise, bu fazla enerji ile küçük parçacıkların var olup yok olduklarını bile görebilirsiniz. Dolanıklık da benzer şekilde, aynı dalga üzerindeki parçacıklar, aynı şekilde enerjiye tabi oldukları için, tepkileri de aynı olacaktır. Hani kuş ya da balık sürüleri ani bir durumda, benzer peki veriyorlar ya, aralarında yüzlerce hatta binlerce canlı olduğu ve bilgiyi aynı anda iletmek mümkün olmadığı halde, bu içinde bulundukları akıntının getirdiği şartlardan (kritik denge) benzer şekilde aynı dalga üzerindeki parçacıklar, birbirlerinden uzaklaşsalar bile, aynı dalganın enerjisine tabii oldukları sürece aynı şekilde tepki vereceklerdir. Tabii 3 boyutlu bir evrende bunu söylemek çok zor. Bu nedenle daha üst boyutlardan saptanamayan bir dalgaya bırakmak bu işi daha mantıklı. Fikirlerimin bir kısmını yazdım. Kalanı ilginizi çekerse sayfadan inceleyin. Orada zaman, karanlık enerji ve madde, görelilik kanunları ve birkaç ek konu daha var. burtaym.blogspot.com.tr/p/blog-page_82.html

Burtay Mutlu 9 yıl önce 0
0

Öncelikle enerjinin maddeden nasıl oluştuğunu ele almak gerekiyor. Sicim teorisi de dâhil olmak üzere hiçbir teori ve bilgi bize “enerji”nin ne olduğu hakkında bilgi vermiyor. Onu hesaplıyoruz, dönüştürüyoruz, depoluyoruz yani kullanıyoruz ama kullandığımız nedir bilmiyoruz? En azından ben, bilmiyorum. Onu olduğu gibi kabul edip, devam edeceğim. Sicim teorisine göre enerji, çeşitli frekanslarda titreşerek maddeyi oluşturan temel parçacıkları oluşturuyor. Bunu biraz daha geliştirdim. Enerjinin de çok küçük özdeş parçalardan oluştuğunu düşündüm. Bu enerjinin tek tip olmasını, dönüştürülmesini, depolanmasını, mümkün kıldı. Aynı zamanda, evrendeki her şeyin çok daha küçük birçok parçacıktan oluşması ile de uyumlu oldu. Kuralı bozmadı. Sonra ikinci bir noktayı ele aldım. Evrende her şeyin kendi ekseni etrafında dönüşü (spini) var. En küçük parçacıktan, en büyük objelere (yıldızlara hatta galaksilere kadar)… Bu durumda evrenin de kendisine ait bir spini olabileceğini öngördüm. Diğerlerinden farklı olarak biz dâhil olduğumuz için bunu fark etmemize imkân yok. Çünkü kıyaslayabileceğimiz, ölçebileceğimiz bir durum yok. Üçüncü olarak; Evrendeki her şey’in bir dalgasal yapısı var. Elektromanyetik kuvvet dalgasal, ses dalgasal, ışık dalgasal (ve parçacık ama sorun değil), güçlü, zayıf kuvvetler dalgasal. Neredeyse dalgasal olarak hareket etmeyen, titreşmeyen hiç bir şey ok. Burada karşıma iki soru çıktı, dalga üretmek için bir enerji kaynağı lazım. Başka bir deyişle hareket lazım. Oysa çok çeşitli frekans aralıklarında çok çeşitli dalgacıklar ve alanları var. Bu çok fazla ve farklı enerji kaynağı demek. (Sicim teorisi bunu her enerjinin farklı frekanslarda titreşmesine bağlıyor. Ama niçin farklı frekanslarda titreştiklerini tam olarak açıklamıyor. Üstelik enerjinin niye farklı farklı bu şekilde topaklandığını, temel parçacıkları oluştururken, ağır parçacıkların neden hemen parçalandığını da tam açıklamıyor. Parçacıkları inceleyen fizik ise onları “zaten böyleler “ şeklinde kabul edip, hiç sorgulamıyor neredeyse, sadece ileriye bakıyor.) İlk soru benim bilgime göre çok fazla bilinmez içerdiği için; ikinci soruya baktım. İkinci soru ise bu dalgaların eğer hepsi ortak bir kaynaktan oluşuyorsa” bu enerjinin kaynağının ne olabileceği? “idi. Sonra şu aklıma geldi. Eğer dalga tek olsa, sadece tek bir dalga formu olsa, bunlar parçacıklarla karşılaştığı zaman ne olurdu? Çeşitli simülasyonlarda incelemem sonucu şu sonuca vardım. Her parçacık, durumuna ve büyüklüğüne göre bu dalgacıkları yansıtırdı. Yani göreceli olarak (eğer “ilk-ana dalga” bizim cihazlarımızla fark edilmeyen, ölçülemeyen bir yapıda ise) her objenin kendi boyutuna, enerjisine, biçimine ve titreşimine göre farklı bir dalga kaynağı olarak tespit edilebileceği ve farklı özelliklerde dalgalar yayacakları idi. Dördüncü olarak karşıma “ışık