-1

Uzayın kendisi nasıl bir yapıdır?

Necmi Tüfek 7 yıl önce 43
-2

Uzay-zaman konusunda pek çok teori olabilir. Ben de bu konudaki düşüncelerimi paylaşmak isterim. Sonuçta bu bir düşünce fiziğidir. Çünkü çok küçük boyutlardan, insan teknolojisinin ulaşamayacağı kadar küçük, 10 ^-120 ( on üzeri eksi yüz yirmi ) den fazla sıfırlı bir küçüklükten bahsediyoruz. İnsan teknolojisi şimdilik 10 ^-17 civarında bir küçüklükte deneyler yapabiliyor. Plank ( 10^-35 ) düzeyine ulaşması bile şimdilik hayal sayılır. Bir de 120 sıfırlı küçüklüğe inmesi tamamen imkansız gibi. Küçük boyutlara inmek gittikçe daha büyük enerji gerektiriyor. 120 sıfırlı bir boyuta inmek için ise evrenin tüm enerjisi, belki de iki katı enerji gerektirir bence. Ve bence bu durum evren yaratılırken sadece bir kez gerçekleşmiş bir olaydır. Evren henüz maddeleşmeden bir faz önce tetiklenen evren enerjisi uzayın kendisini bir defaya mahsus olmak üzere üretmiştir, işte ben bu yapıdan bahsetmek isterim. Evrenin dışında (bence) negatif (-) değerde bir kuantum denizi var. Tetiklenen ve Pozitif enerji yaratma düzeyine gelen bu birikimin meydana getireceği pozitif evrenin dışarıdaki negatif ortamla temas etmemesi için uzayın evren için bir koruma ve zemin görevi üstlenmesi gereklidir bence. Uzay, madde için üç boyutlu bir hareket zemini sağlar, evrendeki enerjinin dışarıya kaçmaması için kabuk görevi yapar. Bu uzay parçacıkları birbirlerine ne yaklaşırlar, ne de uzaklaşabilirler. Aralarındaki mesafe sabittir ve zaman dediğimiz şeyin ta kendisidir. Evrenden dışarıya çıkmak isteyen bir ışın parçacığı bile bu uzay dokusunun aralıklarından geçemez. Eğer bir ışınım veya bir parçacık enerjik ve zorlayıcı bir güçteyse o zaman bu enerji uzay dokusunu yırtıp geçeceği yerde yeni uzay parçacıkları yaratır. Yani bence evren dışarıya karşı tam bir koruma altındadır. Ve biz de ileride ne olursak olalım bu dokuyu geçemeyeceğiz. Benim düşüncem bu şekilde. Her türlü eleştiri yapabilirsiniz. Sonuçta amacımız birlikte tartışıp doğru olanı bulmak. Kim bilir, belki bu beyin fırtınaları bir gün bir yerlerde insanlara yararlı olabilir.

