0

Merhaba arkadaşlar benim sizlerle paylaşacağım çok önemli bir tartışmaya açık fikrim var.Öncelikle arkelerin tüm canlı alemlerinden farklı genel özellikleri mevcuttur...1970’lerde yapılan çalışmalarda arkeler farklı bir yaşam biçimine sahip canlılar kabul edilmiştir. Yeni araştırma yöntemleri sayesinde bu mikroorganizmaların araştırılması daha da ilerlemişti. 1990’lerde yapılan çalışmalarla sistematik üzerine çalışan bilim insanları bu canlıları bakterilerden ayırmayı önermişlerdir. Bu ayrımı arkelerin hücresel, metabolik ve filogenetik özellikleri ile gen yapılarına bakarak yapmışlardır. Günümüzde arkeler ile ilgili olarak yapılan çalışmaların çoğu bu canlıların sistematik özellikleri ile ilgili değil ekolojik özellikleri ile ilgilidir. Prokaryot bir hücreli canlılar olan arkeler yaşadıkları zorlayıcı şartlar nedeniyle ilgi odağı olmuştur. Arkeler, kaynayan jeotermal kaynaklardan, yanardağ bacalarının etrafında, derin deniz termal çukurlarından, tuz göllerine, yüksek asit ve yüksek bazik özelliğe sahip sular ve topraklara kadar son derece zorlayıcı şartlarda yaşayabilen canlılardır. Yakın zamana kadar arkelerin sadece diğer canlıların bulunmadığı şartlarda yaşayabildiklerini düşünülmesine rağmen günümüzde ılımlı koşullarda başka gruplar ile birlikte de yaşayabildikleri saptanıştır.Arkelerin extreme şartlarında yaşamlarını sürdürmesi ancak ve ancak onların bu şartlara özel dirençli enzimleri sayesindedir.Arkelerin bu dirençli enzimleri bizler açısından gayet şaşırtıcı özellik taşımaktadır...Bu yüzden bizler Arkelerin bu özel enzimlerini gelişen teknolojilerimiz sayesinde kök hücre uygulamasına katabiliriz nasıl mı ? Öncelikle enzimlerin oluşmasında proteinler rol oynar ve proteinlerin ne nicelikte oluşturulacağını da nükleik asitler belirler...Bizler kök hücre uygulaması için yeni teknoloji şartlarında bunları genleri de korunması şartıyla yeni oluşan hücrelere enjekte edebilir ve böylece yeni oluşan hücrelerin gen yapısını,nükleik asitlerini ve enzimlerini Arkelerin genel özelliklerine göre dizayn edebiliriz...Sadece arada ki fark prokaryot hücreye sahip olan arkeler ökaryot yapısına sahip hücrelere dönüşecek... :D ve yeni oluşan hücrelerin mitoz bölünme ile onları birer koloni haline getirip yeni organizasyonlar oluşturup ve zamanla bunları yeni dokulara dönüştürebiliriz... Tıp ki insanın oluşma süreci gibi atomdan hücreye hücreden organizasyona sonra dokuya dokudan da sistemlere...Ve bizler arkeler sayesinde yeni extreme koşullara dayanaklı organizasyonlar oluşturacağız...Bunlar organ ve uzuvlar da olabilir...Tıp ki bilim insanlarının yeni virüsler üretebildiği gibi örnek ebola virüsü !!! Bu konu hakkında yorumlarınızı bekleriz...

Gökhan Hasdemir 8 yıl önce 9
0

Bunu bende düşündüm zaten ilk yazımı okursan orada nükleik asitlerde ki yapıların kök hücre uygulamasında buna göre ayarlanması gerektiğini söylemiştim...DNA genleri konusunda haklısın dostum henüz bunların tam olarak gerçekleşmesi insan organizasyonunda ne gibi etkiler yapabileceğini tam olarak bilmiyoruz...Bu tıp ki mutasyonlar gibi tehlikeler arz ediyor bunun için bizlerin gen yapısına en yakın olan deney fareleri üzerinde mutlaka ilk önce bu çalışmaları laboratuvar şartlarında yapmalıyız emin olmak için...Benim hayalimin gerçekleşmesi için ilk önce DNA molekülünü gelişen teknoloji yardımıyla kontrol altına alabilmemiz şart...Yani arkelere ait DNA ve RNA nükleik asitlerini enjekte ettiğimiz hücrede eğer sadece o hücrenin enzim konsentrasyonunu değiştirip o hücrede sadece dirençli enzimler türetmek için arke DNA sının sadece bu fonksiyonda görev alması gerekmektedir...Yani bu da genetik biliminin içerisine giren bir çalışma olacaktır...Kısaca arke DNA sının dirençli enzimleri oluşturan genlerinin dışında kalan tüm genlerini insan hücresinde var olan genlere dönüştürülmesi gereken ileri teknoloji isteyen bir çalışma olmalıdır dostum...Son söylediklerimi anlamadıysan daha geniş anlatabilirim ve seninle tartışmak isterim bu konuyu her zaman...Bu benim şu an ki hayalim dostum ve bu çalışma ne kadar tehlikeli ve ileri teknoloji isteyen zahmetli bir çalışma olacaksa da biz insanlar dilersek bu projeyi mutlaka kusursuz bir şekilde gerçekleştirebiliriz...

Gökhan Hasdemir 8 yıl önce 0
0

Bunu ben de düşündüm zaten ilk yazımı okursan orada nükleik asitlerde ki yapıların kök hücre uygulamasında buna göre ayarlanması gerektiğini söylemiştim...DNA genleri konusunda haklısın dostum henüz bunların tam olarak gerçekleşmesi insan organizasyonunda ne gibi etkiler yapabileceğini tam olarak bilmiyoruz...Bu tıp ki mutasyonlar gibi tehlikeler arz ediyor bunun için bizlerin gen yapısına en yakın olan deney fareleri üzerinde mutlaka ilk önce bu çalışmaları laboratuvar şartlarında yapmalıyız emin olmak için...Benim hayalimin gerçekleşmesi için ilk önce DNA molekülünü gelişen teknoloji yardımıyla kontrol altına alabilmemiz şart...Yani arkelere ait DNA ve RNA nükleik asitlerini enjekte ettiğimiz hücrede eğer sadece o hücrenin enzim konsentrasyonunu değiştirip o hücrede sadece dirençli enzimler türetmek için arke DNA sının sadece bu fonksiyonda görev alması gerekmektedir...Yani bu da genetik biliminin içerisine giren bir çalışma olacaktır...Kısaca arke DNA sının dirençli enzimleri oluşturan genlerinin dışında kalan tüm genlerini insan hücresinde var olan genlere dönüştürülmesi gereken ileri teknoloji isteyen bir çalışma olmalıdır dostum...Son söylediklerimi anlamadıysan daha geniş anlatabilirim ve seninle tartışmak isterim bu konuyu her zaman...Bu benim şu an ki hayalim dostum ve bu çalışma ne kadar tehlikeli ve ileri teknoloji isteyen zahmetli bir çalışma olacaksa da biz insanlar dilersek bu projeyi mutlaka kusursuz bir şekilde gerçekleştirebiliriz...

Gökhan Hasdemir 8 yıl önce 0