1

Uzay ve zaman birbirinden ayrılmaz olmasına rağmen, uzay-zaman kavramının , uzay kavramı ile aynı şeyi ifade etmediğini düşünüyorum. Tabii tüm düşüncelerim sadece bir bakış açısıdır. Bilimsellikleri tartışmalıdır. Eğer hiç bir şeyin, elektromanyetik dalgaların ve onların kuantum kaynaşmalarının dahi olmadığı bir yer var ise orası uzaydır. Gerçek vakumdur. Buna \"salt uzay\" diyelim. Şimdi evrenin bir arka plan ışıması olduğunu, enerjininde neredeyse homojen olarak evrende gözlendiğini biliyoruz. Bunun anlamı evrenin bir enerji yoğunluğu olduğudur. Enerji\'nin olduğu yerde, basınçta vardır. Yani uzay dokusunun bir basıncı vardır. Şu an bu basıncı, karanlık enerjiye bağlasalarda, karanlık enerji denilen şeyin, mevcut bir fiziksel olayın farklı algılanması olarak düşünüyorum. Şimdi bir ortamda basınç var ise ve bu ortam genişliyorsa, şu soruyu sormak lazım: Nerede genişliyor? Elbette bir cevabımız yok. Ama şurası kesin, evrenin genişlediği yönde, evereni engelleyen, durduran bir kuvvet, basınç yok. İşte bu yüzden bu bölgeyi \"salt uzay\" olarak niteliyorum. Şimdi tekrar evrene dönelim, genişleyen bir ortamın genişlemesi akıcımıdır? Yani sürekli midir? Bildiğim kadarı ile genişleyen her ortam, yoğunluğundan ve dokusundan kaynaklanan bir yüzey gerilimi sınırında/zarında genişler. Genişleme aralıkları çok dar ise bu sürekli olarak algılansa da, aslında bu genişleme kesintilidir. Tabii her genişleme aralığında, bu sırnılarda bir basınç farkı oluşur. Önce basınç düşer, ardından iç doku ile bu basınç dengelenir. İşte bu arada iç dokuya bir titreşim bırakılır. Bu titreşim genişleyen ortamın fiziksel yapısına göre hareket eder. Evrende genişlerken, benzer şekilde bir dalgalanmaya neden olur. Bu dalgaların Planck Değerlerinde olduğunu ve hızlarının (velocity) C olduğunu düşünüyorum. (Bu şekilde içeriye dalgalarla taşınan enerji (dalga boyundaki), kütle oluşumunu sabitliyor.) İki dalga arasında da bir genişlik var. Bu genişlik bizler için \"Zaman\" kavramımızın temeli. Ayrı bir konu olduğu için özel görelilik kısmına girmiyorum. Ancak kısaca, bizler (kütleleri nesneler) zamanı, kaç tane dalga aralığı geçtiğimize göre saptıyoruz. Bu dalgalar çok yüksek frekansta olduğu için, normal aletlerle ölçümleyemiyoruz. Ancak bunların nesnelerden yansımasını, o maddelerin titreşimi olarak algılıyoruz. Kütle çekim alanı ve dalgaları de bu tür yansımalardan biridir. (Kütle çekimi, bu tanımlanmış alan içindeki daha düşük bir basınç alanından başka bir şey değildir.) Evrenin bir dokusu olduğu için (enerji yoğunluğu), bu dalgalar da bu dokuyu dalgalandırdığı için, evreni kesintili olarak algılıyoruz. Bu arada pozitif ve negatif enerji ayrımını kavrayamadım. Bana göre enerji sadece enerjidir. Sadece onun hareketi sırasında (termodinamik 2 kural) oluşturduğu etkileri farklı değerlendiriyoruz. Bu nedenle bir Dirac denizi görüşüne katılamıyorum.

