Hiç bir kanıt imkanı olmadığından, yazacaklarım tamamen varsayımsal. Bilimsel değil. Yine de bir bakış açısı olarak düşünebilrisniz.
Sicim yaklaşımı, Planck boyutlarındaki enerjiyle başlıyor. Doğru başladı ama bence sicimi yanlış değerlendirdir. Bence; Eğer enerji paketçiğini bir sigara şığı olarak düşünürseniz, karanlıkta kolunuzla vereceğiniz hareket ile ışığı nasıl gözüküyorsa bize (bir ip gibi), bu enerji paketçikleride dalgalandıkça, aynı görüntüyü sunuyor. Burada yanıldılar ilk olarak. İkinci olarak. Bence sicimler, boyutları sıkmıyor, tam tersi olnları koruyor. Yani üç uzamsal boyut, sicimlerin buralardaki korumasına borçluyuz. Bir tür enerji alanı düşünün, (maddeden kalkan oluyorsa, enerjiden de olur), bu alanlarda temel parçacığın enerjisinin titreşmesini sağlıyor. Enerji aktarıldıkça da bu alan genişliyor. Mesela kütleyi ivmelendirip, hız için enerji aktarında , hareket yönündeki boyut daralırken, diğerleri daha düşük oranda olsa da uzuyor. (Olmalı di mi? Yoksa ?) Hız için aktarılan enerji, evrene tepki verirken, kütle artışı yanında bu boyutlardaki değişimi de tetikliyor. Zaten diğer iki uzamsal boyut genleştiği için, kütle artışı oluyor.
Örneklersem: Şemsiyenizle denize dalın. Kollları 45 derece açı yapacak şekilde açın. Sabitleyin. Sonra kollardan birini, diğer iki kol ile açı ilişkisini bozmayacak şekilde orta tutamağa yaklaştırarak, çekin. Hayal edin... Elinizde parkete gibi bir nesne olur. :-) Bir de diğer iki kol uzasa, şemsiyeyi hiç ilerletemezsiniz. (özel görelilik için bir benzetmedendir)... Kısaca sicim dediğimiz zarlar, bu uzamsal boyutları, denizin dalgalarına karşı koruyor. Deniz dalgaları mı? Onlarda aranıyor. Hani şu aranılan kütle çekim dalgaları var ya...Sanırım onlar... Saygılar