0

Bence Zeka, canlı için evrimsel bir silahtır. En az diş, pençe kadar öldürücüdür. Enerji verimliliği açısından ise, diğer yöntemlere oranla büyük üstünlüğü vardır. Ama zeka tek başına yeterli değil gibi gözüküyor, Akılda (kalbin zekası) gerekiyor. Eğer insanlığa rakip bir zeka olsaydı, şu anki hoyratlığı ve kabalığı ile doğaya yaklaşmaya cesaret edemez, aklını da geliştirirdi diye düşünüyorum. Çünkü artık kaynakları tek başına tüketemeyeceği ve aynı saldırgan tavrın bir MAD (Mutually Assured Destruction, soğuk savaş nükleer gerilim döneminde üretilmiş, tarafların birbirlerini yok ederken dolayısıyla kendilerini de yok etmesini içeren terim.) caydırıcılığından dolayı, aklını da kullanmak sorunda kalacağını düşünüyorum. Her ne kadar babam gelen kuşaklardan çok ümitli olmasa da, ben umutluyum.* Doğaya ve yaşama karşı, (azalan kıt kaynaklardan dolayı belki de) bizden daha duyarlılar. (Bir de kendi karamsarlıklarımızı ve karanlık korkularımızı aşılamaya çalışmasak, başarılı sonuçları daha hızlı alabilirler.) Rakip bir zeka türü, aklı kullanma sürecini hızlandırırdı. Sonuç: Akıl, hayata saygı duyar. Hayata saygı ise, gelişimdir. (Bence...) * Çünkü son 3000 yıllık yazılı kayıtlara göre, (bazı Sümer tabletlerinden, Yunan anlatımlarına, çeşitli Çin mezar buluntulrından. efsanelerdeki anlatımlara) yaşlıların gençlere bakışı, gençlerinde hayata bakışı "pek değişmemiş". Herkes bir ara genç sonra yaşlı olduğuna göre bu doğal bir süreç. Bu nedenle "kuşaklar arası çatışma" tartışılmaya değer bir konu bile değil. Hep oldu, hep olacak.

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 6 yıl önce 0
0

Bence Zeka, canlı için evrimsel bir silahtır. En az diş, pençe kadar öldürücüdür. Enerji verimliliği açısından ise, diğer silahlara oranla büyük üstünlüğü vardır. Ama zeka, türün devamlılığı için tek başına yeterli değil gibi gözüküyor, Akılda (kalbin zekası) gerekiyor. Eğer insanlığa rakip bir zeka olsaydı, şu anki hoyratlığı ve kabalığı ile doğaya yaklaşmaya cesaret edemez, aklını da geliştirirdi diye düşünüyorum. Çünkü artık kaynakları tek başına tüketemeyeceği için ve aynı saldırgan tavrın bir MAD* caydırıcılığından dolayı, aklını da kullanmak sorunda kalacağını düşünüyorum. Her ne kadar babam gelen kuşaklardan çok ümitli olmasa da, ben umutluyum.** Doğaya ve yaşama karşı, (azalan kıt kaynaklardan dolayı belki de) bizden daha duyarlılar. (Bir de kendi karamsarlıklarımızı ve karanlık korkularımızı aşılamaya çalışmasak, başarılı sonuçları daha hızlı alabilirler.) Rakip bir zeka türü, aklı kullanma sürecini hızlandırırdı. Sonuç: Akıl, hayata saygı duyar. Hayata saygı ise, gelişimdir. (Bence...) * (Mutually Assured Destruction=MAD), soğuk savaş nükleer gerilim döneminde üretilmiş, tarafların birbirlerini yok ederken dolayısıyla kendilerini de yok etmesini içeren terim. Aynı isimle çıkartılan ve Soğuk savaşı, taraflarıyla eleştiren dergi zamanla dünyanın (1970'ler) en çok okunan mizah dergisi oldu. (İkinci Rusların Krokodil, Üçüncü Türklerin Gırgır idi.) * *Çünkü son 3000 yıllık yazılı kayıtlara göre, (bazı Sümer tabletlerinden, Yunan anlatımlarına, çeşitli Çin mezar buluntulrından. efsanelerdeki anlatımlara) yaşlıların gençlere bakışı, gençlerinde hayata bakışı "pek değişmemiş". Herkes bir ara genç sonra yaşlı olduğuna göre bu doğal bir süreç. Bu nedenle "kuşaklar arası çatışma" tartışılmaya değer bir konu bile değil. Hep oldu, hep olacak.

