0
0

Birbilerine bağlıdırlar belki

Ugur Yardım 3 yıl önce 0
0

Soruya iki şekilde cevap verebiliriz. İlki, doğru ve geçerli olanı: Bilimsel veriler altında yapılan araştırma, inceleme sonuçlarına göre bulunmuş olanlarla... Yukarıda verdiğim linklerde bu tür bir yaklaşım var. İkincisi ise varsayım üreterek (benim için zevkli olan) ama bunun da bir kaç şartı var. a) Mevcut bilimsel verilerle (varsayımlarla değil, veri-sonuçlarla) çelişmemesi gerekiyor. Örneğin, varsayımınız hız altında zaman genişlemesi olmadığını iddia ediyorsa, o zaman yeryüzündeki bir noktanın koordinatlarını saptarken kullandığı Lorentz denklemlerinin aslında ne anlama geldiğini de açıklamalı. Çünkü hatasız koordinat hesaplamada; uydunun hareketinden ve dünyanın kütle çekiminden kaynaklanan zaman genişlemesi hesapları elde edilen verilere uygulandığı zaman doğru ve kesin sonuç elde edilebiliniyor. Bunun anlamı. yukarıda bir şeyler oluyor ki. kesin sonuç için işlem gerekiyor. Bu zaman genişlemesi değil ise nedir ve bu hesaplar neyi temsil ediyor? Varsayım bunu kendi çerçevesinde açıklayabilmelidir. Yoksa çöplüktür. b) Aynı varsayım, aynı temel ve bakış açısında diğer tüm mikro ve makro fizik olaylarına da, açıklama üretebilmelidir. Her soru cevaplanmamış olabilir ama verilmiş cevaplar (ki bunlar tekrar tekrar bağımsız araştırmacılarla defalarca denemiş ve gözlemlenmiş anlamına geliyor) ile uyumlu olmalıdır. Eğer varsayım, iki zıt kutup birbirini çekici buldukları için yaklaşıyor diyorsa, kısırdır. İşe yaramaz. Şimdi konuyu mıknatıs üzerinden biraz daha inceleyebiliriz.

Burtay Mutlu (shibumi_tr) 3 yıl önce 0
0

Öncelikle elimizde neler var? Bir bakalım. 1) Bir mıknatıs iki parçaya ayrıldığı zaman, iki yeni mıknatıs oluyor. Kutuplar parçalar da ayrı ayrı kalmıyor. 2) Kırılma noktasından bir araya getirildiğinde parçalar, birbirlerini itiyorlar. Ana parça eski bütün haline dönüşmüyor. Bu işlem kaç defa yapılırsa yapılsın durum değişmiyor (?) (Değişen ne?) 3) Manyetik alanın durumu ve yapısı. atomların elektronlardaki spin durumu ile doğrudan bağlantılı. 4) Her madde değil, atomları veya molekülleri bellü düzen de (kristalize) birleşmiş malzemeler manyetik alana tepki veriyor veya üretiyor? (Belirli bir düzen örgüsü ihtiyacı neden?) 5) Manyetik alanların birbirlerine karşı uyguladıkları bir kuvvet (çekme veya itme) var. Malzemenin atom örgü yapısı değişmediği sürece (ki entropi sonucu zamanla bozuluyor) bu kuvvetler kalıcı. Bu kısmi sürekliliğin kaynağı ne? Bildiğimiz kadarıyla mıknatıslarda özellik düşüşü veya kaybı ile bile kütle (=enerji mantığı ile) bir kayıp yok. 5) Bir çok metal ve malzeme belli düşük sıcaklıklarda, süper iletkenlik ile manyetik özellikleri değişiyor. Süper iletken mıknatıslarından. manyetik alandan etkilenmemeye bir çok farklı teknolojik ürün üretiliyor. Kristal yapılanmanın rolü ile bağlantılı olsa da bu da dikkate alınmalı. 6) Bütün kütleli malzemenin. hem elektrik hem de manyetik alanı var. Hepsi elektromanyetik ışınım yapıyor. Bu da dikkate alınmalı... Eksiklerim - yanlışlarım varsa sizler de ekleyin. Sonra cevap arama kısmına geçeriz.

