0

Farklı bir bakış açısı olarak, Bence "solucan deliği açmak üzerine kurulu", bir yapı her durumda pek mümkün değil. Hem solucan deliğini açmak hem de açık tutmak için muazzam düzeyde enerji gerekiyor. Bu kadar enerjiyi boşa harcamak demek. Niye? Bilimciler vakum enerjisi dedikleri potansiyel bir enerjiden söz ediyorlar duymuşsunuzdur. Uzay dokusunda, gerçekten hiçlik oluşturan ve uzayımızdan da boş bir alan oluşturabilirseniz, müthiş bir potansiyel fark oluşuyor. Teorik olarak düşünülmüş, matematiksel olarakta kabul edilmiş ve geçerli bir durum... Solucan deliği dediğimiz şey'de evrenin dokusu içinde böyle , hiçlikten oluşan (ki bunun anlamı bu yapı içinde zaman da yok)bir boş alan oluşturmaktır. Nesne bu boş alanda, zamandan bağımsız olarak mekanlar arasında hareket edebiliyor. Bir bakıma solucan deliklerinin iç duvar yapıları, karadeliklerin iç duvar yapıları ile özdeş olmak zorunda. Yani 2 boyutlu bir zar. Uzay-zaman dokusunun ise zaten çok büyük bir iç basıncı vardır. Buna karanlık enerji diyenler de var. Böyle bir solucan deliği açtığınızda, 2 mekan arasındaki fiziksel doğru boyunca (evrenin kıvrık olduğunu düşünürsek) bir mesafe var olmalı. Bu mesafe boyunca ise , solucan deliğini koruyan duvar- doku, bildiğimiz uzay-zaman dokusunun basıncına maruz kalacaktır. Açtık diyelim. Bu potansiyelden kaynaklı olarak açık tutmak için gerekecek enerji miktarını bir hayal edin. Bardak kadar bir vakum alanı için oluşan potansiyel farkının tüm güneş sistemindeki enerjiye yakın olduğunu okumuştum. Eğer doğru ise, bir kaç ışık yılı uzunlukta ve bir uzay gemisi için geçiş sağlayacak bir genişlikteki deliği açık tutmak muazzam enerji gerektirecektir. Bu kadar enerjiyi harcamak bu yüzden mantıklı gelmiyor. Bu nedenle Necmi Bey'in ifade ettiği gibi yakın zamanda da olsa bunu başarabileceklerini hiç sanmıyorum... Ama başka bir alternatif her zaman var. Solucan deliği açmak yerine, "Solucanı Oluşturmak". Hem daha ekonomik hem de basit olacaktır. Burada tüm doku içinde bir delik açmak yerine, sadece önünde bir vakum alanı oluşturması yeterli olacaktır. Oluşan alana, uzay-zaman dokusunun basıncı otomatik olarak itecektir. Önünde ne kadar uzun bir alan oluşturabilirse, solucan da o kadar hızlı olacaktır. Bunun için, Önündeki uzay-zaman dokusu titreşimini nötrleyecek frekansta dalga yayması ve solucanın bütünlüğünü koruyacak (aksi halde, bu alanda "zaman olmayacağı" için, madde bütünlüğünü kaybeder) bir enerji zar alanı gerekecektir. Yani özel bir titreşim alanı oluşturması yeterli olacaktır. Bu konuda geçenlerde paylaşılan https://www.fizikist.com/beyin-firtinasi/29809/ https://www.fizikist.com/beyin-firtinasi/29931/ Dış kaplama için bir fikir veriyor. Açısal momentumum korunumu ve durumu da oluşan titreşim alanında, solucanın nasıl stabil kalacağı hakkında fikir veriyor. Ultra seslerle katı-sıvı maddeler üzerinde yapılan deneylerde, titreşimim nasıl kullanılacağı konusunda fikir veriyor olabilir. Uzay-zaman dokusunda şu an için hareket doğrultusunda ters yönde basınç artıran olsa da, EMdrive, elektromanyetik motor deneyleri de hareketi sağlayacak ilkeler hakkında fikir veriyor. Başlangıçta güneş sistemi çindeki kısa mesafelerde kullanılmak üzere, bu yüzyılın sonuna kadar insanlığın ilk solucan gemileri görebileceğini umuyorum.

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0