Sorunuzda heyecan var... ;-)
Milyarlarca olasılıktan biri sayısız kombinasyon sonucu dünyamızda yaşamı başlatmiş ve egemen form olmuş.
Bence yaşam sadece dünya değil başka ortamlarda da , o ortamın şartlarına göre, farklı olası bileşiklerle yaşamı başlatabilir. Akışkan olarak su yerine metan (soğuk ortamlarda) ya da karbon yerine silisyum (sıcak ortamlarda), olabilir, Oksijen yerine klor soluyan ve kanlarında demir yerine bakır ya da crom olan canlılar olabilir...
Bunlar hayal gücümün önerileri tabii...
Ancak emin olduğum bir şey var. Kuantum olasılıklarına dayanan duyguları, bilinçsiz bir varlık gösteremez. Duygular iç ve dış uyaranlardan kaynaklanıyor olsa da sevgi, korku, sevinç. mutluluk, hüzün gibi duyguları, bilinçsiz bir sistem gösteremez. Bence sevinen, üzülen her canlıda bu duyguları yaşadığı oranda bilinç vardır. Aksi halde ana işlev programlarının ötesindeki bu soyut kavramlar, anlamsız ve işlev dışı kayıplar olurdu.
Bakıcısını gören bir köpeğin duygusal tepkilerine rağmen, bilinçten mahrum olduklarını düşünemiyorum bile... Ki balıklar bile bu tür tepkiler verebiliyor. Hatta bazılarına göre bitkiler de...
Canlılık daha farklı gibi... Mesela bence ideolojiler, düşünceler, inançlar bile canlıdır. Onlarda doğar, büyür, gelişir, değişir ve ölür. Ama arkalarında hep bir iz bırakırlar. Başka düşünsel ürünlere ilham ve kaynak olurlar. Ama onları bilinçli olarak tanımlayamıyorum.
Sanırım biraz Gaia (gaya)' cı düşünüyorum. Sorgulamalarımız ve sorularımız, 40 günlük ömrü olan kan hücrelerimizin varlıklarını ve nedenselliklerini sorgulamalarından öte bir şey değil gibi...
Yaradılışı ve yaradılışlarını herkes farklı açıdan sorgulasa da, ulaşmaya çalıştıkları cevap aynı. Kimin için ve neden varlar? Kimin-neyin bir parçasılar?
Bana göre evren bir bütün ve ondanda büyük bir şeyin yansıması, bir parçası. Bu anlayış, sizin yaratıcı zeka'ya tekabül ediyor gibi... Ancak bütünü kavramak, parçalar için mümkün olmadığından (çünkü sisteme dahiller, dışarıdan bir gözlemci değiller) bu çatışmalar çıkıyor.
İster bilimsel ister ilimsel(dinsel) olsun aynı sorulara farklı yöntemlerle cevaplar arıyoruz sadece...
Zamanın göreceli olduğunu kavradıktan sonra, insanının yaratılışı için 5 milyar yıllık ve en ince ayrıntısına kadar olasılıkların dahil edilmiş olması, buna karşılık plan sahibi için bu sürecin anlık bir şey olması bir bilimciye şaşırtıcı gelmez. Ama bundan haberi olamayan veya kavrayamayan bir ilimci, kendi kısıtlı bakışıyla şaşıracak ve hatta inanmayacaktır. Kendi cevabını anlayabildiği için onun doğruluğunda ısrarcı olacaktır.
Ve evet, “tüm soruların-sorguların aslında ortak olduğu fark edilse” bile, ek bir sorunun farklı versiyonları olduğu anlaşılsa… Bunca çatışmaya neden olan fikirler, ortak olarak çalışabilir ve çatışmaları sona erdirebilirdi…
Ama bizlerin evrendeki bilinç düzeyi, alyuvarlarımızın vücudumuzdaki benlik düzeylerinden bile düşük hala...
Böyle bir keşfin birleştirici olması için bile uzun bir mücadele sürecine ihtiyaç olacaktır.
Kaç’ı anlayıp, kavrayabilecek ki?