Burtay Mutlu (shibumi_tr) 3 yıl önce 0
0

Öncelikle elimizde neler var? Bir bakalım. 1) Bir mıknatıs iki parçaya ayrıldığı zaman, iki yeni mıknatıs oluyor. Kutuplar parçalar da ayrı ayrı kalmıyor. 2) Kırılma noktasından bir araya getirilen parçalar, birbirlerini itiyorlar. Tekrar eski bütün haline dönüşemiyor. Bu işlem kaç defa yapılırsa yapılsın durum değişmiyor (?) (Değişen ne?) 3) Manyetik alanın durumu ve yapısı, malzemenin atom elektronlarındaki spin durumu ile doğrudan bağlantılı. 4) Her madde değil, atomları veya molekülleri belli düzen de (kristalize) birleşmiş malzemeler manyetik alana tepki veriyor veya üretiyor? (Belirli bir düzen örgüsü ihtiyacı neden?) 5) Manyetik alanların birbirlerine karşı uyguladıkları bir kuvvet (çekme veya itme) var. Malzemenin atom örgü yapısı değişmediği sürece (ki entropi sonucu zamanla bozuluyor) bu kuvvetler kalıcı. Bu kısmi sürekliliğin kaynağı ne? Bildiğim kadarıyla mıknatıslarda, manyetik alanın oluşması ve korunması ile enerji veya kütle (=enerji mantığı ile) de kayıp yok. Hatta birbirini itme sırasında kuvvet uygulama ile de yok. (Ancak elektromıknatıslar da, manyetik alan üretmek için elektrik kullanıldığından, elektrik alanda bir değişim oluyor. Doğal mıknatıslar ???) 6) Bir çok metal ve malzeme belli düşük sıcaklıklarda, süper iletkenlik ile manyetik özellikleri değişiyor. Süper iletken mıknatıslarından. manyetik alandan etkilenmemeye bir çok farklı teknolojik ürün üretiliyor. Kristal yapılanmanın rolü ile bağlantılı olsa da bu da dikkate alınmalı. 7) Bütün kütleli malzemenin, hem elektrik hem de manyetik alanı var. Hepsi elektromanyetik ışınım yapıyor. Bu da dikkate alınmalı... Eksiklerim - yanlışlarım varsa sizler de ekleyin. Sonra cevap arama kısmına geçeriz.

Burtay Mutlu (shibumi_tr) 3 yıl önce 0
0

Sanırım, tüm olası soruları eklemişim ki, kimse ekleme yapmadı. Bence, yük dediğimiz şeyler birer titreşim alanıdır. Örneğin elektron: Kapalı devre bir güneş paneli ve buna bağlı bir lamba düşünelim. Panel 6 volt ve 2 amper olsun. 6 voltluk ve 1 amperlik bir lamba bağladığımızı düşünelim. (Bunun anlamı, güneş paneli lambayı rahatça besleyecektir.) Şimdi paneli güneşe bıraktığımızda elektrik üretir ve lamba ışık saçar. Hatta bir miktarda ısınır ve ısı da yayar. Buraya kadar normal. Şimdi bunun altında yatan mekanizmaya bakalım. Mevcut açıklamada kabaca, fotonların paneldeki atomlar üzerinden elektron kopardığı, bu elektronun telden geçip, lambanın ince teline gelince direnç ile karşılaştığı ve buradaki atomları uyararak titreşimlerini artırdığı bunun sonucunda ise ısı ve ışık yayıldığı yönünde. Elektron fotona dönüşmediği için de diğer taraftan yoluna gider ve atomda eski yerine yerleşir. Kendi içinde mantıklı olsa da şüpheli bence. Enerji serbest elektronla taşınıyor, malzeme ise iyonlaşmıyor.Oysa elektron kaybetmiş. Eğer mikro-kuantum dünyasını parçacık olarak ele alırsanız, daha makul bir açıklama yok ayrıca. (Bkz, Fotoeletrik) Bence ise gerçek olay farklı... Foton ile uyarılan elektronun titreşimi (dış kabuk) artıyor ve bu titreşimi, bir sonraki atomun dış yörüngesindeki elektrona aktarıyor. O da bir sonrakine...Böylece paneldeki silisyum bileşik molekülleri yapısal bütünlüklerini korumaya devam ediyorlar. Buna karşılık titreşim olarak ilerleyen etki-enerji, lamba teline geldiğinde, daha ince ve farklı bir ortamla karşılaşıp, teldeki elektronları uyarıyorlar. Onlarda bu uyarımı foton ışıyarak ısı ve ışık olarak saçıyorlar. Aslında bir nüans ama Einstein'nın Nobel ödülüne meydan okuyorum şimdi. Bu şekilde bakınca, bir çok malzemenin düşük sıcaklıklarda iletken ve hatta süperiletken olması daha anlaşılır oluyor. Çünkü enerji kaybetmiş atom elektronları birbirlerine düşük elektron titreşim alanlarından dolayı daha yakınlar ve elektronlar birbirlerine daha yakın olup etkiyi de birbirlerine daha çabuk iletiyorlar. Ama konumuz, zıt yükler... Benim bakış açımda her yük bir titreşim alanı. Belli bir spini. frekansı ve periyodu olan. Birbirine eşit zıt iki yük de gene titreşim alanları olarak tamamen aynı özellikteler. Tek fark, fazları değişik. Daha doğrusu tamamlayıcı. Böylece bu faz farkı ile bu iki titreşim bir araya gelince, birbirlerini nötrleyecek şekilde yani tam yıkıcı girişim yapıyorlar. Bu da aralarındaki alan basıncını düşürüyor. (limit sıfıra giderken şeklinde) Alan; çünkü uzaklığın karesi ile bu alan şiddeti değişiyor.