hızı” çıktı. Sabit, aşılamayan, yanına yaklaşılamayan. Yaklaşılınca mevcut kuralları değiştiren bir sabit. Öyle bir sabit ki her durumda aynı. Öyle bir sabit ki, yaklaştıkça kütle, enerji ve zaman değişiyor. Beşinci olarakta, karşıma dualiteler yani ikilikler çıktı. Yani fotonun hem parçacık, hem dalga olması, kuantum, bir parçacığın hem burada hem orada olma olasılığı, dolanıklık, vs.vs. Altıncı olarak ta işin içine karanlık madde ve karanlık enerji girdi. Evrenin büyük çoğunluğunu oluşturan ve evreni ivmelendirerek genişlemeye zorlayan bir enerji ve madde gibi kütle çekiminden etkilenen ve hiçbir şekilde etkileşime girmeyen bir şey. Araştırırken dalga teorileri, şişme teorisi, parçacık fiziğindeki çeşitli konular, büyük patlama, vb konularda eklendi listeye… Cevap bütün bunları içerecek, ama basit olacak. Hepsini açıklayacak ama hiç biri ile özellikle ispatlanmış olanlarla çelişmeyecek. O zaman bakış açımı şu şekilde değiştirdim. Her teori, şu an birbirine zıt bile gözükse, büyük oranda doğru… Ama tam değiller sadece, kör adamların fili tarif ettiği gibi tarif ediyor. Bu sefer büyük resme bakmayı denedim. Ve sonucunu da bloğumda yayınladım. (Elbette doğrulardan faydalanmış olsa da doğru denemez. Ama bu yönde bir adım, belki büyük bir adım olmasını da içten içe diliyorum. O bile Türk insanının bilimsel geriliğinin zeka’dan değil, şartlarının uygun olmadığından yönünde bir bakış yerleştirir. Sonuçta bu bakış açısının katkı yapacağı bir kişi bile önemli bir uluslar arası bilimsel çalışmaya imza atsa benim için yeterli. ) Şimdi konunun ön şartlarını tanımladığıma göre, sorunuza geçebilirim. “Madde dalga mı, parçacık mı?” Eğer evrenin bir spini var ise, sürekli bir eksen etrafında dönüyordur. Bu spin aynı zamanda çok iyi bildiğimiz merkezkaç kuvveti gibi, içindeki her şeyi merkezden dışa doğru fırlatıyordur. Eğer evren kapalı ise ve enerjiden oluşmuş esnek bir alan ise duvarları, bu alanda sürekli genişliyordur. Bu durumda içindeki tüm nesneler ( daha madde veya parçacık değil) bu yönde genişleme ile hareket ediyordur. Genişleme sabit bir oranda olursa ancak, bir önceki durumundan farklı olduğu için ürettiği dalgalar her seferinde sabit olur. (Buradan evrenin olası 3 boyutlu şeklinin en uygunun bir torus olduğu sonucuna vardım. Çünkü gözlenebilir merkezi yok, her yer merkez ve sürekli bir dalgalanma enerji akışı mümkün… Küresel olsa, kutuplarda dalgaların birbirini sönümlemesi, nötrlemesi söz konusu) Bu dalgaların tepe dip noktalarına maruz kalan her şey, dalgaların farkında olmayan için titreşen bir durumda olacaktır. Ayrıca bu dalgaların hareketi ile (giriş ve çıkış yönleri) çift kutup da mümkün. Ve yine bu dalgaların hareketi ile dalgaya maruz kalan tüm cisimler, çeşitli hızlarda yuvarlanacaklardı. Çünkü yuvarlanma enerjinin korunumu ile bağlantılı. (Bir buz dansçısının ekseni etrafındaki dönüşünü hatırlayın, kollarını kapatınca hızı artıyor, açınca yavaşlıyor ama birim zaman başına harcanan toplam enerjisini sabit harcıyor.) Bu şekilde nesneler, bu dalgadan aldıkları enerjinin bir kısmını koruyabilecekler. Eğer nesnemiz minik bir enerji paketçiği olsaydı (varsayımıma göre), bu enerji paketçiği titreşen bir sicim gibi algılanırdı. Üstelik buna enerji aktardıkça, genişlerdi. Ancak dalganın sabit bir hızı olduğu için, ne kadar enerji verilirse verilsin, dalganın enerjisinin var olmasına izin vereceği bir aralık olurdu. Onun dışındaki alanlarda enerjiler bir araya gelse bile, dalganın enerjisi onları parçalardı. Bir de bu titreşen paketçiğin bir spini olurdu. Bu spin ise, dönüş eksenine göre fiziksel bir tanımlama şekli olurdu. Sonra gene bu paketçik, dalga ile sürüklendiği zaman onunla hareket ediyor olsa bile bir direnç oluştururdu. (Hani akıntıdaki sıvı içindeki aynı yönlü moleküllerine, birbirlerine karşı ters yönlü bir direnç oluşturması gibi… ) Yani bu küresel paketçiğimiz