Sayın Sibel Atasoy,
Teşekkür ederim. Sorunuzun şeklinden ve dikkat ettiğiniz noktadan bakarsak, fizik bilginiz en azından beni aşıyor. Ya da bu konunun-fiziğin uzun süredir meraklısısınız gibi...
Yazdıklarım bir kaç varsayıma dayandığı için, size yabancı ve anlaşılamamış olması da bu yüzden doğal.
Eğer "ara yazım" uzun gelirse, direk "sonuç kısmında itibaren okuyabilirsiniz.
(Necmi Bey'i geri döndürecek bir yazı olur umarım.)
--------------000-------------
Alıntı: Kuark milimetrenin milyarda birinin milyonda biri büyüklüğe sahip. Bu kadar küçük bir alanda hareket edebilen bir parçacığın, Heisenberg'in "Belirsizlik Teorisi"ne göre, yüksek bir hıza ve onunla birlikte de yüksek bir enerjiye sahip olması gerekiyor.
Bu nedenle elementer parçacık fiziği uzmanları, Chicago kentinin kenarına kurulmuş Tevatron dairesel hızlandırıcıyı çalıştırıp, içine o güne kadar kullanılan en yüksek enerji olan 900 milyar elektronvoltluk (bir elektron, 1 voltluk bir gerilimin içinden geçtiği zaman, 1 elektronvoltluk enerjiye sahip oluyor) enerjiyi pompaladıklarında çok heyecanlanmışlardı. Deneyleri için, saniyeler süren bir zaman diliminde, Chicago'nun bir yıllık elektrik tüketimine karşılık gelecek kadar enerji kullanılmıştı. Proton paketleri artan bir hızla yeraltındaki tünelin içinde uçuyor ve tünel duvarında yer alan dev elektromıknatıslarla yönlendiriliyordu. Proton paketleri en yüksek hıza ulaştığı anda bir karşı madde paketine çarptı. Parçalanması mümkün olmayan parçacıkların bozulması da söz konusu olamaz. Ancak tuhaf bir şekilde milyonlarca dolar değerindeki dev ölçüm cihazları, paketlerin her milyarıncı karşılaşmalarında, çarpışmanın gerçekleştiği noktanın sağ köşesinden fırlatılan parçacık yağmurları kaydettiler.
Sanki parçacıklar, kuarkların içinde bulunan çok yoğun bir şeyle çarpışmışlardı.
Aslında bu, gerçekleşmesi mümkün olmayan bir şeydi. Bilim insanları deneyi tekrarladılar. Bu esrarengiz parçacık yağmuru yeniden oluştu. Fizikçiler bir sorunla karşı karşıyaydılar. Fermi Laboratuvarı araştırmacısı William Carithers, altı yıl önce "Öyle görünüyor ki, kuarklar maddenin temel parçacıkları değiller ve başka bir tür iç yapıya sahipler" demişti.
Böylece, "standart model" proton paketlerinin yağmurları altında erimeye başlamıştı. Dünyada kuarktan daha küçük yapı taşları mevcut olabilirdi. Bunlara "preonlar" ya da "haplonlar" (Yunanca haplos kelimesinden alınma. Haplos: basit, tek, sade) adı veriliyor. Şu anda bu parçacıklarla ilgili bilinen tek şey de bu zaten. Preonlar sadece, kuarkları parçalamak için çok fazla enerji kullanıldığında kendilerini gösteriyorlar. Fizikçilerin deneyinde ortaya çıkan bu şaşırtıcı bulgunun, kuarkların parçalanması mı, yoksa bir hesap hatası nedeniyle ortaya çıkan bir sonuç mu olduğu tam anlamıyla bilinmiyor.
( Kaynak: http://www.focusdergisi.com.tr/bilim/00153/)
Bu yazıyı vermemdeki amaç; Temel Parçacık olarak nitelediğimiz her şeyin, bilgi ve teknoloji artışımızla hep bir alt parçasının çıkmasına işaret etmekti.
Parçacık olarak nitelediklerimiz aslında, çoğunlukla daha küçük başka bir parçacığın titreşimi ile oluşturduğu alandan ibaret gibi...
