0

Bu yeni keşfedilen kuvveti nasıl değerlendiriyorsunuz?

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 22
0

Sayın Nobody, Kemal Bey, öncelikle üçüncü yaklaşımınız için sağ olun. :-) İnşallah yaklaşımınızı hak etmeye layığızdır. (?) İlk soruya gelince; Necmi bey'in (Bence Kainat Teorisi adını hak ediyor.) Evrenin , negatif enerji yoğunluğundaki bir (pozitif enerji baloncuğu) yaklaşımı oldukça etkiledi. (Aslında aradığımız karanlık enerjinin kökeni ve nedeni hakkında fikir yürütmekti. Ama konu başka yönlere gelişmişti...) Sitedeki bir kaç kişi daha bu konuyu getirince, (özellikle de sizin "zaman kristalleri" sorunuz ki daha önceden bu konuyu görmemiştim) Negatif enerji kavramını biraz daha eşeledim. Çünkü bana göre; "negatif enerji diye bir şey olmaz, enerji, enerjidir" diye düşünüyordum. Ama "negatif ısı" diye bir kavram vardı. Negatif enerji ile negatif ısı kavramlarının eşdeğerli olduğunu kabul edip, olayı tekrar ele aldım. Bilimsel tanımına bakınca, mutlak sıfırın altındaki durumla bağlantılı olduğunu görüyoruz. Türkçe bazı tercümelerin linkleri. http://www.kuark.org/2015/04/dunyanin-en-soguk-deneyi-ultrasoguk-atomlar1/ https://indigodergisi.com/2013/04/deve-igne-deliginden-gecer-mi/ ve özellikle http://www.acikbilim.com/2013/02/dosyalar/yakan-soguk-negatif-sicakliklar.html -273.15 Kelvin derece, madde için sıfır hacme ulaşılacak derece olduğu için mutlak değer. (Bir gazın ısı kaybı ile hacim kaybetme oranına göre, bu değere düştüğünde hacminin sıfır-0 olması gerekiyormuş.) Tabii atomlar bu derecede kaybolmuyor. Sabit-stabil hallerini kaybedip, dalgasal alan haline dönüşüyorlar. Bir deney daha vardı, burada tartışmıştık (sanırım bir önceki id'im ile) ama tartışmayı ve linkini şimdi bulamadım. Çok yüksek ısılara getirilen maddelerin, aşırı soğutulmuş halleriyle hemen hemen aynı özellikleri gösterdiğini irdeleyen bir deney hakkındaydı... Birinde maddeye aşırı enerji yüklenmiş, bir diğerinde ise tam tersi enerjisi aşırı derecede alınmış durumdaydı. Aslında teorik olarak bu sıcaklığa hiç bir madde inemiyor. Çünkü evrendeki bir kuvvet, bunu limit olarak belirlemiş, en fazla yakınlaşabiliniyor. (-273,15 K) Ama özel şartlar altında altına inilebilinecek ya da inilmiş gibi gözüküyor. Eğer madde, mutlak sıfırda plazma haline geçip dalga alanı yapısına dönüyorsa (titreşmiyorsa, ya da çok az titreşiyorsa)... Bu kendi sahip oldukları enerjiden dolayı olmalı. Yani doğal olarak onları oluşturan yoğunlaşmış enerjiden. Sadece artık eskisi kadar hızlı titreşemediği için (https://www.fizikist.com/beyin-firtinasi/30232/ sorusunda aslında sicimi temsil eden, ip ve ucundaki titreşim sınır alanını işaretleyen ışık kaynağının hareketi örneği gibi) var olan orijinal hali olmalı. Eğer madde bu enerji durumunda daha da soğutulursa? Durumu ne olur? diye düşündüm. (Yani 0 derecedeki su ile 0 derecedeki buz arasındaki fark? =gram başına 80 kalori)... (Sanırım fark tekillik oluyor. Son boyutta -kendi doğal enerjilerinden beslenen- kayboluyor ve tekilleşiyor olabilir.) Karadeliklerin içindeki enerjinin durumu ile büyük patlama öncesi enerjinin durumunu benzer olarak tanımlıyoruz. Aşırı yoğun ve tekilleşmiş enerji. Bu şekilde sıkıştırabilmek içinde çok yoğun enerji ve basınç gerekiyor. İşte bu tekilleşmiş enerjinin bu durumda negatif ısıya sahip olduğunu düşünüyorum. Yani negatif enerji eşdeğerine, bu durumdaki potansiyeli çok daha büyük çünkü; (Örnekleme olarak ) -274'den, -273,15'e ulaşması demek; bu sıkışıklığı genişletmesi yani basınç uygulaması oluyor. Bu enerjinin doğal olarak sahip olduğu bir potansiyel kaynağı. -273,15 derecede doğal haline geçip, tekillikten çıkıp -273,15 plazma haline dönüşmesi, titreşim alanı kazanması ikinci potansiyel kaynağı... Sonra -270 derece veya üstüne ulaşıp, bildiğimiz doğal formuna ulaşması ve tekrar kütleli hale dönüşmesi 3ncü potansiyeli. 