Necmi Tüfek 7 yıl önce 0
0

:-) Bu günler de \"anti-madde\" üzerine araştırıyorum. Anti madde nerede? Şimdiye kadar bulduğum; aslında evrendeki anti maddenin, madde ile aynı yerlerde bulunduğu oldu. Ancak şimdilik bilgi eksiğim çok olduğu için ayrıntısını veremiyorum. Ama bu bakış altında, önceki bakışımında etkisi ile, evrenin \"bir enerji ağı\" dokusu olduğunu söyleyebilirim. Bence; Evrenimiz süper akışkan enerjiden oluşuyor. Ve evrendeki her şeyi dalgalar biçimlendiriyor. Madde dediğimiz şey bile, bir enerji öbeğinin dalgalarla dövülüp şekillendirilmesinden başka bir şey değil. 2 tane olasılık var. 1) Kapalı sistem: Evren, evren dışı ortama göre çok daha yoğun enerji içeriği nedeniyle, iç basınç sayesinde genişleyen bir sistem. Bu genişlemenin dinamikleri\'de, tüm enerjinin yaklaşık onbinde onaltılık kısmını maddeleştirmiş. (Yırtılmaz ve sosnuz esnek zarı ile uzay boşluğuna bırakılan meteoroloji balonunun genişlemesi gibi) 2) Açık sistem: Evrenimiz aslında aynı yoğunlukta ve homojenlikteki bir enerji denizinde bir alan. Bu alanın merkezi diyebileceğimiz bir noktadan başlayan basit bir etki ile homojenliği ve dolayısı ile düzeni bozulmaya başlamış. Artan düzensizlik dağılımı yayıldıkça, evren genişliyor. (2 boyutlu da durgun su yüzeyinde, 3 boyutlu da bu dugun suyun ortalarında; bir etki ile yayılan dalgaların durumu gibi. Dalgalar ilerledikçe dengeler bozuluyor.) Her iki durumda birbirinden farklı yapıları anlatsalar da, bizim açımızdan sonuçları aynı. Bu sınırın dışına çıkamayız. Çünkü varoluşumuz (madde olarak) bu sınırların içinde gerçekleşen etkilerden kaynaklanıyor.Çıktığımız anda maddesel özelliklerimiz kaybolur bence. Ayrıca çeşitli uzay-zaman bölgelerindeki enerji yoğunluğunu değiştirerek, içinde bulunulan evrenden farklı fiziksel değerleri olan, mini-cep evrenlerde geliştirmekte mümkün. Eğer öyle ise, evrenimiz de daha büyük başka bir oluşumun, mini-cep evreni olabilir. (?) Bence evrene ve enerjiye olan bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyor. Madde-anti madde yok. Aynı durumun, 2 farklı versiyonu var sadece. Aslında içiçeler. Sadece hologramik evren iddiasına benzer şekilde, bize olan yansıma bunun bir yönü. Değiştirilmesi gereken temel düşünce; \"Sıfır\" hiçlik-yokluk noktası değildir. Denge, eşitlik noktasıdır. Varolan bir nesne eğer sıfırın üstünde veya altında bir değerde ise, tam bunun anti eşleniği de ters yönde ve \"bağlantılıdır\". (Bu durumu bize dalga kökenli alanlara dayalı evren modeli sağlıyor. Parçacıklara dayalı evren modelinde bunun çözümü yok. ) Enerjinin ise temel eğilimi, homojen ve düzenli olduğu zamanlardaki gibi, tekrar \"sıfır\" olmaktır. (Bu nedenle çok yoğunda, az yoğuna akar ve biz de bundan \"iş\" üretiriz. ) Eğer en küçük enerji birimi olarak sıfırlanamıyorsa, bir araya gelmiş çeşitli enerji birimleri (parçacıklar) ile \"bir sistem\" olarak en azından sıfıra ulaşmaya çalışır. (Tabii konu bir sistem olunca, kritik denge ve kaos konusu başlıyor.) Tabii BENCE... (Bitince eleştirilerinize açacağım.)

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0
1

:-) Bu günler de \"anti-madde\" üzerine araştırıyorum. Anti madde nerede? Şimdiye kadar bulduğum; aslında evrendeki anti maddenin, madde ile aynı yerlerde bulunduğu oldu. Ancak şimdilik bilgi eksiğim çok olduğu için ayrıntısını veremiyorum. (Bitince eleştirilerinize açacağım.) Ama bu bakış altında, önceki bakışımında etkisi ile, evrenin \"bir enerji ağı\" dokusu olduğunu söyleyebilirim. Bence; Evrenimiz süper akışkan enerjiden oluşuyor. Ve evrendeki her şeyi dalgalar biçimlendiriyor. Madde dediğimiz şey bile, bir enerji öbeğinin dalgalarla dövülüp şekillendirilmesinden başka bir şey değil. 2 tane olasılık var. 1) Kapalı sistem: Evren, evren dışı ortama göre çok daha yoğun enerji içeriği nedeniyle, iç basınç sayesinde genişleyen bir sistem. Bu genişlemenin dinamikleri\'de, tüm enerjinin yaklaşık onbinde onaltılık kısmını maddeleştirmiş. (Yırtılmaz ve sosnuz esnek zarı ile uzay boşluğuna bırakılan meteoroloji balonunun genişlemesi gibi) 2) Açık sistem: Evrenimiz aslında aynı yoğunlukta ve homojenlikteki bir enerji denizinde bir alan. Bu alanın merkezi diyebileceğimiz bir noktadan başlayan basit bir etki ile homojenliği ve dolayısı ile düzeni bozulmaya başlamış. Artan düzensizlik dağılımı yayıldıkça, evren genişliyor. (2 boyutlu da durgun su yüzeyinde, 3 boyutlu da bu dugun suyun ortalarında; bir etki ile yayılan dalgaların durumu gibi. Dalgalar ilerledikçe dengeler bozuluyor.) Her iki durumda birbirinden farklı yapıları anlatsalar da, bizim açımızdan sonuçları aynı. Bu sınırın dışına çıkamayız. Çünkü varoluşumuz (madde olarak) bu sınırların içinde gerçekleşen etkilerden kaynaklanıyor.Çıktığımız anda maddesel özelliklerimiz kaybolur bence. Ayrıca çeşitli uzay-zaman bölgelerindeki enerji yoğunluğunu değiştirerek, içinde bulunulan evrenden farklı fiziksel değerleri olan, mini-cep evrenlerde geliştirmekte mümkün. Eğer öyle ise, evrenimiz de daha büyük başka bir oluşumun, mini-cep evreni olabilir. (?) Bence evrene ve enerjiye olan bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyor. Madde-anti madde yok. Aynı durumun, 2 farklı versiyonu var sadece. Aslında içiçeler. Sadece hologramik evren iddiasına benzer şekilde, bize olan yansıma bunun bir yönü. Değiştirilmesi gereken temel düşünce; \"Sıfır\" hiçlik-yokluk noktası değildir. Denge, eşitlik noktasıdır. Varolan bir nesne eğer sıfırın üstünde veya altında bir değerde ise, tam bunun anti eşleniği de ters yönde ve \"bağlantılıdır\". (Bu durumu bize dalga kökenli alanlara dayalı evren modeli sağlıyor. Parçacıklara dayalı evren modelinde bunun çözümü yok. ) Enerjinin ise temel eğilimi, homojen ve düzenli olduğu zamanlardaki gibi, tekrar \"sıfır\" olmaktır. (Bu nedenle çok yoğunda, az yoğuna akar ve biz de bundan \"iş\" üretiriz. ) Eğer en küçük enerji birimi olarak sıfırlanamıyorsa, bir araya gelmiş çeşitli enerji birimleri (parçacıklar) ile \"bir sistem\" olarak en azından sıfıra ulaşmaya çalışır. (Tabii konu bir sistem olunca, kritik denge ve kaos konusu başlıyor.) Tabii BENCE...

