Tanecikli Uzay Teorisi
Bu teori evreni meydana getiren uzayın aslında taneciklerden meydana geldiğini anlatmak için geliştirilmiştir.
Uzay, tanecikler (Uzay Parçacıkları) ile örülüdür. Bu parçacıklar çok küçük boyuttadırlar. Kuarkların bir alt boyutunda ama aynı onlar gibi yapılanmış parçacıklardır. Yani, her yönde çekici (Spin 2) ve elektrik yükü olmayan parçacıklardır. Gravitonların kütleli olan eşleridir de denilebilir. Bu parçacıklar evren henüz var olmadan önceki o çok yüksek enerji birikiminin meydana getirdiği ilk maddesel parçacıklardır. İlk maddeleşen enerji onlardır ve tüm evreni kaplar ve kuşatırlar. Hepsi de her yönde çekici olduklarından çok sağlam bir tel kafes gibi davranırlar. Asla birbirlerine yaklaşamaz, birbirlerinden uzaklaşamazlar. Aynı kuarklar gibi, birbirlerinden ayrılmaları için sonsuz kuvvet gerekir ve bu yüzden eğer (Evrenin iç basıncı, genişleme enerjisi) onların dirençlerinden daha fazla olursa ayrılamayacakları için yeni uzay parçacıkları meydana gelir. Böylece uzay genişlerken onlar da çoğalmış olurlar. Sadece basınç ve kütleçekimiyle ilişkileri vardır. Daha başka bir madde veya enerjiyle hiçbir alış verişleri olmaz. Yani, evrenin maddesiyle hiçbir ilişkileri yoktur ve bu yüzden biz ve diğer tüm maddi cisimler onları hiç hissetmeden üzerlerinde hareket eder, deviniriz. Uzay dediğimiz boşluk onların aralarındaki açıklıktan meydana gelir ve biz tanecikleri hissetmediğimiz halde onların meydana getirdiği boşlukta (kuvvet alanında) hareket ederiz. Bu yüzden tüm evren kesin ve sabit bir koordinat sistemine sahiptir. Bu yüzden tüm evrende zaman kavramı, ışık hızı (C)ve kütleçekimi (G) tamamen aynı ve sabittir, değişmez…(Kütlesiz enerjiler bu zeminde ışık hızında devinirler)
Şimdi bu düşünceye nasıl ulaştığımıza gelelim…
Bu teori, Termodinamiğin 1. Maddesi olan ( Enerji yok edilemez, yoktan da var edilemez.) yasasını sorgularken ortaya çıkar.
Soru şöyle; “Enerjinin yok olmaması nasıl sağlanabilir?” Yanıt aslında basittir. “Eğer enerji eksi düzeye inebiliyorsa o zaman yok olmaz.” Eksi düzeye iner, orada tekrar toparlanıp artı düzeye çıkar. Bunu insanlar çok önceden keşfetmişlerdir. Eksiyle eksinin çarpımı artı sonuç verir. Böylece enerji eksi ve artı düzeylerde bulunabilir ve her iki düzeyi de kullanabilir. Bu sayede yok olmaz ve var edilmesine de gerek kalmaz. Zaten hep vardır…
Ulaştığımız bu düşünce hem evreni hem de dış evreni tanımlayan bir çıkarıma götürür bizi. “Evrenin dışı, eksi enerji düzeyinde bir sonsuzluktur.” Bu sonsuzluktaki çarpışma ve dalgalanmalar artı enerji birikimi sağlar. (Potansiyel Enerji Alanı) Biriken bu enerji belli bir olgunluğa ulaştığında bizimki gibi evrenler meydana getirir. Yani enerji hem artı yönde hem de eksi yönde varlığını sürdürür ve bunun sayesinde maddi evrenler meydana gelebilir. Meydana gelen bu evrenler zamanla (Entropi) yüzünden yayılır, dağılır en düşük düzeylere iner ve nihayetinde eksi düzeye iner. Bu devir-daim durumu evreni ve evren dışı kozmosu açıklar. Yani “HER ŞEYİN KURAMI” adıyla aranan kuram aslında budur ve tek bir basit denklemle ifade edilebilir. (-1).(-1)= 1 Teori için kullanacağımız tek matematiksel formül budur ve BÜYÜK BİRLEŞİK KURAMLAR’ın ta kendisidir…
Entropi demişken hemen açıklanması gereken şey şudur; Entropi eksi enerji ortamında ters çalışır. Yani, bizim evrenimizde düzensizliğin ölçüsüyken, eksi enerji ortamı olan dış kozmosta düzenin sağlayıcısıdır. Eksi ortamda entropi bölünüp yayılmayı değil, toplanıp bütünleşmeyi sağlar.