3ncü potansiyeli, o evrendeki bilinmeyen kuvvetten enerji almasına bağlı. Benzetme olarak, yukarıdaki örnek kauçuk toplarla ele alırsam; kauçuk topların boş ve serbest halde iken çapları 1 santim. İçine katı helyum koyduğumuzda da (Not: helyum süper soğutulunca aslında sıvılaşıyor, katılaşmıyor. Ama katı diyerek -273.15 veya yakınındaki bir durumunu düşünmüştüm.) çapı 1,1 santim olsun. (2 bileşeni olduğu için, sistem olarak anacağım.) Bu sistemi daha da sıkıştırırsak, mesela çaplarını 0,5 santime düşürürsek ve bu halde bir yere toplarsak-tıkarsak? Tekrar sadece 1.1 santime ulaşmak için bile, diğer şartlar (ısı veya titreşim vermesek bile) hariç ciddi bir potansiyele sahip olurlar. İşte maddenin negatif enerjili durumunda, maddeyi 0,5 çaplı sıkışık kauçuk top-helyum sisteminin durumuna benzetiyorum. Şimdi bu açıdan alınca; Evet iki homojen durumun farklı enerji seviyeleridir. Bir de üçüncü bir homojen durum var. Bunun da enerji seviyesi farklı, o da bu kauçuk topların serbest kalıp, içlerindeki helyum gaza dönüşünce, (onları saran ortamın basıncının düşüklüğüne bağlı olarak) şişerken ulaşmaya çalıştıkları homojen durum. İşte evrenimizdeki dokuyu da bu üçüncü haldeki enerji paketçiklerinin oluşturduğunu düşünüyorum. (Yani güneş ışığı gören kauçuk topların uzay boşluğunda, "bir aradaki durumları" gibi. Onlarda başlangıçta aralarında farklılıklar olsa da, birbirlerine çarpa çarpa enerji alışverişi ile hepsi eşdeğer ve homojen olmaya çalışacaklardır.) İkinci soruya gelince, torus (simit) şekli muhtemel. Çünkü bir farklı yoğunluktaki bir akışkanın, başka bir akışkan içindeki hareketinin sonucunda oluşan bir durum... Enerji/yoğunluk/yüzey oranını ve durumunu korunumla alakalı. (https://www.facebook.com/MechanicsAndEngineering/videos/1904035386547742/?hc_ref=NEWSFEED- orijinal linkini bulamadım. Face'den bakacaksınız artık. Sıcak havayı fırlatıyorlar (mış).) Eğer evrenimiz negatif enerji ortamında pozitif baloncuk ise o da akışkan nitelikte olmalı. Küre basınca karşı en dayanıklı şekil olsa da, hareket esnasında sistemin genel durumunu koruması çok zor. Torus kolunun dönme hareketinin kaynağı bu hareket ve genişleme olabilir. http://2.bp.blogspot.com/-ZrHRQuMB_MA/VRFhnTHLadI/AAAAAAAAAT8/L8Ueb6B8eMs/s1600/1503_time_torus_motion2.jpg Üstelik büyük patlama sonrasında, her yöne genişlerken (olduğu büyük ölçüde kabul edilen) büyük şişmeyi, içerik homojenliği bozmadan açıklamaya en uygun yapıda, kürenin torusa transformasyonu. Ama (gökadalar gibi dönüyorsa) neye göre dönüyor? sorusu; çok daha zor bir cevap. Geçmişteki, büyük patlama esnasındaki başlangıç noktasını eksen alan bir referans noktasına göre olmalı diye düşünüyorum. Eğer böyle ise, bu merkez koordinatları şu anki evrenimizde olmamalı. (A noktası) http://1.bp.blogspot.com/-rXOHbIZZc30/VRFhnEb6piI/AAAAAAAAAT4/OKuoviZuCG8/s1600/1503_time_torus_motion1.jpg Eğer böyle ise Evrenimizin geçmişine ait hesaplamalar da sanal sayılarla (Z) yapılan hesaplamalar bu bölgeyle alakalı olabilir. Evren bir şeyin etrafında dönüyor mu? (Yıldızların, galaksi merkezindeki karadelik etrafında olduğu gibi...) Çoklu evrenler yaklaşımına dayanarak; Olabilir! derim ama gerçekte hiç bir fikrim ve bilgim yok. Ama böyle bir durumda, evreni kapalı bir sistem olarak ele almak zor. Beni çok aşar.

