Sayın Boran Kadir, hemen bir düzeltme yapayım: yüzeysel olan şahsi fikirleriniz değil, bizim fikirlerimizi ele alış şekliniz. Belki "yüzeysel olarak tanımladığınızı" düşündüklerim altında yatan gerekçeleri ve gerçekleri , "gerçek bir fizikçi" anlayabilir. Ama ben o düzeyde değilim.
Byram Tekin'in 4 sayfalık kısa (bence harika) bir makalesi var internette; "Özel Göreliliğin Doğuşu". Bu satırlar ondan...
..."1889’da George FitzGerald Science dergisine sadece bir paragraf tutan bir “makalesinde” belirtir ve bunun için gerekli olan varsayımı yazar: “ Eter içinden geçen nesnelerin boyları hızlarının ışık hızına oranlarının karesi ile azalır...” Daha sonra Lorentz (1892) ve Einstein ( 1905), FitzGerald gibi, hızlı giden cisimlerin küçülmeleri gerektiği teorik öngörüsünde bulunurlar. Günümüzde bu küçülme-büzülme “Lorentz-FitzGerald büzülmesi” olarak adlandırılmaktadır. "...
Yani; Einstein'e atfettiğimiz bir çok düşüncenin ve yaklaşımın kökleri çok daha eskiye gidebiliyor.
Sonuç olarak, hareket eden nesnenin "hareket doğrultusundaki uzamsal boyutu" kısalıyor.
Ve "hareket", her zaman 3 uzamsal (x,y,z) boyuttan biri üzerinde oluyor.
Bu hareketin sonucu, doğrulanmış ve tartışılmayan kısım bu. Ama nedenleri ve gerekçeleri için, herkes bilimle çatışmadan ve verileri kullanarak başka bir açıklama üretebilir. Açıklamalar sınanırlar. Sonuç belli olduğu için, sonuca bakarak , yol'un doğru olduğunu söyleyemeyiz.
Bunun yerine, bu açıklamanın, diğer saptanmış olan sonuçlara göre açıklanmış açıklamalarla ne kadar uyumlu olduğu, birbirini tamamladığına bakılır.
Mesela, Görelilik ile Kuantum teorileri arasındaki uyuşmazlık, birbirlerine net uygulanamıyor ve farklı açılardan olayı ele almaları nedeniyle, ikisinden birinin veya hatta ikisinin birden bazı konularda eksik kaldığını, düşük olasılıkta olsa, yanlış çıkarımlara da sahip olduklarını gösteriyor.
Böyle bir durumda, belki de sizin yaklaşımınız, mihmandar olup yol gösterebilir. Bu yüzden hafife alınamaz.
Ama diğer verilerle ne kadar uyuşuyor yaklaşımınız, buna bakmalıyız. Bunu tek bir kişi yapamayacağı için; bu ortam ve buradaki arkadaşlar da büyük bir zenginlik. Dilerim sizde faydalanırsınız.
Dini gelenek, bazı konularda aynı sonucu üretmiş olsa bile, bilimsel geleneğe uygulanmasında ciddi zorlukları ve işe duyguları katmış olmasından dolayı ciddi sakıncaları olan bir durum bence.
Yol gösterici olmaktan ziyade, yol kesici olabilir.
Bu uyuşmazlık, aralarındaki bir çatışmadan değil (insanlar ne kadar çatıştırırsa çatıştırsın), tamamen farklı konular olmalarından kaynaklanıyor. Dini gelenekleri, bilimin toplum psikolojisi, düzen ve yönetim, bir arada huzurlu yaşama gibi sosyal konularda ciddi anlamda ele almak gerekir.
Ama aynı yöntemleri doğal bilimlere uygulamak, iktisat kurallarını ve teorilerini, kimya ya uygulamak gibi bir şey olur. (Her ikisi de sayılardan, formüllerden, fonksiyonlardan, denge noktalarından filan faydalanıyor ama...)
Ki dini gelenek bu konuda, çok fazla bilmişi , bir bileni, yol göstericisi olan bir alan. Doğal bilimler ise "tek bir sonuca", geçerliliği sınanmış ve herkesin kullandığı tek yöntem üzerinden gidiyor.
Bu kadar katı ve kesin yol ve yöntemler izleyince, bu alanda çalışan kişilerin bakış açılarıda bu yolda disipline oluyor. Bu disiplinin dışına çıkmaları zor, hatta kimi zaman düşünülmesi imkansız oluyor.
Benim gibi, özenen (özenti) fizikçiler u disipline sahip olmadığımız için, farklı yaklaşımlar üretebiliyoruz.
Sonuç: biz bolca varsayım üretiriz, eleştiriliriz ya da doğrulanırız. Gerçek bilimciler, bunlardan işe yarayanları alır kullanır. Geliştirir: Bilgi üretir.
Benim için, kendime seçtiğim ve zevk aldığım işlev bu.
("Kütle" konusuna diğer yazıda değineceğim.)