Bu konu hakkında yazmak yerine konuşmayı tercih ettim hep, çünkü biliyorum ki yazınca çok uzun olacak. Ben de uzun ve ciddi yazılarla insanları sıkmak istemiyorum, bu sebeple elimden geldiğince kısa yazmaya çalışıcam. (Baştan söyleyeyim, biraz uykulu olduğum için yazım kurallarına pek takılmıyorum, gerçi ben normal olduğum zaman yine takılmam böyle şeylere neyse)
Yaratılış, illa ki bir dine bağlı olarak savunulması gereken bir konu değil elbet (Deizm) ama ben cevap olması için her ikisine de değinmek istiyorum.
Dinlerin öğretisi olan yaratılışta Tanrı mutlak bir iyiliğe, şefkate vb. niteliklere sahip. Bu fikri çürütmek çok zor değil aslında, \"Kötülük Problemi\"ni iyi bilmek bu fikre karşı çok rahatça galip gelmeniz için yeterli oluyor. (İyi bilmek derken, gerçekten iyi bilmeyi diyorum bak. Yani konuyu okuyup objektif bir şekilde sorgula; problemi ortadan kaldırmaya çalış mesela, ben denedim ama yok, kaldıramadım)
Şimdi de Deizm\'in açısına cevap vermeye çalışalım (bu iş biraz zor, çünkü bu bakış açısına göre Tanrı\'nın iyi olma yükümlülüğü yok, gayet umursamaz, hatta kötü bile olabilir)
Aslında parantez içinde özeti yazdım ama yine ufaktan bahsedeyim bari.
Tanrı\'nın iyi olduğunu düşünen Deistlere karşı, az önce yaptığımız gibi Kötülük Problemi\'nden bahsedin. Olayın kapanması din inançlı olan kişilere kıyasla daha çabuk oluyor; çünkü din inançlı kişilerin doğru bilip yanlış olduğunu kabul etmesi gereken şeyler deistlere göre bir hayli fazla.
Umursamaz Tanrı fikri en olası Tanrı fikri sanırım, çünkü bu kalıba uyan bir Tanrı gayet kabul edilebilir.(Ne, kötülük problemi ile çelişiyor ne de başlangıç ile (başlangıç dediğim şeyi söyle özet geçeyim; mutlak iyi Tanrı daha iyi bir evren yaratabilirdi, kötü Tanrı daha kötü bir evren.)) Bunu çürütmenin bir yolunu bilmiyorum, biliyorsanız söyleyin dostlar. (Belki \"madem umursamıyorsun neden yarattın bilader\" gibi argümanlar savunulabilir.)
Kötü Tanrı, yukarıda dediğim gibi daha kötü bir evren yaratabilirdi ve ayrıca, bu dünyada hayatının çoğunu rahat ve mutlu yaşamış insanlar da var elbet.
Tanrı\'nın yaratması fikrine elimden geldiğince bir özet çektim. Şimdi bu yaratılış hikayesine neden ihtiyaç duyuluyor konusuna değinelim ve yazıyı bitireyim. (Şimdi söyleyeceklerimle, evrenin başlangıcını açıklamak için deist olmuş kişileri kastetmiyorum.)
İnsanın temel isteklerinden biri önemli olmaktır, hepimiz kendimizi önemli hissetmek isteriz. Atomsal boyutta bakınca bir hippopotamus dışkısından farkımız yok. Aslında biz sadece doğanın ürettiği bir canlı türüyüz, hatta şöyle diyeyim de bir mesaj sıkıştırmış olayım; biz doğa ananın kanser hücresiyiz. Yaşadığımız bedeni yok ediyoruz.
Bazı insanlara bir halt olmadığını kabullenmek zor geliyor, \"benim aklım var, ama ben düşünüyorum, ama bak uzaya gidiyoz biz...\" gibi argümanlar sunuluyor hep, tamam dostum, evet biz uzaya falan gidiyoruz ama, sen şu evrenin içinde nesin? Ne kadar yer kaplarsın? Düşün bir dakika şunu. Hatta düşünme dur, soluk mavi nokta diye bir fotoğraf var: https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Soluk_Mavi_Nokta sen busun işte. Soluk mavi bir noktanın üzerindeki minnacık bir hayvan türünsün, tek özelliğin beynin diğerlerine göre daha çok gelişmiş. Biz sadece bir doğa olayıyız. (Bu kısımda bahsettiğim olaya çok sığ yaklaştım farkındayım ama silip yeniden yazmak veya toparlamak için üşendim. Belki başka bir gün, başka bir başlıkta tekrar değinirim.)
Carl Sagan bir videosunda şöyle bir şey söylemişti; \"\"İnsan, kendini bir yaratıcının müdahalesine layık görecek kadar kendini beğenmiş\" diye not düşmüştü Darwin, not defterine\" (Alıntı içinde alıntı, alıntıception)
Yukarıda insan ırkını gömdüm gibi duruyor ama bizim bir doğa olayı olmamız ve önemsiz olmamız falan kötü bir şey degil, onu vurgulamak istedim şimdi biraz.
İşin özü şu ki; biz evrende bir halt değiliz, evrenin veya bizim bir amacız (görünene göre) yok (amacımız yok derken; kutsal,mutlak bir amaç yok diyorum, yoksa herkesin bir amacı vardır elbet.), ama bu demek değil ki nihilist olup hayata küselim. Bu konuda Nietzsche gibi düşünüyorum, nihilism aşılması gereken bir şey ve temel hatası; hayatı olumsuzlaştırması. Hayat/yaşamak çok güzel bir şey ve yüceltmeliyiz onu.
Aklıma geldi madem, yazıyı bir Carl Sagan videosu ile bitireyim bari; https://youtu.be/J1cNaFG1VII
(Videonun sonunda Carl Sagan ölüm hakkında konuşuyor, hayatın güzelliğini vurguluyor, o kısımları biraz dikkatli dinleyin lütfen. İngilizce bilmeyen dostlar için videoyu çevirmek isterdim ama hem yazı daha uzamasın istiyorum hem de telefonda olduğum için çok üşendim, uyucam şimdi üstüme gelmeyin.)