titreşip, kendi ekseni etrafındaki dönerken, yansıttığı dalgalardan bir alan oluştururdu. Bu alan eğer 3 boyutlu bir ortamda soyutlanabilse, büyük ihtimalle konik bir şekil olurdu. Çünkü hareket halindeki bir cismin yaydığı dalgalar konik bir şekilde oluyor. (Su içinde enerjisi bitmeyecek bir kuşun düşünün, yoluna devam edebilse oluşturduğu dalgalar nasıl olur?) Ancak bunun bize yansıması konik olmazdı. Çünkü aynı zamanda spini olduğu için, taradığı alan genişlerdi. Bir de buna daha üst boyutlarda titreşim eklerseniz ki ben yapamıyorum ama en azından 3 boyut üzerinde titreşse, görünümü küresel olurdu. Şimdi elimizde küresel formda algıladığımız bir yapı oldu. İşte temel parçacıklardan biri de bu olabilir. Aynı mantığı kullanırsak, iki, üç, dört veya daha fazla parçacık bir araya geldikleri zaman, yaydıkları dalgalar kaynaşmaya başlayacaktır. Kendi oluşturdukları alandan dolayı hiçbir zaman birbirlerine dokunmayacaklar ama oluşturdukları alan, aynı (temel) dalgaya birleşik bir tepki verecektir. Çünkü hareketleri onlarında toplu olarak yeni bir konik alan oluşturmalarına neden olacaktır. Bu alanın merkezine yakın kısımlarında baskı, enerji çok daha güçlü olduğundan bu parçacıkları (artık parçacık oldular) bir arada tutabilecektir. Ancak merkezden uzaklaştıkça yansıttıkları dalgalar zayıflayacaktır. Bunları parçalayabilmek, yapılarını bozabilmek için gerekli enerji çok yüksek bu yüzden. Bu parçacıklarda aynı mantıkla devam ederek, atomu oluşturan temel parçalara kadar büyütebiliriz, resmi… Atomun yapısını zaten biliyorsunuz, ondaki güçlü, zayıf ve elektromanyetik kuvvetleri de aynı konikten, kürsel yapıya doğru şekillendirebiliriz. Sonra burada aklımıza birkaç soru gelecek. İlki kütle çekimi nerede? Kütle çekimi dediğimiz kuvvet (ki aktarıcı parçacığı graviton çok küçük ve henüz kesin şekilde saptanamadı), bu dalganın oluşturduğu kuvvettir. Yani parçacığın, bu dalgayla maruz kaldığı kuvvet, kütle çekimi kuvvetidir. Tek başına çok zayıf ama her şeyi de şekillendiriyor. Diğer bir soru kuantum… Eğer parçacıklar, atomlar dalgasal alanlar yayıyorlarsa ve bu yaydıkları dalgalar birbirleri ile kaynaşıyorlarsa ne olur? Bunu benzetme ile anlatmak daha kolay. Durgun suya bir avuç kum atın. Her bir kum tanesinin birbiri ile kaynaşmasının ve oluşturdukları tablonun nasıl olacağını düşünün. Kim yerde oluşan dalgalar üst üste binecek, kimi yerlerde bir birlerini nötrleyecekler. Düzensiz ve karmaşık bir alan olacak. Siz ancak enerjinin en yoğun olacağı veya hiç olamayacağı alanların olasılıklarını görebileceksiniz. Eğer elinizde yeteri kadar kum tanesinin bilgisi var ise, bunların tek tek bilgilerini birleştirdiğinizde, oluşacak dalgaların tepe ve dip, nötr alan olasılıklarını da hesaplayabileceksiniz. Hele dalgaların oluşturduğu bazı birleşik alanlarda enerji birikimi diğerlerine oranla daha fazla ise, bu fazla enerji ile küçük parçacıkların var olup yok olduklarını bile görebilirsiniz. Dolanıklık da benzer şekilde, aynı dalga üzerindeki parçacıklar, aynı şekilde enerjiye tabi oldukları için, tepkileri de aynı olacaktır. Hani kuş ya da balık sürüleri ani bir durumda, benzer peki veriyorlar ya, aralarında yüzlerce hatta binlerce canlı olduğu ve bilgiyi aynı anda iletmek mümkün olmadığı halde, bu içinde bulundukları akıntının getirdiği şartlardan (kritik denge) benzer şekilde aynı dalga üzerindeki parçacıklar, birbirlerinden uzaklaşsalar bile, aynı dalganın enerjisine tabii oldukları sürece aynı şekilde tepki vereceklerdir. Tabii 3 boyutlu bir evrende bunu söylemek çok zor. Bu nedenle daha üst boyutlardan saptanamayan bir dalgaya bırakmak bu işi daha mantıklı. Fikirlerimin bir kısmını yazdım. Kalanı ilginizi çekerse sayfadan inceleyin. Orada zaman, karanlık enerji ve madde, görelilik kanunları ve birkaç ek konu daha var. ... burtaym.blogspot.com.tr/p/blog-page_82.html ...

Burtay Mutlu 9 yıl önce 0