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 8 yıl önce 0
1

Uzayın kesintili olması gerektiğine inanıyorum çünkü eğer bir birleşik kuram bulunacaksa ileri bir tarihte, kuramın kuantum kuramının temellerinden dayandırılacağına inanıyorum. İnanıyorum diyorum çünkü şimdilik yeterli matematik bilgisine sahip değilim. Âmâ neden derseniz; yanlış hatırlamıyorsam loop teorisi diye bir şey vardı. Uzayın planck boyutunda enerji alanlarıyla oluşan bir balık ağı gibi olduğu yazılıyordu. Eğer kendi açımdan teoriyi genişletirsem bigbangden önceki alt uzayın bir mutlak düzene sahip bir nötr enerji okyanusu yapısına sahip olduğunu ve nötr enerji tıpkı dirac denizindeki gibi ama enerji ölçütünde mutlak düzenin bir sebepten ötürü bozulduğunu ve negatif ve pozitif enerjiye ayrılıp tıpkı mıknatısın kutupları gibi birbirini çekerek nötr enerjiye dönmek istediklerini varsayıyorum. ama enerji yoğunluğu olmadığı için nötr enerjiye dönüşemediğini düşünüyorum. Patlama sonrasında oluşan kaos yada bizim evrenimiz amacı: mutlak düzene geri dönmek olduğuna inanıyorum. Peki asıl soru loop teorisi ve planck boyutundaki enerji alanlarıyla ne ilgisi var? Yine benim bakış açıma göre bunlar nötr enerji alanları negatif ve pozitif enerjinin buluştuğu yerlerde ama örneğin iki negatif enerji komşuysa nötr enerji sınırları oluşmuyor yani salt uzay kesilmeye uğruyor ve kesikli hale geliyor. PEKİ, NEDEN KUVVETLER ARASI ZAYIFLAMA VAR VE NEDEN BELİRLİ KÜTLEDELER. AYRICA NEDEN ÜÇ AİLE TÜRÜ VAR VE SADECE BİR AİLE TÜRÜ BASKIN? AYRICA ANTİMADDE YERİ NERESİ? ANLATTIKLARIMIN HİÇBİRİNİN MATEMATİKSEL YÂDA BİLİMSEL DAYANAĞI YOK SADECE BENİM YAKLAŞIMIM OLDUĞUNU VURGULAMAK İSTERİM. Öncelikle neden kuvvetler arası zayıflamalar olduğunu açıklamak istiyorum. Var olanın teorinin aksine; her kuvvetin sırasıyla kaostan düzene geçiş olarak düşünüyorum ama her geçiş mutlak düzeni tam olarak yansıtamadığı için kaosa neden olduğunu düşünüyorum. Her kuvvet aslında mutlak düzene ulaşılmak için bir adım olarak görüyorum. Diğer açıklama kütlelerin neden belirli sabit değere olduğu: açıklamak gerekirse, enerji ancak belirli bir düzen dâhilinde oluştuğu için bu yüzden belirli bir sabit değer var örnek olarak higgs bozonu 126+-5 GeV kütleye sahip peki anti madde ve aile türleri bunun neresinde, tam olarak, eğer kombinasyon yaparsak bu üç enerji türünü her bir örgü için 6 farklı şekil olduğunu anlayabiliriz. Âmâ her 3 şekil tam olarak zıttı olarak diğer 3 şekil var. İşte tam olarak bu yüzden,3 aile türü ve 3 antileri var. PEKİ ZAMAN; ZAMAN BİR BOYUT MU YOKSA TERMODİNAMİĞE BAKARAK ENERJİ YOĞUNA BAĞLI ENTROPİ BİRİMİ? Var olan teoriye bağlı olarak zaman bir boyut, ama sorunlar var şu ana kadar üretilen teoriler zamanın geriye doğru akmasının bir sakınca olmadığını söyler, Bir teori dışında termodinamik çünkü termodinamik izin vermez. Çünkü kaos artar çünkü her zaman entropi artmak zorunda. Benim açımdan zaman enerji yoğunluğuna bağlı entropi birimidir. Genel görelilik kütlenin uzay zamanı büktüğünü ve büyük kütle demek=zamanda yavaşlama demektir. Âmâ bana göre enerji önemli bu yüzden her kuvvet türünün zamanla ilgisi olduğuna inanıyorum. Enerji yoğunluğu ve düzene yaklaşım arttıkça tıpkı patlamadan önceki gibi zaman yavaşlıyor. Örnek verecek olursak güneş yörüngesinden yüzeye yaklaştıkça düzen ve enerji yoğunluğu artar bu yüzden zaman yavaşlar. Sonuç olarak, ZAMANIN HIZI=1/ENERJİ YOĞUNLUĞU*ENTROPİ Ayrıca zamanın düzenli değil kesintili aktığına inanıyorum Sorularınızı cevaplamaya açığım.