Burtay Mutlu (shibumi_tr) 3 yıl önce 0
0

Şimdi sorunuzun içinde olmasa dahil esas konuya bir bakalım. Sayın morganın belirttiği gibi , elektromanyetik alanlar bir sonuçtur. Yani bunun varlığını, olup olmadığını tartışamayız. Anlamsız. Sebepleri üzerinde ise farklı fikirler üretebiliriz. Önce dikkati başka bir soruya çekelim. Madde niye mutlak sıfıra inemiyor?Deneysel olarak zorlamalı şartlar altında, mutlak sıfırın altına inildiği söylense de (deney için hazırlanmış özel ortamlarda, o da belki???)...Doğal ortamında madde bu sıcaklığa yaklaşabiliyor ama ulaşamıyor. Ve hep yavaşlamış da olsa bir titreşimi var (ki foton ışıyor). Ayrıca bu ne tür bir bitmek bilmeyen enerji ki. evrenin varoluşunun ilk anlarında oluşan bu parçacıklar, hala titreşebiliyorlar? Oysa entropi gereği belli bir zamandan sonra, saf fotona dönüşerek bozunmaları gerekmez mi? Çünkü foton ışıyarak bütünlüklerinden enerji saçıyorlar. Belki bir atom için bu çok uzun bir süre olabilir ama bir elektron ya da proton altı parçacıklar? Bunlar açık sistemler, dışarıya sürekli foton ışıyarak enerji saçıyorlarsa, bütünlüklerini korumaları için, bir yerlerden de enerji girişi olması lazım. Yaklaşımımda, bu enerji girişini dalgasal nitelikteki Zaman sağlıyor. Evrene yayılmış kütleli parçacıkları aşıp geçerken, onları titreştiriyor. Zamanı dalgasal olarak kabul etmediğimiz ve bu yapısını tespit edemediğimiz (şimdiye kadar kütleçekim dalgalarını tespit edemediğimiz gibi) için de bizler sadece parçacıkların titreşimlerini görüyoruz. (Oysa Zaman bu parçacıkları aşarak geçtiği için yolu uzuyor. Yani parçacıkların titreşimleri ile bu etkiyi (zamanı) iletiyorlar.) Bunun sayesinde, parçacığın enerjisini alarak mutlak sıfıra yaklaştırsak bile Zaman, sebep olduğu titreşim ile mutlak sıfıra inilmesine izin vermiyor. Titreşimler zayıfladığı ve küçüldüğü içinde bu ortam da aktarımı yavaşlıyor. Bu niye önemli ?Atomların elektronları kristalize bir yapıda ve aynı şekilde dizildiği zaman, gelen bu (Zaman) dalgalarını eşdeğerli şekilde kırıyorlar. Bir bakıma, bir havuz deney alanında bir bölgeye düzenli ve eş parçacıklardan oluşan bir örgü yerleştirip bunu bir dalgaya bırakmış gibi... Gelen dalga su düzenli örgü elemanlarına çarptığı zaman eş şekilde kırılıyor ve yansıması iki kutuplu bir alan halinde oluyor. İnanmayan, ücretsiz ripple tank yazılımları ile deneyebilir. :-) Manyetik alanlarda bence bu şekilde oluşuyor. Burada ana elemanları, elektronlar ve onların eş değerli spin ve düzenli örgü dizilimleri oluşturuyor.

Burtay Mutlu (shibumi_tr) 3 yıl önce 0