Atom örneğinde olduğu gibi, temel parçacıklar arasında oransal olarak çok büyük boşluklar var. Çekirdek temel parçacıklarını ele aldığımızda, genel bunları oluşturan parçacıkların (kuarkların) işgal ettikleri alanda çok az yer kapladığını görüyoruz. Matruşka bebekler gibi.
Ama bebekler oransal olarak çok küçük.
--------------------------000--------------------------
Yazının kaynağını bulamadım. Okuduklarım arasında yitmiş. bir yazıda protonun kütlesinin kaynaklarının bile tam olarak saptanmadığını, kuark kütlesi + bağ oluşturan gluon parçacıklarının kütle toplamı, protonun toplam kütlesinin yaklaşık %75'ine denk geldiğini, kalan kısmının kaynağının hala belirsiz olduğunu yazıyordu.
Gene galaksilerin dönme hızları ve kollarının dağılmadan buna uygun hareket etmeleri sonucu, gözükenden daha fazla kütle olması gerektiği bulundu ve kütleçekim kuvveti ile ışığın yolunu bükmesi sonucu karanlık madde keşfedildi.
Karanlık; çünkü o kadar küçük ve belirsiz ki, o kadar çevresiyle etkileşimsiz ki, hiç bir yerde tespit edilemiyor. Ama kütle çekimine etki eden bir varlığı var.
Diğer yandan kuantum düzeyinde, evrenin kaynaşan bir deniz gibi olduğunu biliyoruz. Bize düz gözükmesine aldanmayalım.
Parçacıklardan yayılan elektromanyetik dalgalar, güneşlerden atılan elektromanyetik dalgalar, kütleler, enerji dönüşümleri, kütle çekim dalgaları vs.vs. akla gelebilecek her türlü etkiden kaynaklanan dalgalarla kaynaşan bir enerji denizindeyiz.
Her ne kadar kuantum kaynaşmasını, parçacıkların dalga gibi hareket etmesi ve belirsizleşmiş hareketleri olarak ele alınsa da.
Bence, durum tam tersi, "alanlar parçacık gibi" davranıyor.
Gerek makro galaksiler boyutunda, gerek mikro boyutlarda hala varlığı kütle çekimine katkısı olan ve kütleli olarak davranan bir şeyler var.
Bence bu "şey" ler birbirinden farklı şeyler olmamalılar. En azından tabi oldukları doğa yasaları çerçevesinde... Ki aynı sonucu doğurabilsinler.
------------------------000--------------------------
Sonuç: Bu kadar küçük değerlerin söz konusu olduğu ortamlara yönelik direk bir gözlem sonucunu maalesef örnek olarak veremiyorum.
Ama çeşitli bilimcilerin bu konuda çalışmaları ve varsayımları var.
http://assa.saao.ac.za/wp-content/uploads/sites/23/2014/09/Quantum-fluctuations-of-spacetime.pdf - Özellikle sayfa 2 son paragraf ile 3ncu sayfa ilk cümleler)
Eğer bir şeyler momentum yükleniyorsa, kütleli gibi davranabileceklerdir. Foton bile kütlesiz haline rağmen, momentumu ile itme uygulayabiliyor.
Bütün enerji alanları, elektrik veya manyetik olsun, uzay-zaman dokusunu sanki kütleliymiş gibi büküyor. (Enerjinin her türlüsü büküyor zaten.)
https://physics.stackexchange.com/questions/70993/how-energy-curves-spacetime
Kuantum düzeyinde parçacıklardan titreşimleri ile evrene yayılan bir çok dalga var. (Bir çoğunun yansıma olduğunu iddia ediyorum ama bunu şimdilik görmezlikten gelelim.)
Bu dalgaların kaynaştığı, bir bir ele aldığımızda düzensiz ve kaotik olan bu alanda, bir çok dalga üst üst gelecek ve birbirini kesiyor. Yani düzensiz ve belirsiz olmasına rağmen, belli bir oranda noktasal geçici enerji yoğunlaşmaları olacaktır. Bunların, Higgs alanı ile olan etkileşimleri ise, bu geçici noktaların kütleli gibi etki etmelerine neden olacaktır.
