0

Sayın Hasan Özdemir, İkiside doğurulukları kadar yanlışlıkları da ispatlanamayacak öneriler. Her ikiside evrenimizdeki fiziksel olgulara "uygulanabilir" açıklama getirmiyor. Her ikisi de kanıt için, evren dışından üçüncü şahıs bir gözlemciye ihtiyaç duyuyor. Çünkü evrenimiz kapalı bir sistem (enerji miktarı değişmeyen) ve en ezından mevcut bilgilerimize göre başka evrenlerle etkileşimi yok. Yani her iki sav birden doğru olsa ya da yanlış olsa veyahut biri doğru, diğeri yanlış olsa da bizim için değişen bir şey yok. Evrenimizi ve fiziğini anlamamıza da ek katkıları yok. Olmayacak. Çünkü evrenimiz kapalı bir sistem. İki görüşte, "Farklı olasılıkların gerçekleşmesi durumunda, evren nasıl olurdu?" Sorularının cevaplarını içeriyorlar. Tek ortak yanları da bu sanırım. Bunun dışında bu iki paralel evren yaklaşımının ortak temeli yok. Biri kuantuma dayanarak, her seferinde farklı bir değişkeni değiştiriyor. Diğeri ise ortak veya benzer noktalar olmasını, ikisisinde evren tasavvuru olması nedeniyle olabileceğini ama bunun ortak özellikler olmadığını kabul edip, tamamen birbirinden bağımsız ve farklı evren olasılıkları ön görüyor. (Benzerlikler mümkün ama gerekli şart değil) Yani bu iki fikir, birbirini tamamlayıcı bile değiller. Bu yüzden herhangi birini kabul, diğerini red etmek zorunda değilsiniz. Elma ile çilek gibi, ikisi de meyva ama tek ortak noktaları bu kadar. ikisi de menüde olmayabilir. Birini kabul etkem diğerini yanlışlamaz. Çünkü kabul ettiğimizi nasıl doğrulayacağız? Bu sadece bir inanma meselesi haline dönüşüyor. Kabul etmemiz gereken tek şey, içinde yaşadığımız evren ve onun gerçekliği. Çünkü bundan bilgi alabiliyoruz. Deneyimleyebiliyoruz. Yanlışlayabiliyoruz. Siz, bizlerin ve ortamımızın "yapay mı?, gerçek mi?" olduğumuzu sorguluyorsunuz. Ve bu konuda, hiç bir deneye ve gözleme açık olmayan iki teoriden birini kabul ederek , net cevap vermemi istiyorsunuz. Bilimsel olarak ise, yanlışlama ya da doğrulama imkanım olmadığı için, şüpheyle cevap verebilirim. Belki... Elimdeki fiziksel verilere bakarak verebileceğim tek cevap ise; bizim evrenimiz tek'tir ve gerçektir. Diğer evrenlerle ilgili tek bir veri bile yok. Evrenimizde de tek bir etkileri bile yok. (En azından bizim görüş sahamızda...) İstediğiniz net cevap, "neye inanma" konusuna giriyor. Bu bilimin ve fiziğin cevaplayabileceği bir konu değil. Bu konuda, inanç olarak kendimce net cevap verebilirim, her şey gerçek ve olası başka evrenler beni ilgilendirmiyor.

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0
0

Sayın Hasan Özdemir, İkiside doğrulukları kadar, yanlışlıkları da ispatlanamayacak öneriler. Her ikiside evrenimizdeki fiziksel olgulara "uygulanabilir" açıklama getirmiyor. Her ikisi de evrenimizden ve kurallarından yola çıkılarak hazırlanmış benzetimler. Her ikisi de kanıt için, evren dışından üçüncü şahıs bir gözlemciye ihtiyaç duyuyor. Çünkü evrenimiz kapalı bir sistem (enerji miktarı değişmeyen) ve en ezından mevcut bilgilerimize göre başka evrenlerle etkileşimi yok. Yani her iki sav birden doğru olsa ya da yanlış olsa veyahut biri doğru, diğeri yanlış olsa da bizim için değişen bir şey yok. Evrenimizi ve fiziğini anlamamıza da ek katkıları yok. Olmayacak. Çünkü evrenimiz kapalı bir sistem. İki görüşte, "Farklı olasılıkların gerçekleşmesi durumunda, evren nasıl olurdu?" Sorularının cevaplarını içeriyorlar. Tek ortak yanları da bu sanırım. Bunun dışında bu iki paralel evren yaklaşımının başka ortak temeli yok. Biri kuantuma dayanarak, her seferinde farklı bir değişkeni değiştiriyor. Diğeri ise ortak veya benzer noktalar olmasını, ikisisinde evren tasavvuru olması nedeniyle olabileceğini ama bunun ortak özellikler olmadığını kabul edip, tamamen birbirinden bağımsız ve farklı evren olasılıkları ön görüyor. (Benzerlikler mümkün ama gerekli şart değil.) Yani bu iki fikir, birbirini tamamlayıcı bile değiller. Bu yüzden herhangi birini kabul, diğerini red etmek zorunda değilsiniz. (Elma ile çilek gibi, ikisi de meyva ama tek ortak noktaları bu kadar. ikisi de menüde olmayabilir.) Birini kabul etmek diğerini yanlışlamaz. Çünkü kabul ettiğimizi, nasıl doğrulayacağız? Bu sadece bir inanma meselesi haline dönüşüyor. Kabul etmemiz gereken tek şey, içinde yaşadığımız evren ve onun gerçekliği. Çünkü bundan bilgi alabiliyoruz. Deneyimleyebiliyoruz. Yanlışlayabiliyoruz. Siz, bizlerin ve ortamımızın "yapay mı?, gerçek mi?" olduğumuzu sorguluyorsunuz. Ve bu konuda, hiç bir deneye ve gözleme açık olmayan iki teoriden birini kabul ederek , net cevap vermemi istiyorsunuz. Bilimsel olarak ise, yanlışlama ya da doğrulama imkanım olmadığı için, şüpheyle cevap verebilirim. Belki... Elimdeki fiziksel verilere bakarak verebileceğim tek cevap ise; bizim evrenimiz tek'tir ve gerçektir. Diğer evrenlerle ilgili tek bir veri bile yok. Evrenimizde de tek bir etkileri bile yok. (En azından bizim görüş sahamızda...) İstediğiniz net cevap, "neye inanma" konusuna giriyor. Bu bilimin ve fiziğin cevaplayabileceği bir konu değil. Bu konuda, inanç olarak kendimce net cevap verebilirim, "her şey gerçek" ve olası başka evrenler beni ilgilendirmiyor. Hala istediğiniz cevabı alamadığınızı düşünüyorum ama elimizdeki bilgilerle net cevap verebileceğimiz bir soru değil bu. Bu konuda artık soruyu devam ettirmeyeceğinizi umuyorum. ?

