Kime sorsam, yeterince mutlu olamadığını ya da mutluluğu aradığını söylüyor. Mutluyum! diyen sayısı çok az.
Soruyu deşip, kendisinden ya da hayatından (daha doğrusu yaşam tarzından) mutlu olup olmadıklarını sorduklarımıza da ise bu sefer, çok daha yüksek bir oranda olumlu cevap veriyorlar.
Ülkelerin memnuniyet skalalarına baktıklarında ( http://worldhappiness.report/) ise gelişmiş ülkelerde oranlar yükseliyor. Gelişmekte olanlarda da rakamlar değişiyor. Bu daha çok ülkelerin ekonomik programlarına ve bireylerinin tüketim gücüne dayalı gözüküyor.
Buna karşılık geçmişte, bazı az gelişmiş (doğu Asya ve Afrika) ülkelerinde bireylerin mutluluk oranlarının, gelişmiş ülkelerden bile yüksek olduğu görülmüş. Daha sonra bu mutluluk oranları hızla düşünce, sebeplerine bakılmış.
Televizyon ve internet yayılımı ile mutsuzluk; başkalarının hayatıyla kıyaslama, benzer refah tüketim düzeyi özlemi ve imkansızlıkların çatışmasının sonucu olarak, hayattan tatminsizlik hissi ile eş zamanlı artıyormuş.
Kişiye göre, göreceli olduğu ifade edilse de, tüm "mutlu olma tanımlarında ortak bir nokta" olması gerektiğini düşünüyorum. Tüm insanlar için genel ve geçerli bir tanım...
Gün geçtikçe insanları mutlu etmek gittikçe zorlaşıyor. Mutsuzluk bulaşıcı ve insanın empati yeteneği yüzünden, diğer hastalıklardan daha hızlı yayılma gücüne sahip. Ciddi bir zihinsel ve fiziksel işgücü kaybına neden oluyor. Ama daha önemlisi "insanlık kaybı"...
Peki, nasıl çözeceğiz? Daha doğrusu, çözüm zor olsa da, etkilerini hafifletmek, başa çıkılır düzeye indirmek, nasıl mümkün olabilir ?
Burada uzun zamandır fizik yazıyoruz. Bazı arkadaşlarımız fizik dışındaki konularla siteye ruh vermeselerdi, çok sıkıcı da olurdu.
Yazarlardan gördüğüm kadarıyla, sistemli düşünce mantığına sahip insanlar ağırlıklı. Doğru verilerle ve analizle, semptomları hafifletme yöntemi bulabiliriz diye düşünüyorum.
İlk olarak insanların ne zaman mutlu olduklarına bir bakalım.
Aç iken (güzel) yemek, yorgunken yatak bulunca. Çocukla oynarken hatta alt bezini değiştirirken. Bir hobiyle uğraşırken ya da balığa olta atarken...
Yolda çok sıkışınca tuvalet bulunca, boş oturup martıların pikelerini sayarken.
Aşık olup, düz duvara tırmanma gücünü bulunca, sevdiğine sarılınca. Sevişirken, sarılıp ağlaşırken. Sevdiğine (kim olursa olsun) sarılınca... Ya da köpeğiniz, kediniz gelip "en sevgili ilgisi" istediğinde...Yetiştirilen bitkilerin çiçeklerini koklarken, akvaryumdaki balıklar sizin görünce coşarken. Dans ederken, sarhoş olurken (sonrası benim için sıkıntı), müzik dinlerken, resim yaparken...Alış veriş yaparken (bu madde: Sadece Kadınlar İçindir. SKİ), araba sürerken, koşarken, yüzerken, rakip ile müsabakaya girerken... Dedikodu yaparken (SKİ?), bir şey anlatırken, yazarken, vs.vs.
İnsanlar neden mutsuzluğa saplanır?
Öncelikle, mutsuzluğun öncelikli nedenlerinden birinin, gelecek belirsizliği...
Geleceği düşünmek ve çıkabilecek sorunları görememek, kontrol etme gücünü bulamamak ciddi bir karamsarlık nedeni... İnsan huzursuzluğunun ana nedenlerinden biridir.
İnsan huzur arar. Çünkü insan ancak geleceğini biçimlendirebileceğini, yönlendirebileceğini hissederse, huzurlu olabilir.
Bunu sağlamak içinde; güç, imkan, çevre arar.
Güç ve imkanın en net ifadesi "Para"dır. İnsan para'ya ulaşmak için çeşitli yollar arar. "Para var, huzur var!", ifadesi bunun bir ifadesidir.
Peki' ihtiyaç duyulan bu para, ne işe yarıyor?
Eğer gelir, ihtiyaçlara zar zor yetiyorsa ya da yetmiyorsa, mücadeleden mutluluğu aramaya pek vakit yoktur.
Eğer çalışmak zorunda olan orta gelirliyseniz, geliriniz çalışma veriminizi gücünüzü koruyacak kadar beslenmenizi, barınmanızı sağlar. Kalanların sosyal masraflara gitmesi günü idare etmeye yeter.
Canlılığa uygun şekilde, bir canlı ilerdeki kıtlık dönemleri için nasıl yağ depoluyorsa, insan da sıkıntı dönemleri içinde ekstra güç ve imkan depolamaya çalışır. Yani, nakit veya mal olarak hayatını zenginleştirmeye çalışır. Eğer bu uğraş, tutku olursa, o zaten kayıptır artık.
Eğer zaten yeterince zengin ise, bu tür endişeler ve sıkıntılar olmadığı için, tasa-dert hanesini daha farklı tutkuların ve arzuların hayal kırıklıkları doldurur. Daha basit olaylardan daha kolay incinir olur. Alınganlığın yanında, gerçek yalnızlığı da artar.
Gene de her üç durumda da, insan mutlu olmayabiliyor. Mutluluk arayışı süregider.
O zaman mutluluğun anahtarı, "gelir veya güç değildir" diyebiliriz.