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0
0

Necmi Bey, merhaba... Aslında bahsettiğim sadece benim düşüncem değildi. Daha önceki bir yazınızda, karadeliklerin yakınında uzay ortamının potansiyelinden oluşan elektron ve pozitronlardan bahsetmiştiniz. O ilk yazıda bu kavrama uzaktım. Sonra yakın zamanda, başka bir cevabınızda, (dolanıklık hakkında olan) madde ve anti madde çifti arasındaki ilişkiyi tanımlarken kullandınız. Farklı kelimelerle de olsa, söylediğinizi farklı bir açıdan tanımladım sadece. Ancak evrenin dışında (içine göre) negatif kuantum denizi fikri (şu an için) çok uzak... Evrenin dışında \"aktif\" ve farklı işaretli bir enerji ortamının evrene muhakkak etki edeceğini düşünüyorum. Bunu evrendeki toplam enerjide bir artış ya da eksiliş olarak saptarız diye düşünüyorum. Buradaki fark, evrenin kapalı bir 3 boyutlu zar sicimden yani gene enerjiden bir kılıf ile korunduğunu düşünmem. Enerjinin, (pozitif ya da negatif potansiyelde) etki edemeyeceği özel ve ayırştırıcı bir zar-kabuk fikri makul gelmiyor. Çünkü enerji çok küçük parçalara (hatta 10 üzeri 120 üstü bile) ayrılabilecek kadar esnek ve küçük parçacıklardan-damlacıklardan oluşan bir akışkan gibi ele alıyorum. (Enerji damlacığı terimi bir benzetme, daha çok bir alanı ifade ediyor gibi algıladım. Bu alanın titreşim durumuna göre 3 boyutlu olması ayrı bir durum bence...) Bu koruyucu dokunun yırtılamaz olmasını ise paylaşıyorum. (sadece bana göre dışında madde formu korunamıyor bence) ama nedenini özel görelilikteki zorlamaya bağlıyorum. Dokuyu zorladıkça, zorlamadan sağlanan enerji, bu dokuyu destekleyip daha da sağlamlaştırıyor. Bir de yetişilmesi gereken bir genişleme hızı var tabi. Maddesel yapının böyle bir hıza yetişemeyeceğini düşünüyorum. (Limit fonksiyonu gibi, yaklaşabilirsiniz ama asla ulaşamazsınız.) Uzayın evrenin enerjiyi tutan, koruyan bir kabuk olması bu anlamda bence de kabul edilebilir. Üstelik 2 boyutlu bir düzlem bile olsa, hareket sayesinde 3 boyutlu bir yapı kazanmış oluyor. Bunu benzetirsem;, patlamayacak şekilde balon zarına bir noktadan kuvvet uyguladığımızda oluşan çökme alanını 3 boyutlu olarak tanımlayabiliriz. Bu 3 boyutlu şekilden faydalananarak, kuvvetin ne kadar olduğunu, ne kadarlık bir alana etki ettiğini ölçebiliriz. İhtiyacımız olan tek şey balonun direnç sabiti. Kütleyi ölçerken de benzer sabitlerimiz var. Uzay dokusunun esnekliği, harekete (momentuma) karşı böyle bir (titreşim) alanı oluşturması da makul. Sizden farklı olara;k uzayın maddeye 3 boyutlu bir hareket alanı sağladığını değil, enerjiye 3 boyutlu titreşim alanı sağlayarak, maddeyi oluşturduğunu düşünüyorum. Ama \"zaman\" konusunda ya çok farklı düşünüyoruz. Ya da nasıl bir bağ olduğu konusunu açmanız gerekiyor. Anlamamış olabilirim. Parçacıklar arasında nasıl bir \"sabit bağ\" oluşturduğu kısımı özellikle. Eğer zamanı farklı bir açıdan da olsa, fiziksel bir değer altına alıyorsa, çok faydalı bir bakış olacaktır, çünkü...