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 6 yıl önce 0
1

Bence Zeka, canlı için evrimsel bir silahtır. En az diş, pençe kadar öldürücüdür. Enerji verimliliği açısından ise, diğer silahlara oranla büyük üstünlüğü vardır. Ama zeka, türün devamlılığı için tek başına yeterli değil gibi gözüküyor, Akılda (kalbin zekası) gerekiyor. Eğer insanlığa rakip bir zeka olsaydı, şu anki hoyratlığı ve kabalığı ile doğaya yaklaşmaya cesaret edemez, aklını da geliştirirdi diye düşünüyorum. Çünkü artık kaynakları tek başına tüketemeyeceği için ve aynı saldırgan tavrın bir MAD* caydırıcılığından dolayı, aklını da kullanmak zorunda kalacağını düşünüyorum. Her ne kadar babam gelen kuşaklardan çok ümitli olmasa da, ben umutluyum.** Doğaya ve yaşama karşı, (azalan kıt kaynaklardan dolayı belki de) bizden daha duyarlılar. (Bir de kendi karamsarlıklarımızı ve karanlık korkularımızı aşılamaya çalışmasak, başarılı sonuçları daha hızlı alabilirler.) Rakip bir zeka türü, aklı kullanma sürecini hızlandırırdı. Sonuç: Akıl, hayata saygı duyar. Hayata saygı ise, gelişimdir. (Bence...) * (Mutually Assured Destruction=MAD), soğuk savaş nükleer gerilim döneminde üretilmiş, tarafların birbirlerini yok ederken dolayısıyla kendilerini de yok etmesini içeren terim. Aynı isimle çıkartılan ve Soğuk savaşı, taraflarıyla eleştiren dergi zamanla dünyanın (1970'ler) en çok okunan mizah dergisi oldu. (İkinci Rusların Krokodil, Üçüncü Türklerin Gırgır idi.) * *Çünkü son 3000 yıllık yazılı kayıtlara göre, (bazı Sümer tabletlerinden, Yunan anlatımlarına, çeşitli Çin mezar buluntulrından. efsanelerdeki anlatımlara) yaşlıların gençlere bakışı, gençlerinde hayata bakışı "pek değişmemiş". Herkes bir ara genç sonra yaşlı olduğuna göre bu doğal bir süreç. Bu nedenle "kuşaklar arası çatışma" tartışılmaya değer bir konu bile değil. Hep oldu, hep olacak.