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0
0

venividi, Aslında haklısınız. Burtay Bey çok şey söylüyor. Bundan ben de, belki de buradaki herkes de biraz şikayetçiyiz. Çok uzun yazılar yazıyor ve bazen çok fazla ayrıntıya girdiği için asıl konudan koptuğu bile oluyor. Ama onu hoş görmek gerekiyor. Çünkü evreni akışkan dinamiği çerçevesinde açıklamaya çalışıyor ve akışkan dinamiği çok zor, çok fazla hesaplanması gereken parametre içeren bir konu. Bu yüzden de çok şey söylüyor ama bir şey anlaşılmıyor gibi oluyor. Zaten bir şey anlasaydık sistemi çözmüş olurdu ve kendisini alkışlıyor olurduk. Tabii ben kendimi ayrı tutmuyorum, sözleriniz beni de kapsıyor olmalı. (Evrim örneği vermeseniz daha iyi olurdu gerçi) Burtay Bey, Sanıyorum negatif enerji konusuna oldukça ısındınız. Enerjinin yok olmaması için başka bir yol yok gibi görünüyor. Ve aslında çok da mantıklı bence. Pek çok şeyi de çözecektir sanırım. Torus konusunda şimdilik düşünüyorum ama ilk aklıma gelen "Manyetik fırtına etkisi yapabileceği" Mikro dalga fon radyasyonunun her yönde aynı ölçülmesi de torus modeline uymuyor gibi ama onu da "ısısal denge" konusunu ele alıp o çerçevede aşmayı düşünmüş gibisiniz sanırım. Keşke torus gibi bir şekli olsa evrenin. O zaman simidin karşı tarafına geçmek için solucan deliğine bile gerek kalmazdı. Ortadaki boşluk çekimsizlik ve düşük (yani negatif) basınç alanı gibi görev yapardı. Yani daha bunun gibi pek çok güzellik geliyor aklıma...

