Sayın Nobody, Kemal Bey, öncelikle üçüncü yaklaşımınız için sağ olun. :-) İnşallah yaklaşımınızı hak etmeye layığızdır. (?)
İlk soruya gelince; Necmi bey'in (Bence Kainat Teorisi adını hak ediyor.) Evrenin , negatif enerji yoğunluğundaki bir (pozitif enerji baloncuğu) yaklaşımı oldukça etkiledi.
(Aslında aradığımız karanlık enerjinin kökeni ve nedeni hakkında fikir yürütmekti. Ama konu başka yönlere gelişmişti...)
Sitedeki bir kaç kişi daha bu konuyu getirince, (özellikle de sizin "zaman kristalleri" sorunuz ki daha önceden bu konuyu görmemiştim) Negatif enerji kavramını biraz daha eşeledim. Çünkü bana göre; "negatif enerji diye bir şey olmaz, enerji, enerjidir" diye düşünüyordum.
Ama "negatif ısı" diye bir kavram vardı.
Negatif enerji ile negatif ısı kavramlarının eşdeğerli olduğunu kabul edip, olayı tekrar ele aldım.
Bilimsel tanımına bakınca, mutlak sıfırın altındaki durumla bağlantılı olduğunu görüyoruz. Türkçe bazı tercümelerin linkleri.
http://www.kuark.org/2015/04/dunyanin-en-soguk-deneyi-ultrasoguk-atomlar1/
https://indigodergisi.com/2013/04/deve-igne-deliginden-gecer-mi/ ve özellikle
http://www.acikbilim.com/2013/02/dosyalar/yakan-soguk-negatif-sicakliklar.html
-273.15 Kelvin derece, madde için sıfır hacme ulaşılacak derece olduğu için mutlak değer. (Bir gazın ısı kaybı ile hacim kaybetme oranına göre, bu değere düştüğünde hacminin sıfır-0 olması gerekiyormuş.)
Tabii atomlar bu derecede kaybolmuyor. Sabit-stabil hallerini kaybedip, dalgasal alan haline dönüşüyorlar.
Bir deney daha vardı, burada tartışmıştık (sanırım bir önceki id'im ile) ama tartışmayı ve linkini şimdi bulamadım. Çok yüksek ısılara getirilen maddelerin, aşırı soğutulmuş halleriyle hemen hemen aynı özellikleri gösterdiğini irdeleyen bir deney hakkındaydı...
Birinde maddeye aşırı enerji yüklenmiş, bir diğerinde ise tam tersi enerjisi aşırı derecede alınmış durumdaydı.
Aslında teorik olarak bu sıcaklığa hiç bir madde inemiyor. Çünkü evrendeki bir kuvvet, bunu limit olarak belirlemiş, en fazla yakınlaşabiliniyor. (-273,15 K)
Ama özel şartlar altında altına inilebilinecek ya da inilmiş gibi gözüküyor.
Eğer madde, mutlak sıfırda plazma haline geçip dalga alanı yapısına dönüyorsa (titreşmiyorsa, ya da çok az titreşiyorsa)... Bu kendi sahip oldukları enerjiden dolayı olmalı. Yani doğal olarak onları oluşturan yoğunlaşmış enerjiden. Sadece artık eskisi kadar hızlı titreşemediği için
(https://www.fizikist.com/beyin-firtinasi/30232/ sorusunda aslında sicimi temsil eden, ip ve ucundaki titreşim sınır alanını işaretleyen ışık kaynağının hareketi örneği gibi) var olan orijinal hali olmalı.
Eğer madde bu enerji durumunda daha da soğutulursa? Durumu ne olur? diye düşündüm. (Yani 0 derecedeki su ile 0 derecedeki buz arasındaki fark? =gram başına 80 kalori)...
(Sanırım fark tekillik oluyor. Son boyutta -kendi doğal enerjilerinden beslenen- kayboluyor ve tekilleşiyor olabilir.)
Karadeliklerin içindeki enerjinin durumu ile büyük patlama öncesi enerjinin durumunu benzer olarak tanımlıyoruz. Aşırı yoğun ve tekilleşmiş enerji.
Bu şekilde sıkıştırabilmek içinde çok yoğun enerji ve basınç gerekiyor.
İşte bu tekilleşmiş enerjinin bu durumda negatif ısıya sahip olduğunu düşünüyorum. Yani negatif enerji eşdeğerine, bu durumdaki potansiyeli çok daha büyük çünkü;
(Örnekleme olarak ) -274'den, -273,15'e ulaşması demek; bu sıkışıklığı genişletmesi yani basınç uygulaması oluyor.
Bu enerjinin doğal olarak sahip olduğu bir potansiyel kaynağı. -273,15 derecede doğal haline geçip, tekillikten çıkıp -273,15 plazma haline dönüşmesi, titreşim alanı kazanması ikinci potansiyel kaynağı...