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 6 yıl önce 0
0

Burada ufak bir eklemem var. Gövde büyüklüğü ile zeka arasında bir korelasyon yok diye biliyorum. Beyin'in vücuda göre büyüklüğü daha önemli diye biliyorum. İkinci olarak gövde büyüklüğünü etkileyen etmenler farklıdır. Mesafe atmosferdeki oksijen yoğunluğu. Dinozorlar çağı dediğimiz dönemlerde atmosferdeki oksijen miktarı yoğunluğu günümüzdekinden fazlaydı. Bu şekilde kalp ile pompalanan kanda taşınan oksijen çok geniş kütlelere yeterli oluyor, yükseklere çıkabiliyordu. Yani Brontozoru günümüzde yetiştirseniz, çok daha küçük olmak zorunda. Yoksa vücuduna yeterince oksijen alamaz, beynine (ki yükseklikleri 20 metre civarı) pompalanan kan yetersiz olurdu. İkinci bir etmen ise , atmosfer sıcaklığı... Kuzeye gittikçe ısı kaybını azaltmak için yüzey alanı azaltılırken, vücut hacmi artırılır. Böylece ısı kaybı minimuma indirilir. Kuzeyde bu yüzden iri ve yuvarlak vücut yapıları gelişimi olur. Yani Vikingler, savaşçı oldukları için değil, kuzeyde yaşadıkları için iriydiler. Burada tam tersi İnuit-insan-Eskimolar da deri altı vücut yağı eşit dağıtımıyla beraber gene silindirik ama daha küçük bir vücut yapısı geliştirmişler. Çünkü vücut büyüklüğünü belirleyen 3ncü etmen in etkisi var. 3ncü etmen ise yiyecek kaynaklarının yeterliliği... Eğer yeterince yiyecek yok ise, türlerin (genetik) devamı için küçülmeler söz konusu. Çünkü tür sağlılığını korumak için birey sayısını ve genetik çeşitliliği korumak zorundalar. Ama yetersiz yiyecek kaynaklarının da paylaşılması... Yaklaşık 12-15 bin yıl evvel deniz seviyeleri düşük iken İskoçya adalarında yaşayan Mamutların bazıları, suların yükselmesi ile adada mahsur kalmışlar. Daha sonra bunların cüceleşerek adadaki tür çeşitliğini korudukları saptanmış... Güvenlik ve saldırılamazlık ihtiyaçları da gövde büyüklüğünü belirlerken (avlar büyüdükçe, avcılar da irileşmiş. Çünkü irileşen avları avlamak daha zor...) Günümüzde insanlar irileşiyor doğru. ama bunun nedeni evrimsel değil. Daha dengeli ve sağlıklı beslenme imkanları ile hastalıklara karşı geliştirilen teknikler ve tedavilerle daha az hasar alınması ana etken.

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 6 yıl önce 0
0

Burada ufak bir itirazım var. Gövde büyüklüğü ile zeka arasında bir korelasyon yok diye biliyorum. "Beyin'in vücuda göre oranı" daha önemli diye biliyorum. İkinci olarak gövde büyüklüğünü etkileyen etmenler farklıdır. Mesafe atmosferdeki oksijen yoğunluğu. Dinozorlar çağı dediğimiz dönemlerde atmosferdeki oksijen miktarı yoğunluğu günümüzdekinden fazlaydı. Bu şekilde kalp ile pompalanan kanda taşınan oksijen çok geniş kütlelere yeterli oluyor, yükseklere çıkabiliyordu. Yani Brontozoru günümüzde yetiştirseniz, çok daha küçük olmak zorunda. Yoksa kimi organlarına yeterince oksijen alamaz, beynine (ki yükseklikleri 20 metre civarı) pompalanan kan yetersiz olurdu. İkinci bir etmen ise , atmosfer sıcaklığı... Kuzeye gittikçe ısı kaybını azaltmak için yüzey alanı azaltılırken, vücut hacmi artırılır. Böylece ısı kaybı minimuma indirilir. Kuzeyde bu yüzden iri ve yuvarlak vücut yapıları gelişimi olur. (Yani Vikingler, savaşçı oldukları için değil, kuzeyde yaşadıkları için iriydiler. Burada tam tersi İnuit-insan-Eskimolar da deri altı vücut yağı eşit dağıtımıyla beraber gene silindirik ama daha küçük bir vücut yapısı geliştirmişler. Çünkü vücut büyüklüğünü belirleyen 3ncü etmen in etkisi var.) Önemli olan yüzey alanı/kütle oranı... 3ncü etmen ise yiyecek kaynaklarının yeterliliği... Eğer yeterince yiyecek yok ise, türlerin (genetik) devamı için küçülmeler söz konusu. Çünkü tür sağlılığını korumak için birey sayısını ve genetik çeşitliliği korumak zorundalar. Ama yetersiz yiyecek kaynaklarının da paylaşılması... Yaklaşık 12-15 bin yıl evvel deniz seviyeleri düşük iken İskoçya adalarında yaşayan Mamutların bazıları, suların yükselmesi ile adada mahsur kalmışlar. Daha sonra bunların cüceleşerek adadaki genetik çeşitliklerini korudukları saptanmış... İnsanlar adaya gelene kadar yaşamışlar en azından... Av ve avcı koşulları da belirleyici bir başka etken. Güvenlik ve saldırılamazlık ihtiyaçları da gövde büyüklüğünü belirliyor. (Avlar büyüdükçe, avcılar da irileşmiş. Çünkü irileşen avları avlamak daha zor...) Günümüzde insanlar irileşiyor doğru. Ama bunun nedeni evrimsel değil. Daha dengeli ve sağlıklı beslenme imkanları ile hastalıklara karşı geliştirilen teknikler ve tedavilerle daha az hasar alınması ana etken.