laniakea 8 yıl önce 0
0

Öncelikle birbirinden değerli yanıtlarınız ve konuya ilişkin bakış açılarınızla tartışmayı zenginleştirdiğiniz için teşekkür ediyorum. Bu soruyu sorarken aklımdaki fikir, bir yerbilimci olarak alanımızda kullandığımız sismik yansıma yönteminin basit mantığı gereği, enerji taşıyan dalgaların seyahat edebilmesi için maddesel bir ortam (medium) mevcudiyetini zorunlu bulmamdı. LIGO ileyeni tespit edilen kütleçekimsel dalgalar ilgili benim yaptığım benzetme buydu. Bu benzetme beni uzayzaman\'ın meddeciğini araştırmaya itti. Teorik Fizikle ilgili literatürde karşılaştıklarım Dirac denizi, Loop Quantum Gravity ve Gravitenin uzayzaman\'ın kendisi olduğuna ilişkin teorilerdi. Bunlardan ilk başta aklıma yatan Loop Quantum Gravity Teorisi oldu. Birbiriyle etkileşim halindeki kuanta olarak adlandırılan planc sabiti ile küçüklüğü sınırlanmış enerji paketçiklerinin bir ağ şeklinde dizilerek uzayzaman dokusunu meydana getirmesi. Ancak bu teoride bence aksayan taraf kuantum olasılık hesaplarını devre dışı bırakması. Zira Quanta\'lar heryerde ve etkileşimde olmalıdır ki kütleçekim dalgaları içinden ilerlesin. Eğer ki Quanta heryerde ise orada bulunma olasılığı sabittir ve 1\'dir. Bu durum çift yarık deneyiyle açıklanan kuantum boyutundaki parçacıkların etkileşim durumuna göre dalga-parçacık ikiliği sergilediği bulgusuyla çelişiyor, çünkü her kuantanın etkileşimli bir ağın bileşeni olduğu bir uzayda, kuanta boyutlu enerji paketinin dalga fonksiyonunu bozmak için bir gözlemciye ayrıca ihtiyaç duyulmazdı. Bu durum da loop quantum gravity teorisini zaten yanlışlamıyor mu? Teşekkürler

Göktürk Mehmet Dilci 8 yıl önce 0
1

Çok değerli fikirler, görüşler, bakış açılarıyla karşılaşınca insan mutlu oluyor. Konuyu böylece daha açık ve anlaşılır hale getirmek çok daha zevkli olacak. Uzayın kendisi hakkında bir şey bilmiyoruz derken, ispatlanmamış teorilerden bahsedip insanların kafasını karıştırmak istemediğimdendi. Görüyorum ki kafası gayet iyi çalışan insanlarımız var. Aslında uzayın ne olduğunu, muhtevasını biliyoruz. Bunu rakamsal değer olarak da açıklayabilen teoriler var. Uzayın kendisi, 10^-123 GeV değerinde \"kara enerji\" denilen malzemeden oluşuyor. Nedeni gayet açık. Çünkü bu enerji birimi sabit kabul ediliyor. Her birim uzay parçası ortaya çıktığında (Evren genişlediği için) bu sabit enerji ortaya çıkıyor. Kozmolojik sabit de denilen bu enerji bozonik bir yapıda olmadığı için uzay üst üste yığılmadan, ayrık duran \"tanecikli\" bir yapı oluyor ve bu durum evrenin genişlemesini hızlandırıyor. (Eksi işaretli enerji birbirini itiyor.) Evrenin bir simetrinin açılımı nedeniyle ortaya çıktığını düşünürsek, toplamda sıfır sonucu verecek bir hesaplama yöntemi bulmak gerekiyor. Bunun için kara enerji kullanılıyor ve evrenimiz, % 30 madde (karanlık maddeyle birlikte) %70 kara enerji olarak toplanabiliyor. Elbette bu şimdiki görüntüyü yansıtıyor. Çünkü maddenin enerjiye dönüşümü orantıyı tam karşılamaktan uzak. Yani evren genişlemeye devam edecektir. Ta ki tüm enerji ve kozmolojik sabit eşit bir değerde buluşana kadar. O zaman entropi son noktaya ulaşmış, tüm hareketler durmuş olacaktır. O zaman evren, dış evrendeki değerlerle aynı konuma gelmiş olacaktır. (Yani erimiş, buharlaşmış gibi olacaktır.) Demek oluyor ki, dış evrende hem eksi enerji, hem de artı enerji eşit miktarda ve toplamda sıfır sonucu veren bir yapıda bulunmaktadır. Bir kuvvet bu enerjileri sıkıştırırsa tekrar bir evren yaratılabilir. Elbette bu kuvvet tüm entropiyi sıfırlayıp, karşılayacak güçte olmalıdır. (Bu konuda da teoriler var.) Çok uzatmak istemem. Ama çok zevk aldığımı söyleyebilirim.

Necmi Tüfek 8 yıl önce 0
1

uzay devamlı olduğuna inanıyorum

Furkan aşı 8 yıl önce 0