Uçuk bir fikir değil.
(Sadece varsayımımı ciddi anlamda gözden geçirmek zorunda kalırım.
Üşengeçlik yani... :-) )
Esasında EMD uzay-zaman dokusunun uyarılmasının bir sonucu. Zaten ışıktaki, foton ile dalgayı birbirinden ayırmamdaki nedenlerden biri de buydu.
"Bu dokuyu ne uyarıyor?" derseniz. Her ortamın bir enerji yoğunluğu ortalaması olduğunu varsayarsak, ortalamanın üstünde olan noktalardan enerji yayılımı olduğunu (entropi gereği zaten) olacaktır.
Uzayın bir noktasındaki enerjinin serbest kalışı, bu dokuyu uyarıyor ve dalgalara sebep oluyor.
Burada iki soru var.
Foton elektromanyetik dalga olarak bu dalganın bir parçası mı, (dalga mı?), yoksa tamamen bağımsız olarak taşınan bir sörfçü mü ( parçacık mı?)
Mevçut yaklaşım, fotonu bağımsız bir parça olarak görmüyor..
Aslında, dikkatle kökeni incelenirse, (Huygens ilkesi'nden çıkardığım sonuç aslında) dalganın uzay-zaman dokusunu belli bir yoğunlukta uyarması sonucu, anlık olarak o alanda ortaya çıktığını ve dalga periodunu tamamlayınca, uzay-zaman dokusuna katıldığını söylüyor.
Yani foton olarak nitelediğimiz titreşim alanı, "yerel ve geçici" olarak uzay-zaman dokusundan sanal parçaçık olarak ödünç alınıp, geri verilmiş bir enerji birimini temsil ediyor. Diğer sanal parçacıklardan farkı, yüksüz oluşu...
Fakat bu işlemin planck ölçeklerinde olmak üzere kesikli ve düz çizgide olması nedeniyle, bizler fotonun varlığını süreklilik olarak tanımlıyoruz.
Sözün özü, EMD uzay/zaman dokusundaki uyarılma sonucu ilerleyen dalgaların bu doku ile yaptığı geçici ve yerel etkileşimler.
(Bu çerçeve de fotonu dalga üzerindeki sörfçü olarak tanımlamakta mahsur görmedim. Gerçi sörfçü sürekli, her dalga periodunda değişiyor ama hepsi özdeş, fark edilmiyor.)
İlk anda oluşan KCD uygun olay yerinden 510.000 km uzağa yayıldığında, verdiği rahatsızlığın bir kısmı EMD'ye dönüşmüş olabilir. Sonuçta kütle çekim dalgası da bir enerji yayılımı...
Ama üzerinde daha çok düşünmek ve farklı senaryolara bakmak lazım.
Yazdıklarım sadece varsayım.