2

Devam yerine ayrı bir başlık açmış olmak daha iyi olmuş... :-) "Sapyoseksüel sosyopat" bir konu gibi bu ... :-) 1) Güneşteki hidrojen miktarı azaldığında, onun görevini helyum devralacak. Gerçi birleşen helyum atomlarından, daha büyük atomlar oluşuyor ama ağırlık şu an hidrojende... Ama görevi güneşe daha sonra yakıt olmaktan ziyade, ara mamul olmak gibi bir şey sanırım. (Yanlış hatırlamıyor isem; kırmızı dev aşamasında kütle çekim kuvveti, iç basınçtan güçsüzleştiğinde, helyum aktifleşmeye başlıyor. Gene hidrojen yüzdesi yüksek ama iç basınç meselesi nedeniyle sanırım helyuma geçiyor öncelik. (Basınçla, üretilen parçacığın atom büyüklüğü arasında ilişki var mı?) 2) Yakıtı enerjiye çevirerek kütlesinden kaybeder. Pratikte ikisi de aynı şey... Ancak bu noktada, önceki konuda belirttiğim gibi; "salt parçacık kütles"i olarak değil, "parçacık kütlesinin bileşiminde algılanan, parçacık momentumunundan" da kaybettiğini düşünüyorum... Üçüncü bir nokta; güneşimiz ve çevresindeki gezegenler, 5,5-6 milyar yıl evvel patlamış daha büyük bir yıldızın kalıntılarından doğmuştur... Özellikle atom ağırlığı olarak "demir sonrası" atomlar, bu yıldızın fırınından çıkmadır. Bu yıldızın patlaması ile ortalığa saçılan hidrojen miktarını tekrar düşünürsek, güneşteki yakıt sürecinin, salt "biri bitince, diğer başlıyor" şeklinde değil, "ara geçişli" olduğuna hükmetmek daha mantıklı gibi.

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0
0

Gerçi bilgimin kaynağı burası değil ama benzer... ..."Enerji üretemediği için çökmeye engelleyemeyen çekirdek bir süre sonra o kadar sıkışır ve sürtünmeden dolayı o kadar ısınır ki, 100 milyon dereceye ulaşmış olan çekirdeği çevreleyen helyum kabuk, tıpkı hidrojenin bir zamanlar yaptığı gibi enerji üretmeye başlar. Artık helyum atomları birleşerek Karbon oluşturuyordur. Bu sırada çökme süreci devam ederken ısınan yıldızın dış katmanları da genişlemeye, yıldız daha az yoğun ama daha büyük bir hale gelmeye başlamıştır. Bu yetmezmiş gibi, çekirdekteki helyum reaksiyonu, dış katmanların daha da ısınıp çok daha fazla genleşmesine neden olur. Artık ömrünün güzel günlerini geride bırakan yıldızımız eski boyutlarından neredeyse 100 kat daha büyüktür. Helyum reaksiyonunun ürettiği büyük miktarda enerjiyle çevresine gençlik günlerinde olduğundan çok daha fazla ısı yaymasına karşın, yüzey sıcaklığı çok geniş yüzey alanı nedeniyle gençlik günlerinin yarısına kadar düşmüştür. Bu da yıldızın artık daha kırmızı görünmesine neden olur. Sonrası ise bildik hikaye; helyumun yanması biter, karbon yakılmaya başlar, o biter oksijen yakılır; sırayla neon, silikon, kükürt vs diye sürer gider bu süreç. Ancak, Güneş’in kütlesi helyum ve karbondan sonra nükleer reaksiyonları sürdürecek kadar büyük değildir. Karbon süreci sonunda büyük ihtimalle dağılıp bir gezegenimsi bulutsu gösterisiyle, ömrünü beyaz bir cüce olarak tamamlayacak. " http://www.kozmikanafor.com/gunesin-bugunu-ve-yarini/

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0
3

Muzaffer bey; Size artık gerçeği açıklama vakti geldi. Güneşe ulaşan ilk ekip, geminin soğutma sistemindeki bir arızadan dolayı öldü. Bunu örtbas ettiler. Zaten başarılı olsaydı dünyaya duyuracaklardı. İkinci ekip ise kıyısına kadar yaklaştı ve ekvatorunu ölçtü. Güneş üzerindeki soğuk bölgeleri tespit edip, manyetik anaforların ve elektrik akımların en az olduğu yerleri tespit etti... Ayrıca güneşten kopan parçaları alıp; yoğunluğunu, içeriğini ve sonuçlarını gözlemlediler. Hatta bu parçalardan bir kısmını dönüşte yakıt olarak kullanmışlar, başka bir kısmını da dünya ya getirmişler ama düşman eline geçmesin diye indirmemişler. Ay 'daki gizli üs'de tutuyorlarmış. Bir sonraki gezinin yakıt maliyetini azalttığı için üçüncü geziyi olanaklı kılmış... Üçüncü gezide ise, güneş yüzeyine inmeden önce merkür üssünde üretilen ısıya dayanıklı platformları kullanmışlar. İlk iniş süresi 38 dakika sürmüş. Bu arada güneşin düşük yoğunluğu sayesinde içine yolladıkları sondadan uzun süre bilgi alabilmişler... Bu sayede içi sıcaklığını, basıncını, radyasyon miktarını, hidrojen helyum dönüşümünü saptamışlar. Ama en ilginç olanı güneşin kütle itim gücüne sahip olduğunun ve üzerine yaklaşan her şeye basınç uyguladığıı saptamışlar. Bu sayede ısı yüklenmiş fotonları da itiyormuş. O kadar güçlü ki, dünyaya ulaşıyorlar. Fakat dışında oluşan manyetik alanın, spiral auroadan nasıl dağıldığını tespit edememişler. Evet , efsanelerde anlatılan gibi bir şeyler varmış ama mekanizmayı çözememişler. Ekip, beklenmedik bir kaz ile çalışmayı 38nci dakikada yarıda kesmiş. 2 kişiyi kaybederek, yüzeyden ayrılmışlar. Sonuçlar gizli, çok gizli çünkü mevcut bilimsel verileri geçersiz kılıp, her şeye baştan başlamayı gerektiriyor. İnsanlık bunları öğrenmeye hazır değilmiş. Ben mi nasıl öğrendim? Eğer olsaydı 4ncü veya 5nci seferdeki ekipte olacaktım. Ama artık gerek yok diyorlar. Bu yüzden merak etmeyin belgeleyemeyecekler. Hiç bir belge, gözlem, araştırma yok ellerinde...

Hiç Kimseyle Tartışmaz 7 yıl önce 0