Proceedings of the National Academy of Sciences’da yayınlanan araştırmanın oyunu değiştirebilecek kadar mükemmel bir gelişme olduğu belirtiliyor. “Her materyalin her hücrenin doğasında manyetik duyarlılık mevcuttur,” diyor Palo Alto’daki Standford Üniversitesi’nden biyo mühendis Utkan Demirci.
Utkan ve meslektaşları ufak doku parçalarını manipule etmek ve birleştirmek için mıknatıslar kullanmak için yollar arasa da 20 mikrondan küçük bu parçacıkları manipüle etmek hiç de kolay değil. Manyetik ölçek çok küçük geliyordu, kütlesel ağırlık düşüktü. Diğer taraftan demir oksit parçacıklarıyla dolu nesneler yaşayan hücreleri zehirlediğinden kullanılamıyordu.
İşte bu problemi aşmak için Demirci’nin ekibi, hücrenin manyetik özellikleriyle uğraşmayı bıraktı, fakat bu seferde hücrenin etrafında bir ortam oluşturdu. Araştırmacılar dar, iki uzun ve ince mıknatıs (kürdan benzeri) arasında sıvı dolu, dar bir kanal yarattılar. Sıvıyı gadolinyum (çok manyetik nadir bir toprak metali) parçacıklarıyla doldurdu. Aynı madde bazen hastaların emar kontrastını arttırmak için de veriliyor. Gadolinyum sayesinde metal parçacıkları aşağı hareket ederek bir manyetik alan yaratarak ve hücreleri aynı batmayan bir tekne gibi yukarı ittiler.
Yani hücreler yoğunluklarına bağlı olarak havada belli bir yükseklikte yüzmeye başladılar. Eğer hücreler gadolinyum ortam kadar yoğunsa kanalın ortasında yüzüyor, fakat daha yoğunsa yavaşça batıyor. Aynaları konumlayarak kanaldan yansıyan ışığı mikroskopa aktarınca, araştırmacılar gerçek zamanlı olarak hücrelerin yüzdüğünü gözlemleyebildiler.
Farklı hücre türleri farklı yüksekliklerde uçuyorlar. Örneğin kanser hücreleri kan hücrelerinden daha az yoğun olduğundan kan hücrelerinin üstünde yüzüyorlar. Bu sayede doktorlar bazı nadir tümör hücrelerini gözlemleyebilirler. Ayrıca bu sayede beyaz kan hücreleri ile kırmızı kan hücreleri ayrılarak, düşük beyaz kan hücresi sayımı yapılabilir. Bu da kemoterapideki komplikasyonları gösterebilir ve hastanın enfeksiyona eğimli olduğuna işaret sayılabilir. Yoğunluk ölçümü çok daha basit olduğundan, floresan moleküler işaretleme ile hücre ayrıştırmasında olduğu gibi hücrelere özel etiketler tasarlamak zorunda değilsiniz.
Levitasyon tekniği adı verilen bu teknik sayesinde saatte 3000 hücreye kadar saymak mümkün. Araştırmacılar şimdi cihazın duyarlılık limitlerini test ederek, güvenle kaç hücre araştırıyor. Ayrıca cep telefonları kameraları ile portatif ölçüm cihazları üzerinde de çalışıyor.
Kaynak
http://www.gercekbilim.com/hucreleri-manyetik-alanda-ucurarak-ayirmanin-yolu-bulundu/
0 yorum