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0
0

Necmi Bey, merhaba... Aslında bahsettiğim sadece benim düşüncem değildi. Daha önceki bir yazınızda, karadeliklerin yakınında uzay ortamının potansiyelinden oluşan elektron ve pozitronlardan bahsetmiştiniz. O ilk yazıda bu kavrama uzaktım. Sonra yakın zamanda, başka bir cevabınızda, (dolanıklık hakkında olan) madde ve anti madde çifti arasındaki ilişkiyi tanımlarken kullandınız. Farklı kelimelerle de olsa, söylediğinizi farklı bir açıdan tanımladım sadece... Ancak evrenin dışında (içine göre) negatif kuantum denizi fikri (şu an için) çok uzak... Evrenin dışında \"aktif\" ve farklı işaretli bir enerji ortamının evrene muhakkak etki edeceğini düşünüyorum. Bunu evrendeki toplam enerjide bir artış ya da eksiliş olarak saptarız diye düşünüyorum. Buradaki fark, evrenin kapalı bir 3 boyutlu zar sicimden yani gene enerjiden bir kılıf ile korunduğunu düşünmem. Enerjinin, (pozitif ya da negatif potansiyelde) etki edemeyeceği özel ve ayırştırıcı bir zar-kabuk fikri makul gelmiyor. Çünkü enerji çok küçük parçalara (hatta 10 üzeri 120 üstü bile) ayrılabilecek kadar esnek ve küçük parçacıklardan-damlacıklardan oluşan bir akışkan gibi ele alıyorum. (Enerji damlacığı terimi bir benzetme, daha çok bir alanı ifade ediyor gibi algıladım. Bu alanın titreşim durumuna göre 3 boyutlu olması ayrı bir durum bence...) Bu koruyucu dokunun yırtılamaz olmasını ise paylaşıyorum. (Sadece bana göre, evrenin dışında madde formu korunamıyor. ) Nedenini özel görelilikteki zorlamaya bağlıyorum. Dokuyu zorladıkça, zorlamadan sağlanan enerji, bu dokuyu destekleyip daha da sağlamlaştırıyor. Bir de yetişilmesi gereken bir genişleme hızı var tabi. Maddesel yapının böyle bir hıza yetişemeyeceğini düşünüyorum. (Limit fonksiyonu gibi, yaklaşabilirsiniz ama asla ulaşamazsınız.) Uzayın evrenin enerjiyi tutan, koruyan bir kabuk olması bu anlamda bence de kabul edilebilir. Üstelik 2 boyutlu bir düzlem bile olsa, hareket sayesinde 3 boyutlu bir yapı kazanmış oluyor. Bunu benzetirsem; patlamayacak şekilde balon zarına bir noktadan kuvvet uyguladığımızda oluşan çökme alanını 3 boyutlu olarak tanımlayabiliriz. Bu 3 boyutlu şekilden faydalananarak, kuvvetin ne kadar olduğunu, ne kadarlık bir alana etki ettiğini ölçebiliriz. İhtiyacımız olan tek şey balonun direnç sabiti. Kütleyi ölçerken de benzer sabitlerimiz var. Uzay dokusunun esnekliği, harekete (momentuma) karşı böyle bir (titreşim) alanı oluşturması da makul. Sizden farklı olarak; uzayın maddeye 3 boyutlu bir hareket alanı sağladığını değil, enerjiye 3 boyutlu titreşim alanı sağlayarak, maddeyi oluşturduğunu düşünüyorum. Ama \"zaman\" konusunda ya çok farklı düşünüyoruz. Ya da nasıl bir bağ olduğu konusunu açmanız gerekiyor. Anlamamış olabilirim. Parçacıklar arasında nasıl bir \"sabit bağ\" oluşturduğu kısımı özellikle. Eğer \"zaman\"ı farklı bir açıdan da olsa, \"fiziksel-somut bir değer altında\" ele alıyorsa, çok faydalı bir bakış olacaktır, çünkü...

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0