Kemal Bey, Sayın Bay Hiç Kimse (miz),
Sorunuzun cevabı tamamen "Zaman"ı nasıl algıladığınıza bağlı... (Size olan cevabım aslında kısa ama diğer okuyucular için... Necmi Bey hoşlanmayacak... Uzun diye... :-)
Zaman'ın ışık hızında olabilmesi demek (ki bu konuda benzer fikirdeyim); "Zaman"ın bir hareket ile ilişkili olması anlamına geliyor. Yani "bir hareketi, bir durum değişmesini" tanımlamak için kullanacağız.
Uzayda "A" noktasından, "B" noktasına giden bir nesnenin bu hareketini, diğer hareketlerle benzer ve kıyaslanabilir bir yapıya oturutmak için "zaman kavramı" gerekli.
Ne kadar mesafe hareket oldu? Hangi hareket önce bitti? İkisini de aynı anda kullanmamız gerekirse nasıl bir hesaplama yapmamamız gerek? (İşte bu noktada "zaman" ve dolayısıyla "hız" kavramlarına bilgi olarak ihtiyacımız var.)
Soyut bir kavram olarak algılanan "Zaman"ı somutlaştırmak için kullandığım "Evrenin genişlemesi" diğer tüm hareket adayları içinde; Evrendeki her şeyi "eşit şekilde etkileyen", "sürekliliği", "değişmeyen yönü" olan "tek hareket".
Evren ışık hızında genişliyor mu? Bilmiyorum. Ama sanmıyorum. Evrenin gözlemlerimize göre artan hızda genişlediğini biliyoruz (Kızıla kayma oranlarından). Genişlemenin artan düzgün oranlı olduğunu biliyoruz. (5 milyar yılda aşamalı olarak saniye 45 (civarı) birimden 75(civarı) birime çıkmış. (Birim diyorum; çünkü birimini unuttum).
Evren için önerdiğim torus modelinde ya da eşdeğer olarak sunabileceğimiz bir küre modelinde, genişleme çapı büyürken, model yüzeyinde nesnelerin (sabit koordinatların) birbirlerinden uzaklaşma oranı da benzer şekilde oranlı olarak artıyor.
Hatta bir noktadan sonra yarıçaptaki bir birimlik genişlemeden sonra, nesneler arasındaki uzaklaşma hızı, çaptaki genişleme miktarını da aşıyor. Yani yarı çap 1 birim genişlerken, yüzeydeki 2 koordinat birbirinden "2.2, 2.3, 2.4" gibi artan oranlı olarak daha hızlı uzaklaşabiliyor.
Üstelik bu şekiller (torus, küre yüzeyi) 2 boyutlu, genişlemeleri ise 3 boyutlu (... :-)...)
3ncü boyut koordinatın merkezden uzaklığını ya da diğer değişle genişleme oranını gösterek "çaptaki artış hareketi" yani "zaman"'ı...
Tüm benzetmelere ve ilke olarak ortak noktalarına rağmen, bizim evrenimiz tam bir küre ya da düzgün bir torus olmayabilir. Çünkü 3 "uzamsal" boyut birden, 4ncü bir boyut üzerinden genişliyoruz. (Daha fazlasını bilemediğim için, burada bırakıyorum bu kısmı...)
Şimdi, Evrenin genişlemesi Işık hızında değil ise başka ne ölçüt olabilir? diye düşününce. Bunlarla bağlantılı olabilecek tek ihtimal kaldı. "Genişleme Aşamaları"...
Fakat "genişleme aşamalarının" evrene etki etmesi için bir aktarıcı gerekiyordu. Bunun içinde en uygun aday genişlemeyi zorunlu kılan iç basıncı sağlayıcı yani evrenin enerji yoğunluğu oldu.
Üstelik bu yoğunluk aynı zamanda evrendeki tüm nesnelerle de sürekli etkileşimde (Higgs alanı gibi) belirleyici olacaktır.
Her genişleme aşamasında (iç ve dış yoğunluk farklarından kaynaklanan) evren içine yansıyan dalgaların "C" sabitine bağlı olması gerektiğini düşünüyorum.
Bu "C" sabiti, ışık hızının tanımından daha fazla bir şey... Mesela Su'da ışık hızı değişrken, C sabiti değişmez.
Yani dalganın frekansına ve dalga genişliğine bağlı olarak aktarılan (yansıyan) enerji miktarını bilgisini de içeriyor.
Böyle bir durumda (önceki tartışmada ayrıntıları daha çok yazmışız gibi...)
Bu dalgaların yayılma hızı C... Uzay boşluğunda bu hız, Işık hızı olarak saniyede (yaklaşık) 300.000 km.ye denk. (Su da da artık saniyede kaç yüz bin km gibi, ortam yoğunluğundan kaynaklanan kırılma indeksine göre farklı hızlarda...)
Zaman algımızdan bu dalgaların geçilem-katedilme sayısına göre oluşuyor.
Bu dalgaların hızını (uzay boşluğunda) C olarak kabul edince, Zaman'ın bize etkisi ışık hızında oluyor.
Dalga sıralarının bizi, koordinatımızı geçiş hızı da, (zaman algısı) ışık hızında olur.
Bunun ilginç bir sonucu var. Hareketin göreceli olabileceğinden yola çıkarsak,
biz (kütle), evrene (onun dalgalarına) göre "ışık hızında" hareket ediyoruz... :-)
Yani aslında her şey (kütleli) varlığını, bu ışık hızında gerçekleşen (dalgaların) harekete ve sonuçlarına borçlu...
Tanıdık gelmiştir sanırım 100 yıl evvel söylenen bir şeyin tekrarı bu çünkü... :-)