Necmi Tüfek 7 yıl önce 0
-1

Necmi Bey; İlk bölümdeki yaklaşım için teşekkür ederim. Veni vidi'nin niye (haklı) şikayetçi olduğunu (birazcık) anladım sanırım. :-) :-) :-)... (Veni Vidi'nin bunu özür kabul etmesi dileğiyle...) Ama yapı olarak hiç bir konuyu sadece bir kaç etkeni ile ele alamıyorum. Bu sadece burada değil, iş hayatımda da böyle. Sıkıntısını çok çekiyorum. Çözümünü bilmek ile uygulayabilmek çok ayrı konular maalesef. Tek faydası; okuyucu her okuduğunda yeni bir ayrıntıyı görebiliyor. Evrenin şekli torusvari olması, yazdığınız gibi harika olurdu. Ancak biz bu torus evrenin neresindeyiz? Bu konuda hiç bir fikrim yok. Belki o zar gibi olan kısmındayız. Ama şimdiye kadar bir forma oturtamadım. Eğer zar kısmındaysak, evrenin bir hologram olduğunu söyleyen yaklaşımları daha ciddi ele almam gerekecek çünkü, bu alanda kütle de aslında iki boyutlu bir alanın, evrenin genişlemesiyle momentum kazanıp 3 boyutluya dönüşmüş hali olacak. Mikrodalga fon ışımasının evrende (neredeyse) eşdeğerli oluşu düşündürdü. Isısal denge diyebilir miyiz, bilmiyorum. Konuyu ilk okuduğumda, (B. Green'in kitabında), Torus ve kürenin hacim formülleri ile bazı kıyaslamalı hesaplamalar yapmıştım. Kürenin hacmine eşdeğerde bir torusun dış çapı çok çok daha genişti. İç çember çapıda önemliydi ama genişleyen torus modellerinde iç çember (görsel olarak) daha düşük oranda genişliyordu. Dış çaptaki genişleme oranı ise (hacimdeki artışa oranla) daha verimliydi. Bundan yola çıkarak, patlamanın başında, enerji küresel bir formda başlasa bile, kuvvetin çok büyük olması nedeniyle sistemin yapı değiştirmesi gerektiği sonucuna vardım. Yoksa içerdiği kuvvetin şiddeti ile kendisine ait bir bölge\alan oluşturmadan dağılabilirdi. (Sanırım ilk kütle temelleri de bu kırılma-dönüşüm anında atılmış olmalı. Çünkü başlangıç hali ile genişleme arasındaki tek ciddi değişim-farklılık büyük şişme anında oluyor.) Karşıdan karşıya geçebilir miyiz? Sanmıyorum. (Eğer torusvari bir yapı ise, merkezin solucan deliğinin içi kadar ıssız olması lazım. Ama açıkçası çok düşünmedim. Hele bir solucan deliği açalım, o zaman... Kısmetse... :-)

