Necmi Bey,
Merhaba tekrar...
Warp sistemi konusunda Uzay Yolu dizisinden biraz aşinayım. Konuyla ilgili bazı yayınlar da okumuştum ama son paylaşımdan sonra, konu hakkında bilgi güncellemeden konuya girmek istemedim.
Varsayımımdaki model farklı. Uzay-zaman dokusunu bir halı parçası gibi sıkıştırıp atlmayı öngörmüyorum. Hatta imkansız gibi geliyor. Aynı işlevi (ışık hızı sınırlamasını ihlal etmeden uzak mesafeleri almak için), solucan delikleri ile ilgili konularda paylaştığım gibi; solucan gemiler düşünüyor. Bir bakıma bilim kurgu filmlerinden aşina olduğumuz "alt uzay" a geçerek. Ama bu da ayrı bir konu...
Belirttiğim dalgalanmanın enerji kaynağı sonsuz değil. Yani enerji korunumu değişmiyor.
Evrenin ilk başlangıcında tekil enerji paketçiklerinin sahip olduğu enerji düzeyi ile alakalı. Son zamanlarda gündeme gelen "negatif enerji" , bu "mutlak sıfırın" altındaki durumu tanımlıyor sanırım.
Hareketsiz-titreşimsiz, homojen, yoğun potansiyele sahip enerji paketçiklerinin, basit bir etki ile düzenlerinin bozulması sonucu harekete geçen enerji paketçikleri... (Paketçik diyorum çünkü enerjinin çok yoğundan az yoğuna geçmesi için onunda; parçalanabilir, bölünebilir, değiştirilebilir olması için bir akışkan gibi küçük paketçiklerden oluşması gerektiği fikrindeyim.)
Bu olaya büyük patlama diyoruz. Bu esnada bazı özel koşullar ile bir kısım paketçik yoğunlaşarak, kütleyi oluşturmuş. Bu da sistemdeki homojenliği ve dengeyi bozduğu için, (açılan fiziksel boşluklar sayesinde) kalan enerji paketçikleri sıkışmış pozisyonlarından, daha rahat bir pozisyona geçiyorlar. Genişliyorlar. Şu anki durumda evrendeki ortalama enerji yoğunluğu 4 kelvin civarı ısıya sahip. Biz bunları fark edemiyoruz. Çünkü bunlar bir kaç yöne doğru değil, her yöne doğru (gaz dolu bir balonun genişlemesi gibi) genişliyorlar. Bir bakıma sicim kuramındaki kapalı zar sicimler.
Ek not: Bir maddeyi çok ısıttığımız zaman, önce tüm temel parçacıkları enerji yüklenir ve titreşirler.
Titreşim ile birbirlerine enerji alışverişinde bulunurlar taa ki sistem parçacık başına enerji düzeyi eşitlenip homojenleşene kadar. Tüm parçacıklarının enerji düzeyleri eşitlenmiş bu maddenin parçacıkları bir süre sonra titreşmez. Çünkü sahip olduğu enerji ile ne zaman titreşmek istese, başka bir parçacığın aynı eğilimi onu engelleyecektir. Birbirlerini sıkıştıracaklardır. Bir süre sonra bu sıkışıklık o kadar artacaktır ki;
Aynı şekilde bir maddeyi aşırı soğuttuğumuz, mutlak sıfırın altındaki (varsayılan) hali ile aynı pozisyona düşecektir. Tüm parçacıklar aşırı derece yoğun ve hareketsiz. (Farkındaysanız bu durumda aşırı sıcak ile aşırı soğuk durum arasında bir fark kalmıyor. Bu yorumum olduğu için, yaklaşımı bilimsel değil mantık yürütmesi sonucu olarak ele almak daha sağlıklı olur bence...)
Neyse, evrende serbest haldeki bu enerji paketçikleri uzay dokusunu oluşturuyor. Bunlar 0 Kelvin'e yaklaşana kadar da alanlarını genişletip, homojenleşmeye çalışacaklar.