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 6 yıl önce 0
1

Burada ufak bir eklemem var. Gövde büyüklüğü ile zeka arasında bir korelasyon yok diye biliyorum."Beyin'in vücuda göre oranı" daha önemli diye biliyorum. İkinci olarak gövde büyüklüğünü etkileyen etmenler farklıdır. Mesafe atmosferdeki oksijen yoğunluğu. Dinozorlar çağı dediğimiz dönemlerde atmosferdeki oksijen miktarı yoğunluğu günümüzdekinden fazlaydı. Bu şekilde kalp ile pompalanan kanda taşınan oksijen çok geniş kütlelere yeterli oluyor, yükseklere çıkabiliyordu. Yani Brontozoru günümüzde yetiştirseniz, çok daha küçük olmak zorunda. Yoksa kimi organlarına yeterince oksijen alamaz, beynine (ki yükseklikleri 20 metre civarı) pompalanan kan yetersiz olurdu. İkinci bir etmen ise , atmosfer sıcaklığı... Kuzeye gittikçe ısı kaybını azaltmak için yüzey alanı azaltılırken, vücut hacmi artırılır. Böylece ısı kaybı minimuma indirilir. Kuzeyde bu yüzden iri ve yuvarlak vücut yapıları gelişimi olur. (Yani Vikingler, savaşçı oldukları için değil, kuzeyde yaşadıkları için iriydiler. Burada tam tersi İnuit-insan-Eskimolar da deri altı vücut yağı eşit dağıtımıyla beraber gene silindirik ama daha küçük bir vücut yapısı geliştirmişler. Çünkü vücut büyüklüğünü belirleyen 3ncü etmen in etkisi var.) Önemli olan yüzey alanı/kütle oranı... 3ncü etmen ise yiyecek kaynaklarının yeterliliği... Eğer yeterince yiyecek yok ise, türlerin (genetik) devamı için küçülmeler söz konusu. Çünkü tür sağlılığını korumak için birey sayısını ve genetik çeşitliliği korumak zorundalar. Ama yetersiz yiyecek kaynaklarının da paylaşılması... Yaklaşık 12-15 bin yıl evvel deniz seviyeleri düşük iken İskoçya adalarında yaşayan Mamutların bazıları, suların yükselmesi ile adada mahsur kalmışlar. Daha sonra bunların cüceleşerek adadaki genetik çeşitliklerini korudukları saptanmış... İnsanlar adaya gelene kadar yaşamışlar en azından... Av ve avcı koşulları da belirleyici bir başka etken. Güvenlik ve saldırılamazlık ihtiyaçları da gövde büyüklüğünü belirliyor. (Avlar büyüdükçe, avcılar da irileşmiş. Çünkü irileşen avları avlamak daha zor...) Günümüzde insanlar irileşiyor doğru. Ama bunun nedeni evrimsel değil. Daha dengeli ve sağlıklı beslenme imkanları ile hastalıklara karşı geliştirilen teknikler ve tedavilerle daha az hasar alınması ana etken.

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 6 yıl önce 0