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0
-1

@Morgan Frei, sanırım "prime time" sorusu bu son yazdığınızda...(?) :-) Öncelikle o ilk nedenin ne veya nasıl olduğunu bilmiyorum. "Fikir yürütmek de istemiyorum!" O andan sonrası ile devam etmek daha uygun geliyor bana. Bir yazıda 2-3 yıl oldu sanırım, evrenin büyük patlama aşamasına girmesi için 16 kg altın kütlesi eşdeğeri kadar enerji gerektiği yazıyordu. Doğruluğunu net olarak hatırlayamıyorum şu an ama... Evrendeki toplam kütleye oranla çok düşük bir miktar idi. Geçenlerde burada da ele aldığımız, mikrodalgada ısıtılmış ya da basınç altında aşırı soğutulmuş saf su moleküllülerinin durumu vardı. (Bir tanesini buldum: https://www.fizikist.com/beyin-firtinasi/28606/ ) Ana ortak özellikleri", aşırı ısınma ya da soğuma durumuna rağmen, moleküller içerdikleri potansiyeli gizli tutuyor ve su bize sakin, durgun olarak gözüküyordu. Bunun ana sebebi, tüm su moleküllerinin enerji seviyesinin eşdeğer olmasından kaynaklanıyordu. Yani su kabı tamamen homojen olarak dolduruyordu üstelik sadece molekül sayısı olarak değil, her molekülün enerji seviyesi açısından da... Bu yüzden de moleküller, olabilecek en düzenli yapılarını muhafaza ediyorlardı. Suyun bu durumunu bir sistem kabul edersek, ortama yapılacak ufak bir etki; bir toz tanesi veya bir ufak dokunuş veya farklı ısıda bir damla su küçük bir noktada dengeyi bozuyor ve bu bozukluk zincirleme olarak tüm sisteme yayılıyordu. Su kaynıyor ya da donuyordu... "Arkadaşların sayesinde ısındığım" negatif enerji-ısı kavramı sayesinde (Çok teşekkür ederim), tablo bana biraz daha tutarlı geldi. Varsayımın temelinin ilk maddesi, enerjinin çok küçük parçacıklardan oluştuğunu kabul etmeye dayanıyor. Bu aynı zamanda doğadaki her yerde gördüğümüz yapıya da uygun. Küçük minik parçacıkların birleşmesinden oluşmamış (bildiğim) tek bir şey yok doğada... Aslında negati enerji kavramına direnmemim ana nedeni; zihin olarak -273.15 derecenin altı için sınırlanmış olmasıydı. Bu düzeyin altını hiç düşünmemiştim. Bakışım dardı. (Hala da dar ama çaktırmamaya çalışıyorum.) Negatif enerjinin, pozitiften daha yüksek potansiyele sahip olmasını, yukarıda açıkladığım kauçuk baloncuk örneğinin çeşitli homojen durumları gibi algıladım. Bu şekilde sıkışmış ve durgun pozisyondaki enerji paketçikleri (bence) basınca en dayanıklı doğal şekil olan küre şeklinde olmalıydı. Bu şekilde ancak homojen bir yoğunluk sağlanabiliyordu. (Elbette küplerden ya da başka bir simetrik çok genden oluşan bir yapıda mümkündü. Ama bu sefer köşegenler ile yan kenarlar arasındaki mesafe farklılıklarının birim enerji paketçiğinin etrafındaki ile olan ilişkisini dengesiz kılabilirdi. Yine de benimki sadece varsayım...) Kürenin bir başka özelliği ise bir yığın küreyi sıkıştırdığımızda aralarındaki boşlukların birbiriyle olan açısal ilişkileri. Bu simetri açısından çok önemli bir avantajdı. ( http://3.bp.blogspot.com/-8tW7X2VSjsA/VRFgirxPyZI/AAAAAAAAAOE/PmsO_Y0v2VU/s1600/1503_3d_release_2.jpg ve http://2.bp.blogspot.com/-ILY93SOskcA/VRFgioeJ9xI/AAAAAAAAAOI/x4P_nczduWA/s1600/1503_3d_release_1.jpg ) Bu şekilde ele alınca her bir küreyi, 12 eşdeğer küre sarıyordu. İşte o basit etki. Bu kürelerden birinin etrafı ile kurduğu dengenin bozulmasına yol açıyor. Belki biraz fazla enerji yükleniyor, titreşimi artıyor, diğerlerini itiyor ya da belki biraz enerjisi düşüyor, daralıyor, diğerlerine yer açılıyor. Gerisi zincirleme reaksiyon olarak dalgalanma olarak yayılıyor.. Gene başlangıca dönersek, kürenin diğer kürelerle olan ilişkisinde, aradaki boşlukların açısı ise 90'a dereceği tamamlıyor. Yani bir kürenin etrafında 6 tane eş değerli boşluk var. Bunu |x, -x|,|y, -y |, |z, -z | olarak değerlendirdim. Yani enerji paketçiklerinin titreşebildiği sınırlı alanlar. Homojen bir sistemde bir tek noktadan başlayan bir zincirleme reaksiyonun da simetrik olması gerekir. Ama öyle olmadığı ortada... Bir yerlerde bir şekilde bu zincirleme reaksiyonun gelişiminde simetrisinin bir şekilde kırılması gerekiyor. Kürenin doğal şekli buna imkan tanıyor. İki boyutlu olarak, bilardo oyuncuları bunu daha iyi kavrayacaktır. Zincirleme reaksiyon genişledikçe, birbirini iten, çarpan kürelerin yüklendiği enerji miktarları değişiyor. Bazılarında Finobocci sayı oranlarında kuvvet artışı olurken (bu konuda çalışmak kafa yedirici olduğu için girmedim), bazılarında azalıyor. Bu da her topa eşit miktarda etki aktarılmadığı için, zincirleme reaksiyonda simetri kırılması oluyor. Bunu parçacık oluşumu açısından ele alırsak, başlangıçta normalde hiç görülmemiş büyüklükte kütleye sahip geçici temel parçacıklar oluşmuş olmalı. Ayrıca bazı çarpışan kürelerin, birbirlerine aktardıkları kuvvetlerin artışı ile ilk kütleli parçacıklarında bu şekilde ortaya çıktığını düşünüyorum. Şimdi sorunuza dönersem: Mekan bizim üç boyut üzerinden tanımladığımız bir kavram. Eğer boyutu en, boy, yükseklik ile alan ya da hacme sahip olarak tanımlarsak, en azından ben, işin içinden çıkamayız. Bunun yerine bu yüzden, "boyutu"; enerjinin titreşim yaptığı alan, titreşim vektörü olarak ele aldık. Titreşim yaptığı sürece, o alan işgal edilmiş olacağından, bize ölçülebilir bir değer sağlayacaktır. Bu nedenle, ilk başta bizim anladığımız ya da tanımladığımız şekilde bir mekan yoktu. en fazla karadeliğin içindeki tekilleşmiş enerjinin mekanı gibi bir ortam olabilirdi. Nasıl hareket geçti sorusunu, ilk başta yazdığım gibi yorumsuz bırakıyorum. Özel Şartlardan kastım, enerji paketçikleri üstüne yüklenen ek enerji miktarlarının farklılaşıp, simetrinin kırılması ve bazı enerji paketçiklerinin (hatta) birleşip, ilk temel parçacıkları oluşturması... Tabii burada önemli olan şu, enerji paketçiklerini katı bir nesne gibi değil, bir alan olarak değerlendirmek. Bazı alanlar, özellikle titreşimleri uyumlu olanlar birleşebilir ki birleşmiş ve bildiğimiz kütle'ye temel olmuş. (Gene uzun oldu ama kusuruma bakmayın. E mi? )