Bu çerçevede, "Karanlık Madde"den var varlığından başlayarak, atom içindeki boşluklardan parçacıklara dahil olan "kaynağı belirsiz tüm kütle değerleri"nin örnek olabileceğini düşünüyorum.
----------------------------000------------------
Neden olası örnek olarak Karanlık Madde'yi düşündüğümün açıklaması:
Kuantum kaynaşma alanı, bir enerji kaynaşma alanıdır. Bir bakıma bir ağ gibi de düşünebiliriz. Sadece düğüm yerleri ve göz büyüklükleri sürekli ve hızla değişiyor ama toplam düğüm ve göz sayısı sabit.
Aslında iddiam mevcut yaklaşımlardan çok da farklı değil...
Fark olarak, Kuantum alanındaki dalgalanmaların oluşturduğu geçici parçacıkların, düz uzay-zamandan enerji borç aldığını düşünmüyorum. Düğümlerde oluşan enerji yoğunlaşmalarının, bir tür dalgayla (EGD) etkileştiğini düşünüyorum.
Özetle; size bu konuda "Karanlık Madde" haricinde sunabileceğim net bir örnek yok. Tabii o da kabul görürse...
Çünkü Karanlık maddenin bir özelliği ağırlıkla kütle etrafında kümelenmiş olması. Üstelik kütleden etkilenmesi ve uzay-zaman dokusunu bükmesine rağmen, ana kütlesinden de ayrılmıyor. Birbiri içinden geçen galaksilerin karanlık maddesi, küçük olanı terk edip, büyük olan etrafında (bu kadar küçük olduğu halde) kümelenmiyor. Onunla yoluna devam ediyor.
Yani karanlık madde, kütlenin köpeği gibi. Ona bir şekilde bağımlı. Bir çok başka köpekle iç içe olsa da sahibinin yanında kalıyor hep.
Bunu, "karanlık maddenin, bildiğimiz kütlenin bilmediğimiz bir bağ özelliğine bağlı olduğu" şeklinde yorumladım.
Bu bağıda yukarıdaki gibi açıklıyorum.
Gerekçelerim:
1) Çünkü eğer "sabit veya sürekliliği olan" (kütleli) bir parçacık veya enerji yoğunluğu olsa idi, büyük kütleden etkilenmesi gerekirdi.
2) Ama "Ne? ve Nasıl?" olduğu belirsiz, üstelik (kütle çekim hariç) her şeyle etkileşimsiz olduğuna göre bu kütlenin "varlığı ile oluşan ve geçici-random" bir şey olmalı ki kütleden ayrılmasın.
3) Ardından evren de uzay boşluğunda, kütleli madde varlığından bağımsız karanlık madde varlığı da, uzay-zaman bükümleri ile tespit edildi.
4) O zaman benim için tek açıklama, dalgaların kesişme noktasındaki enerji yoğunlaşmaları kaldı.
Çünkü,
a) Hem kütlenin varlığı ile olasılıklı olarak ve geçici olarak var olan oluşumlardı.
b) Hem kütlenin yanından ayrılmıyordu.
c) Hem de uzay'ın sonsuz boşluğunda kütleli maddenin olmadığı alanlarda toplanan-yoğunlaşan dalgaların kesişmesi ile oluşabiliyordu...
------------------------------000----------------------
Sanırım sorduğunuza, soracağınıza pişman oldunuz.(?) Özür dilerim.
( Necmi Bey, kıs kıs gülüyor olabilir mi acaba? "-Kısa yazın!, dedim size..." diye)
Bu tür sorular, benim için aynı zamanda bir tür düşünce deneyi oluyor. Bu yazdıklarımı saklayıp, sonra gözden geçiriyorum. Bu yüzden konuyla düşündüğüm bağlantılı her şeyi, aynı çatı altına toplamaya çalışıyorum.
Yine de kusuruma bakmayın. (Olur mu? :-)
(Diğer sorunuza ilişkin (koku) bir fikir burada bulabilirsiniz belki. Soruyu direk cevaplayabilecek kadar kavrayamadım. http://www.kuark.org/2013/01/kuantum-tunelleme-nedir/)