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0
0

Hasan Bey, Fazla çalışan zihnin bir şeylere takılması, takıntı haline getirmesi çok normal. Bence, affınıza sığınırak, beyninizi besinsiz bırakmış gibisiniz. Bir konuya odaklanmanın bedeli bu... Dünya çok kalabalık ve insanlık çözemeyeceği sorunları başına sarmış durumda... Bu kötüye gidişat sırasında da, gelecek umudu verecek ya da mevcut durumu umursamamalarını sağlayacak bir çok koru gündeme geliyor. Geniş açıdan bakarsanız, bunun bir algı yönetimi, toplum-birey biçimlendirme- uysal koyunlaştırma- pazarlama taktiği olduğunu da görürsünüz. Çok değil, 20 yıl sonra dünye nüfusu 9 milyarı geçecek, Dünyanın doğal kaynakları ise ortalama bir Avrupalı'nın tüketim düzeyiyle 3 milyar, Amerikalı tüketim düzeyiyle yaklaşık 500 milyon- sadece Amerika'yı insanı besleyecek düzeyda olacak. Oysa bu kalan 6 milyara medya ve telekomünikasyon yoluyla, bu tüketim ve sosyal refah hedef olarak gösteriliyor. Teşvik ediliyor. 2100 yılında ise, bu doğal kaynak tükenişiyle 1 miylar insan ortalama (Türkiye seviyesinde) ancak idame ettirilebilinecek... Kalan insanlara ne olacak? Hele ortalama yaşam süresi uzarken... Genç insanı yeni şartlara adapte edebilirsiniz ama bilen birisini fikir değiştirmeye ikna etmek zordur. Bu yüzden insanlığa, var olan duruma adapte olması, kabullenmesi için hatta umut vermek için yeni umutlar da lazım... Sanal bir dünya olsa, yaşanan bunca sıkıntı ve dert anlamsız olur. Belki teknoloji gelişimi yeterse varlıklarını, sonsuza kadar huzur içinde, mükemmel geçirebilecekleri tasarımlamış elektronik cennette garanti altına alabilecekler, Vs.vs. Bazıları bilimsel meraktan ve olasılıktan bir fikir ortaya atıyor, diğer bazıları da bunu toplumlara pazarlıyor. Siz bir çoğumuzun pençesine düştüğümüz, belirsiz, kötümser ve değiştirme gücü bulunamayan belirsiz gelecekten muzdarip gibisiniz. Bu bir rahatsızlık değil, daha çok maruz kaldığınız psikolojik baskıya ve beyin yıkamaya verilen doğal bir tepki... Ne yapacağız? Nasıl? Nasıl belirgin, kontrol edilebilinir hale getireceğiz geleceği? Çocuklarımıza nasıl bir dünya bırakıyoruz? Vs. vs. Bunları düşündükçe, kafayı yememek kolay değil. Çünkü insanın kendisine, toplumuna, bilgisine ve bilime olan güvenini de zedeleyen konular hep. Çoğumuz baş etmeye çalışıyoruz, Dinsel inanç ile "her şey'in her durumda olacağına varacağını" bilmek bireysel açıdan rahatlatıcı bir bilgi. Bilimsel açıdan ise, bunları doğanın doğal bir akışı olarak algılamak, toplumsal açıdan rahatlatıcı... İlk başlarda yazdğım gibix beyninizi besinsiz bırakmışsınız, (Bazıları bu bilgi düzeyi ile mutlu olurken, bazılarına yetmez.) Tavsiyem; Coursera.org kurslarına başlayın... Not: Fındık büyüklüğündeki beyniyle karga 3 aşamalı problem çözümü tasarımlayabiliyor. 10 bin fare beyin hücresinden üretilmiş doku, bir savaş uçağını mükemmel kullanabiliyor. Sizi sevenlere ve özellikle ailenize sonra da çevrenize katkınız ne? Kendinize neyi yapmayı yakıştırmıyorsunuz? Sizi tanımlayacak temel konular bunlar. Diğerleri arkadan geliyor. Arkanızdan gelenlere, bir tırnak boyu "fazladan alınmış yol" bıraksanız kâr'dır.

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0