Einstein bu durumu ele alırken, sabit, statik genişlemeyen bir evreni ele alıyordu sanırım. Böyle bir evrende tek değişken dinamik ise \"zaman\" olunca, zamanı sıralamaya koydu. Geçmiş, an ve gelecek.
Çözümlemede eğer her bir an\'ı bir kitap sayfası yapsanız ve kitabın sayfalarını hızlı bir şekilde açsanız, olayları an ve an değil de bir film gibi algılarsınız.
( Sanırım o dönemde daha yeni olan sinema tekniklerinin de bakış açısına etkisi olmuştur. Daha sonra bu bakış birçok paralel evren içerikli kitaba da ilham kaynağı oldu. Aynı şekilde zamanda yolculuk konularına da fikir verdi)
Einstein eşdeğerlilik çerçevesinde kütle çekimi ile ivmenin eşdeğer olmasını kanıtlarken bu zamanı dilimleme olayını kullandı.
Uzayı ardışık anlarda dilimlere bölerek, belli bir andaki durumu inceledi. Böylece ivmelenmiş maddenin bu andaki uzay-zaman üzerinde yapacağı yamulmanın kütle çekimini oluşturduğunu gösterdi. Bu uzay zamanlar bir filmin kareleri gibi birleşince de sürekli algıladığımız kütle çekimi ile aynı oluyordu.