0

Aslında günlük hayatımızda çok sık içiçe yaşadığımız ve gündemimize Muzaffer Erdem'in sorusuyla giren elektrik akımı ve Kemal Bey vasıtasıyla Süper iletkenler konusunda kaynaklara bakarken aklıma bir soru geldi... Elektrik akımındaki potansiyeli elektronların sağladığını biliyoruz. Peki, kabloya giren elektron mu (yüksek potansiyel alandan, düşük potansiyel alana) çıkıyor diğer uçtan, yoksa eşdeğeri olan farklı bir elektron mu? Neden bu soru... 1) Güneş panellerinde, uyarılan atomlarla elektronlar salınıyor ve akım oluşuyor. Peki'elektron kaybeden atom iyonlaşmış halinden orijinal haline dönmek için, son yörüngesine elektronu nereden sağlıyor? Daha önce bu konuda yazıştığımızda, bir kişi "topraktan" şeklinde cevap vermişti ama üzerinde daha fazla düşünememiştim. Ama ya toprak ile ilişkisi olmayan sistemlerde? 2) Süper iletkenlerde elektronlara yol açılıyor. Dirençsiz bir şekilde öbür uca ulaşıyorlar. Atomlar sıraya ve düzene giriyor, elektron orbitleri daralıyor ve elektron her yönden eşit elektrik yükü olduğundan, dengesini kaybetmeden (baskın pozitif yüklerden biri tarafından etkilenmeden) yoluna devam ediyor. Tamam, burada giren elektron ile çıkan elektronun aynı elektron olduğunu düşünmek ikna edici. 3) Ya normal oda sıcaklığındaki bir bakır kabloda? Atomlar düzensiz ve ortalıkta hareketli bir sürü elektron var. Ki yeni elektron ilerlerken direnç görüyor... Bu konu biraz şüpheli geldi. Ama neden ? Hangi açıdan bir şey diyemiyorum. Katkılarınızla, doğru soruya ve yaklaşıma belki yaklaşabilirim.

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0
0

@ Necmi Tüfek, Karanlık Profil, Kemal, Vide Supra, Morgan Frei, Veni Vidi, Cahille Tartışmaz mümkün ise yaklaşımlarınızı ve eleştirilerinizi bekliyorum. Şu ana kadar öne süreceğim şekilde bir yaklaşıma denk gelmedim. Bu nedenle doğruluğundan ve geçerliliğinden ziyade, mantık ve tutarlılık olarak sorgulamanız daha faydalı olacak. Ona göre doğruluğunu ayrıca sorgulayabiliriz. Varsayım: Bir kabloya elektrik akımı verildiğinde, elektrik akımı atom orbitlerindeki son yörüngelerdeki elektronlara enerji yüklemesi şeklinde başlıyor. Diyelim ki bakır kablomuz var. Bakır atomu elektronları bu yüksek enerji seviyesi ile yörüngelerini değiştiriyorlar. Fakat tekrar eski durumlarına geçmek için, bu fazla enerjiyi bir sonraki bakır atomunun olağan yörüngedeki elektronuna aktarıyorlar. Bu fazla enerjiyi yüklenen bir sonraki elektron da aynı işlemi yapıyor. Böylece her elektron bu potansiyeli yüklenip, boşaltıp bir sonrakine aktararak enerjinin aktarımında rol almış oluyor. Ancak hiç bir elektron olağan atomundan ayrılmış olmuyor. Elektronlar enerji seviyeleri değişirken, ışıma yapıyorlar. Ne kadar geç veya uzun sürerse bu aktarım, yaptıkları ışıma o kadar artıyor. Bunu da direnç ve direnç kaynaklı ısı olarak tanımlıyoruz. (Süper iletkenler konusundan tamamen bağımsız olarak ele almanızı istirham ediyorum. Ayrıca düşünürken, elektronları parçacık değil, atom çevresindeki bulutlar olarak ele aldım.) Teşekkür ederim.

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0
0

Tartışmayacağım.

Hiç Kimseyle Tartışmaz 7 yıl önce 0
0

@kemal, Aktivasyon enerjisi konusu: Dinamo çalışırken, manyetik alan bakır kablodaki elektronları dürtüyor. Titreştiriyor. Yani uyarıp enerji yüklüyor. Yörünge değiştiriyorlar. Fakat manyetik alan sabit değil, (dinamonun dönüşü ile) bir bakıma bakır kabloyu süpürüyor. Hem sadece tek sıra halinde değil, binlerde peşi sıra düzende... Dolayısı ile elektronlar da biriken potansiyel artıyor. İşin ilginci, bakır kabloyu ve mıknatısı hareket ettirmezsek, (süper iletkendekine benzer yanaarı da var) elektronlar kilitleniyor. Uyarıldıkları halde akım üretmiyorlar. Ya da güneş panellerinde, foton ile uyarılan elektron yörüngesini değiştiriyor. Bir potansiyele sahip oluyor. Sürtünme esnasında da (ısı olarak enerji taşıyan) fotonlar, elektronları uyarıp yörüngelerini değiştiriyor... Yaklaşımım ilk üç şekilde de tutarlı gibi ama...Belirttiğiniz aktivasyon enerjisi kayanğı ve şekli tanımlanabilir. Pil gibi kimyasal süreçte ise iş biraz daha karışık, çünkü iyonlaşmadan kaynaklı potansiyel net fark var ortada . Bir tarafta elektron fazla, diğer tarafta eksik. Burada "net bir elektron hareketi" gerektiği kesin gibi gözüküyor. Bu tür iyonlaşmış atom elektrik yüklerini ve atomlar arası kimyasal bağları (molekülleri) aynı mantık ile (elektronları çekirdek çevresindeki bulut-dalga alanı) tekrar tanımlamadan çok zor gözüküyor. Bu, bugüne kadar kullanılmış ve doğrulanmış kimyaya da meydan okumak olmuş... :-))) Şimdi farkediyorum. Yine de yabana atılmayacak bir yaklaşımdı. Parçacık temelli fizik ve kimyadan çıkmak işte bu yüzden çok zor, her şey onların üzerinden kurulmuş... :-(

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0