Sonra -270 derece veya üstüne ulaşıp, bildiğimiz doğal formuna ulaşması ve tekrar kütleli hale dönüşmesi 3ncü potansiyeli. 3ncü potansiyeli, o evrendeki bilinmeyen kuvvetten enerji almasına bağlı.
Benzetme olarak, yukarıdaki örnek kauçuk toplarla ele alırsam; kauçuk topların boş ve serbest halde iken çapları 1 santim. İçine katı helyum koyduğumuzda da (Not: helyum süper soğutulunca aslında sıvılaşıyor, katılaşmıyor. Ama katı diyerek -273.15 veya yakınındaki bir durumunu düşünmüştüm.) çapı 1,1 santim olsun. (2 bileşeni olduğu için, sistem olarak anacağım.)
Bu sistemi daha da sıkıştırırsak, mesela çaplarını 0,5 santime düşürürsek ve bu halde bir yere toplarsak-tıkarsak?
Tekrar sadece 1.1 santime ulaşmak için bile, diğer şartlar (ısı veya titreşim vermesek bile) hariç ciddi bir potansiyele sahip olurlar.
İşte maddenin negatif enerjili durumunda, maddeyi 0,5 çaplı sıkışık kauçuk top-helyum sisteminin durumuna benzetiyorum.
Şimdi bu açıdan alınca; Evet iki homojen durumun farklı enerji seviyeleridir.
Bir de üçüncü bir homojen durum var. Bunun da enerji seviyesi farklı, o da bu kauçuk topların serbest kalıp, içlerindeki helyum gaza dönüşünce, (onları saran ortamın basıncının düşüklüğüne bağlı olarak) şişerken ulaşmaya çalıştıkları homojen durum. İşte evrenimizdeki dokuyu da bu üçüncü haldeki enerji paketçiklerinin oluşturduğunu düşünüyorum.
(Yani güneş ışığı gören kauçuk topların uzay boşluğunda, "bir aradaki durumları" gibi. Onlarda başlangıçta aralarında farklılıklar olsa da, birbirlerine çarpa çarpa enerji alışverişi ile hepsi eşdeğer ve homojen olmaya çalışacaklardır.)
İkinci soruya gelince, torus (simit) şekli muhtemel. Çünkü bir farklı yoğunluktaki bir akışkanın, başka bir akışkan içindeki hareketinin sonucunda oluşan bir durum... Enerji/yoğunluk/yüzey oranını ve durumunu korunumla alakalı.
(https://www.facebook.com/MechanicsAndEngineering/videos/1904035386547742/?hc_ref=NEWSFEED- orijinal linkini bulamadım. Face'den bakacaksınız artık. Sıcak havayı fırlatıyorlar (mış).)
Eğer evrenimiz negatif enerji ortamında pozitif baloncuk ise o da akışkan nitelikte olmalı.
Küre basınca karşı en dayanıklı şekil olsa da, hareket esnasında sistemin genel durumunu koruması çok zor.
Torus kolunun dönme hareketinin kaynağı bu hareket ve genişleme olabilir. http://2.bp.blogspot.com/-ZrHRQuMB_MA/VRFhnTHLadI/AAAAAAAAAT8/L8Ueb6B8eMs/s1600/1503_time_torus_motion2.jpg
Üstelik büyük patlama sonrasında, her yöne genişlerken (olduğu büyük ölçüde kabul edilen) büyük şişmeyi, içerik homojenliği bozmadan açıklamaya en uygun yapıda, kürenin torusa transformasyonu.
Ama (gökadalar gibi dönüyorsa) neye göre dönüyor? sorusu; çok daha zor bir cevap. Geçmişteki, büyük patlama esnasındaki başlangıç noktasını eksen alan bir referans noktasına göre olmalı diye düşünüyorum. Eğer böyle ise, bu merkez koordinatları şu anki evrenimizde olmamalı. (A noktası)
http://1.bp.blogspot.com/-rXOHbIZZc30/VRFhnEb6piI/AAAAAAAAAT4/OKuoviZuCG8/s1600/1503_time_torus_motion1.jpg
Eğer böyle ise Evrenimizin geçmişine ait hesaplamalar da sanal sayılarla (Z) yapılan hesaplamalar bu bölgeyle alakalı olabilir.
Evren bir şeyin etrafında dönüyor mu? (Yıldızların, galaksi merkezindeki karadelik etrafında olduğu gibi...) Çoklu evrenler yaklaşımına dayanarak; Olabilir! derim ama gerçekte hiç bir fikrim ve bilgim yok. Ama böyle bir durumda, evreni kapalı bir sistem olarak ele almak zor. Beni çok aşar.