Bu teorinin çok önemli iki çıkarımı daha vardır.
1-Uzay parçacıkları “Kara Enerji” denilen ve genişleyen uzayın ta kendisidir. (Burada açıklanacak bir sorun yok. Çünkü evrenin genişlemesi demek, bu parçacıkların çoğalması demektir.)
2-“Karanlık Madde” denilen evrenin kayıp maddesi de bu uzay parçacıklarının ta kendisidir. (Burayı biraz açabiliriz.)
Uzay parçacıkları kütleçekimini hissederler. Bu kuvveti kütleçekim kaynağından uzağa doğru tüm parçacıklar aralarında paylaşırlar. Bu yüzdendir ki, evrenin genişlemesi, galaksiler gibi kütleçekimin güçlü olduğu bölgelerde değil, kütleçekimin çok zayıf olduğu boş bölgelerde (galaksi aralarındaki boşluklarda) gerçekleşir. Çünkü, kütleçekimin güçlü olduğu yerlerdeki uzay parçacıklarının direnci boş bölgedekilerden daha güçlüdür. Bu yüzden uzay boş bölgelerde genişler. Bir galaksinin çevresindeki uzay parçacıkları kütleçekim gücünü paylaştıkları için galaksinin çevresinde kaynağı olmayan ilave bir güç alanı gibi hissedilirler. İşte bu “karanlık madde” nin ta kendisidir.
Yani, tek bir formül ve çok basit bir anlatımla tüm evren ve evren dışı açıklanabilir. Zaten aslında her şeyin bu kadar basit şekilde açıklanabilmesi gerekir. Her şeyin teorisi hem basit hem çılgınca olmalıdır ve bence bu teori yeteri kadar basittir. Çılgınca olup olmadığını ben bilemem çünkü bana çok mantıklı ve olması gerektiği gibi geliyor. Yine de size çılgınca geliyorsa o zaman doğru yoldayız demektir…
Bu teoriyi sizlerle paylaşmak istedim. En azından, derli toplu olarak bir yerde yayınlanmış olsun diye… Ayrıca, bu teorinin ortaya çıkıp gelişmesini de, yine bu platforma ve benimle düşüncelerini paylaşan tüm katılımcı arkadaşlara borçlu olduğumu da belirtmek isterim.
Teorinin doğru olup olmaması veya ispatlanamayacak olması (bu parçacıkların varlığı evrenin hiçbir enerjisiyle ispatlanamaz) hiçbir şeyi değiştirmez. Zaten diğer evren teorileri de ispatlanamaz ona kalırsa. Ama burada önemli olan, “evrenin her türlü davranışına kesinlikle çözüm getiriyor olmasıdır”
Bence her şeye çözüm getiriyor ama mutlaka çürük bir yanı da olması gerekiyor. (Alışıldık fizik geleneğine göre evrensel bir teorinin mutlaka açıklayamadığı bir şey olması gerekiyor) Bunu doğal olarak ben bulamıyorum. Bilimsel açıdan eleştirileriniz olursa memnuniyetle karşılarım. “Saçma” diyenler olursa bunu söylemelerine gerek yok zaten çılgın ve saçma gibi olması gerekiyor.
Saygılarımla…