EGD varsayımsal bir dalga... Yani varlığı kabul edilmiş veya kanıtlanmış değil.
Ama varolma ihtimalleri, olmama ihtimallerinden çok daha yüksek. Çünkü modellerle ve güncel varsayımlarla bir çok noktada uyuşuyor. Tabii bu cehaletimin küstahlığından da olabilir.
(Şimdilik, bir tek çift yarık deneyinde, o aynalarla birbirinden ayrılan dolanık fotonlara bir yaklaşım üretemedi.)
Basitleştirerek şöyle anlatayım. Özdeş özelliklerde ve aynı fazda iki içbükey dalga (yuvarlak bir havuzun dışından içeri doğru gibi) yollayın. Bunlar birbirlerini 90'a derece ile (aslında etki eden EGD dalga yönü çok daha fazla ama baskın olan yönler neyseki az) kessinler. http://bit.ly/2ivFDhE
Bunların kesişim alanlarındaki su yüzeyini düşünün. http://bit.ly/2kdMlcs Bu düzenli yapımız bizim "düz uzay" dokumuzu temsil eder. Şimdi bir de bu dokuya çeşitli yüzen parçacıklar yerleştirdiğinizi düşünün. Her biri kütlesi oranında batacaktır. Ve bu dalgalarla etkileşime girip, yüksek yoğunlukları nedeniyle bir kısım dalgaları geri yansıyacaklardır.
Tabii bu yansıma dalgaların hepsi, kütlelerin özelliklerine göre farklı olacaktır. Ağır olan ile hafif olanın, büyük olan ile küçük olanın yansımaları hep farklı olacaktır. Ama o nesne için ayırt edici kesin bilgiler aşıyacaktır. Ortam ise tam bir kuantum alanı olacaktır.
İşte EGD bu nedenle belirleyici, sebep oluşturucu.
Eğer havuzu dalgalandıran ana yapı olmasaydı, havuz sathı düz olsaydı. Parçacıklar sadece bu dokuya ilk düştükleri anda bir titreşim yayarlardı ama sürekliliği olmazdı. Bazı noktalarda çökme alanları oluşturmuş olsalarda, genel dokuyu-sathı kaynaştıramazladı.
Eğer havuza bir hareket verebilseydik, mesela bir burgaç, bir rotasyon, hareket ile ilk başta gene bir miktar titreşirlerdi ama ardından dokunun hızına uyum sağlayınca, göreceli olarak hareketsiz olduklarından gene titreşimleri kesilirdi.
Ama havuzu kesikli olarak genişletirsek, hem bir hareket sağlardık hem de genişlemedeki (eski ve yeni alanlar arasındaki basınç- yoğunluk farklarından dolayı) düzenli titreşimler elde ederdik.
Bu kanıya (daha önceki sorgulamalarımızda da tekrarladığım), parçacıkların evrenin var oluşunda varolduklarından beri titreşerek saçtıkları dalgaların enerji kaynağını sorgulamam ile ulaştım.
Hiç biri bu kadar uzun süre etrafa saçacak enerji barındırıyor olamaz. Bir dış kaynağa ihtiyaç var. Diye düşündüm.
Yani her parçacığa atıfta bulunduğunuz ve ona has olarak tanımladığımız titreşimler bile aslında birer yansıma (bu yaklaşıma göre kütle çekim dalgaları da aynı).
Bizim gördüğümüz kunatum alanı kaynaşması, "EGD kökenli dalgaların oluşturduğu zemin üzerinde, "oluşan yeni -Tanımlanabilir dalgalardan kaynaklanıyor.
(Söz konusu çok fazla dalga olduğu için dalga deyince hangisi kast ediliyor belli olmuyor. Ayrı isim vererek ayrımlaştırmaya çalışıyorum.)
EGD sadece uzay dokusunu titreştiriyor. Onu esnek, akışkan bir yapıya çeviriyor. Su moleküllerinin titreşimleri ile suyu akışkan hale getirmesi gibi. Ama su moleküllerinin titreşimleri, suyun akışkanlığı ve onu tepkileri üzerinde doğrudan etki sahibi değil. Dolaylı bir sınırlayıcı, belirliliği var.
Ses hızı, Işık hızı, viskovite, direnç, basınç, dalga hızı, kaldırma gücü, vs.vs. hep bu moleküllerin titreşimine bağlı sınırlar içinde olsa da, mesela yüzen bir nesneye uygulanan kaldırma kuvvetinde yardımcı roldeler. Tek başlarına belirleyici değiller.
Bu şekilde akışkanlaşmış dokudaki yoğun parçacıklardan yansıyan dalgaların ve etkilerin kaynaşması, (kütle çekim dalgalarından, manyetik alanlara, kuvvet aktarımlarından, elektromanyetik etkiler gibi dalga oluşturan her türlü etkinin oluşturduğu dalgaların kaynaşma ortamı) olur.
bir bakıma havuz üstüne yağmur yağıyormuşta, her damlanın sebep olduğu dalgalar kaynaşıyormuş gibi. Eh... Böyle bir ortam doğal olarak kaotik ve belirsiz olacaktır. Üstelik bazen dalgaların üst üste gelip, tepe noktaları çok yükseldiğinde, yani enerji yoğunlaşması olan noktalarda, geçici parçacıklar bile (eğer kütle, enerji yoğunlaşması ise) oluşabilir.
(Kütle oluşumu hakkındaki ayrıntıları da daha önce paylaşmıştım. Blogta da var.)
Burada (fizikistte) bu varsayımı bir çok soruda sınadım. Kendi içinde tutarlı ve diğerler konulardaki cevapları ile uyumlu cevaplar üretebiliyor. Bu yüzden doğru olduğunu iddia etmemekle beraber, haklılık payının yüksek olduğunu düşünüyorum.