Fakat bu enerji paketçiklerinden bir kaç tane değil de, çok sayıda (rakam tahmin edemeyeceğim kadar büyük olmalı) olmasından dolayı, bunların toplam basınçları evreni genişlemeye zorluyor.
(Bu aşamadan sonrasını daha önce sizinle de ele almıştık. Evrenin dış tarafındaki basıncın düşük olması sayesinde evren genişliyor. Genişleme enerjisinin bir kısmı ise ortam farklılığından dolayı, evren içine dalgalar -pulse olarak yansıyor.)
Genişlemeden kaynaklanan bu dalgalar (EGD) evren dokusundaki bu bağımsız enerji paketçiklerini dalgalandırdığı için, akışkan bir doku niteliği sağlıyor. Uzay ve Zaman olarak tanımlıyoruz bu yapıyı.
Evrenin ilk oluşumunda yoğunlaşarak kütle kazanmış parçacıklarda, bu doku ile genişlerken kazandıkları bir hareket var. Bu hareket evrenin genişleme yönü. Ayrıca genişleme yönünden gelen dalgalardan kaynaklanan bir kuvvet daha var. Böylece aralarında denge de kalabiliyorlar. Titreşiyorlar, varlıklarını bu şekilde sabitliyorlar.
Evrenin başlangıcındaki şartlar ve keşmekeş tekrarlamadığı içinde kalıcı, sabit parçacıklar oluşmuyor. (Sanal parçacık adını verdiğimiz geçici oluşumlar hariç)
Burada genişlemeyi besleyen şey; evrenin ortalama enerji yoğunluğu...
Ancak genişleme yönünde hareketle ilgili olarak, elimde (evrendeki her şeyin bir rotasyona tabii olmasından yola çıkılarak oluşturulmuş) cılız bir ek varsayım daha var. Evren de dönüyor olabilir.
Bu şekilde enerjinin bir kısmı da, kütleye bu rotasyondan yükleniyor ve yön olarak genişleme yönüne fırlatılıyor olabilir. ( https://youtu.be/1YGhog1g1nE .Cılız, çünkü elimde kendime güvenmeme yetecek kadar kanıt ve bilgim yok.)
Evrenin her durumda aldığı şeklin bir torus olması gerektiğini de düşünüyorum. Çünkü bu şekilde hızlı bir genişlemeye rağmen, yüzey/hacim/ yoğunluk oranını dengede tutabilir. (Şekildeki torus fazla iyimser ve düzgün. Ama akışkanların yapısına uygun. Sigara dumanından, balık avlayan yunuslara, özel koşular altında bazen atmosferik olaylarda bile karşımıza çıkıyor. Bu torus bir delikli, Sicim teorisi en az 3 delikli öngörüyor.)
Bu genişlemeyi sağlayan kuvveti şöyle bir düşünce deneyi ile de örnekleyebilirim tekrar.
İçine "katı helyum toplar" konmuş, çok sayıda çok kauçuk (çok esnek ama yırtılmaz) kürecikleri sıkıştırılmış bir şekilde, uzay boşluğunda bir arada bırakalım. Bunları çevreleyen bir de gene çok esnek ve yırtılmaz bir büyük torus/simit olsun.
Sonra bu sistem güneş ışığını görsün. (Dünya mesafesinde güneş ışığı 100 dereceden fazla diye hatırlıyorum.) Artık sistemi saran büyük kauçuk zarın durumunu değerlendirebiliriz.
Elbette bu genişlemenin bir sınırı olacak. İçerideki tüm parçacıklar homojen ve ortak özellikle gösterene kadar.
Düşünce deneyini biraz daha genişletebiliriz. Eğer bir de büyük zar'a rotasyon verirsek ?
(Dikkat Notu: Aşağıdaki animasyondaki torusta aslında tek yönde -yatay eksende- dönme olduğu halde, matematiksel olarak, yüzeyde sabit noktaları gösteren koordinat işaretleri- yerler (renkli olanlar), büyüme esnasında, torusa göre koordinatları değişmediği halde, dikey olarak ta bir dönme hareketi varmış gibi tepki verdiler. https://youtu.be/SqcG7hjJepM )