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0
0

Önceki de salt "burtay mutlu" idi. Ama bir durumu protesto etmek için hesabımı sildim. Sorduğum sorular yok artık. Ama verdiğim cevaplar, başka soruların içinde zaman zaman çıkıyor. :-( Bunların bir kısmını http://burtaym.blogspot.com.tr/2014/05/fizikist-sitesindeki-yorumlarm.html adresinde (seçtiklerimi ) yedeklemiştim. Bir kısmıda http://burtaym.blogspot.com.tr/p/sorular-cevaplar.html adresinde... Ama bunları kendime not -kayıt olsun diye hazırladığımdan, (bazen bir konuda eskiden nasıl düşündüğümü, düşüncemi ne kadar ilerletebildiğimi ve belki unuttuklarımı görmek için) düzensizler. Yorucu olabilirler. ========================== Hipotezim iki parçadan oluşuyor. İlki http://burtaym.blogspot.com.tr/p/blog-page_82.html adresinde... Buradaki bakış açımla yurt içi ve dışı sitelerle yazışıp, (bolca eleştiriyi done olarak topladıktan sonra ) http://evreneyenibirbakis.blogspot.com.tr adresindeki ikincisi var. Bunun Türkçe ve İngilizce versiyonları aynı temel (özet) konuları anlatıyor. Her ana konu sayfasının altındaki linklerden o ilgili konuyla bağlantılı çeşitli paylaşımlardan notlar var. Bu notlarda sorulara göre konuyu daha ayrıntılı ele almaya çalışıyorum. Toplama ve yazma zevk aldığım için yapıyorum. O yüzden çok fazla estetik görsel rahatlığı (tasarım) kaygısı yok. Amacım her bir konuda akla gelen tüm ayrıntıları bu sayfalarda toplamak. Ancak bazen konular çatışıyor. O zaman ağırlığına göre hangi kategoriye sokacağımı değiştirebiliyorum... Hayal kırıklığınız, eski id'mi bulamamasaksa, buna değmez. Sorunuza cevap alamamasak ise,

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0