Bu konularda maalesef konuyu deşebilecek düzeyde ek bilgim yok.
Başlangıçta C'yi oranlama olarak alıyor diye düşündüm.
Sonuçta bir değeri, bir şeyle oranlayarak belirleyebiliriz. Eğer eldeki tek sabit ışık hızı (Maxwell sayesinde) ise, ondan faydalanmaları normal.
Belirsizliğe zaten önemli bir kısım "neden olmasın" diyor. Bu konuda aykırı olan benim.
Sistemler üzerinde (özellikle kaotik sistemler ve mükemmel denge kısmı) kaynaklara bakarken, dalga fonksiyonlarını matris olarak gösteren ve çözen bir matematikle tenıştım.
Daha sonra da bu matrisleri, sudoku bulmacasına oturtan yeni yaklaşımlar.
Sudoku sevdiğim için ilgimi daha çok çekti ve bir sudoku bilmecesini, bir sistem olarak ele aldım.
Bilmecenin başında elimizde çok az veri var. Ama bu verilerden faydanalarak diğer karelerde neler olabileceğini , olasılıklar üzerinden tahmin ediyoruz. (Bu kısmı belirsizlik içeriyordu.)
Cözüm ilerledikçe, olasılıkların istatistiksel aralığı düşüyordu. Her belirlenen kare, diğer sayıların olasılık alanlarını da belirsizlikten kurtarıyordu.
Sonuçta çözülmüş bir sudoku, sistemin tüm bileşenlerinin belli koşullar altında (ölçüm anında) süper pozisyonu idi...
Ancak daha sonda bir şey farkettim. Görünürde olmayan gizli değişkenlerinde sistemde olduğu...
Evrende hiç bir sistem kapalı değildir. Sürekli dışarıdan etkiye maruz kalır ve sürekli denge noktalarını değiştirir.
Sistem bütünlüğünü koruyabilmesi için her zaman dışarıdan gelecek etkilere karşı uyum sağlayacak bir esneklik payı (belirsizlik) bırakması gerekir.
Bu mükemmel denge "anlık" anlamına da geliyor. Eğer bu dengeyi bozarsa veya dış etkiye cevap veremez ise, bu sefer kaotik bir yapı oluşacak ve sistem bütünlüğü zarar görecek ...
İşte bu yapı içinde, sistem içinde esneklik sağlayan ve 9 bölgeden oluşmuş 81 karedeki veriden başka, sistem içinde bir de gizli değişkenler olduğunu gördüm. (İlk gündeme geldiğinde, bilim dünyasında alay konusu olmuş bir bilimcinin varsayımını takip ediyorum yani)
Sudoku içinde bir karedeki sayıyı değiştirdiğimizde, çözüm büyük ölçüde değişiyordu. Hatta bazı yer değiştiremeler de, sistem tamamen çöküyordu.
Yani sayıların konumları ile sağladıkları denge ve ilişkiler, gizli değişkenlere tekabül ediyordu.
Sağ en alttaki sayınının değişmesi, aralarında hiç bir bağlantı olmayan sol en üstteki bir sayının konumunu etkiliyordu.
Parçacıkların da (aslında tüm sistemlerin) benzer, özellikle atom gibi çok fazla alt elemandan oluşanların da aynı ilkelere bağımlı olduğunu düşünüyorum. (Her proton, nötron ve elektonu ayrı birer 9 lu kare gibi ele alırsak. Atomlarda sürekli dışarıdan etki altındalar ve ona göre sistemlerini düzenliyorlar.)
Belirsizlik ilkesini, içi boş karelere hangi sayıların gelebileceği (olasılıkların) belli olmuş ama netleşmemiş haliyle, çözüm olasılıklarını tanımlamak olarak düşünüyorum. En fazla -güçlü olasılık ise karşımıza çözüm olarak sunuluyuyor.
Sonuçta bir sudokunun genelde tek bir çözümü oluyor. Nadiren bazı simetrilerde iki çözüm içeriyor.
Bunu da her sistemin, belirli bir anda ancak tek bir süper pozisyonu olabileceği şeklinde yorumladım.
Yine de benim ki sadece bir bakış açısı.