Sayın Hakan K düşüncelerinize bir kaç görüşümü (izninizle ) dahil etmek isterim.
Kur'an-ı Kerim , bir fen bilimleri kitabı değildir. Bu amaçla gelmemiştir.
Ahlaki olarak çökmüş, toplumsal dinamikleri zayıf, aşırı ırkçı-kabileci yaklaşıma sahip bir topluma;
Sosyal Adalet, İyilik, Güzellik ve Adalet kavramlarını öğretmek için gelmiştir.
Yani insanlara bilimsel bir rehber değil, ruhsal bir rehber ve yol gösterici olarak gelmiştir.
Cemaati biçimlendirirken, insana yakışır bir yaşam için gerekli temel kuralları ve noktaları gösterirken, bireyi serbest bırakmış, gönüllü katılımını, eğer katılmıyosa sadece saygı göstermesini istemiştir. Ve "saygı görmek için önce saygı göster" ilkesini kendisi uygulamıştır. Kimseyi zorlamamıştır, inanmaya ya da inanmamaya...
Peki kitapta 1400 yıldır olup ta farkedilmeyen bilimsel yanına gelince... Bilimsel Rehber amacı taşımadığı için, bilimsel ispat kaygısı da taşımamaktadır. Ama örneklemelerinin de bilimsel verilerle uyumlu olması da şaşırtıcı olmamalı.
Sonuçta, insanlığa tüm kattıklarına rağmen İslam toplumu, kitapta yazılanları tam anlamamıştır. Aslında halen de anlayamıyorlar.
Levh-i Mahfuz'dan satırlarda içeren kitaptan, her şeyin bilgisini bulmayı umuyorlar. Bulamayınca da uyduruyorlar. Çünkü o sadece tebliğ amaçlı yollanmış bir rehber.
-----------------------------------------------0------------------------------------------------
Toplumların genel olarak cahilleşmesini, nüfusun kalabalıklaşmasına ve kaynakların azalmasına bağlıyorum.
O kadar çok endişe verici durum var ki gelecekte, yarını düşündükçe insanlar mutsuz oluyor.
Geleceğe güvenle bakabilme sorunu bu esasta...
Bilim ise gelecekle ilgili bir çok çözüm üretirken, esas sorulara cevap üretemiyor hala...
Yapay kan damarları, 3D yazıcı, enerji tasarrufu sağlayan akıllı binalar, uzay teknolojisi, genetik, vs.vs...
Ama bunların hepsi kişi başı GSMH 25.000 USD ve üstü, sanayileşmiş, hızlı yaşlanan toplumların çözümleri...
Ortalama yaşam süresinin 55 olduğu, doğum oranı yüksek, genç ve parasız aç hızlı çoğalan insanların çözümü değiller. Uygulanabilirlikleri de çok düşük.
Böyle bir ortamda kendi toplumunuz içinde bile yönetenler ve yönetilenler olarak toplumun farklılaşması doğal. Hangi ülkenin doğal kaynakları adilce bölüşülüyor da, toplumunun tümüne eşit sosyal refah sağlıyor? Hiç biri...
Bunun sürmesi için, kaynaklar üzerinde hakimiyet sahibi olanların, kaynak üretiminde gfiziksel ve zihinsel işgücü yapacakların zihinsel kapasitelerini sınırlamaları gerekiyor.
Sonuç: Tv'ler yarışma, dizi ve evlilik programı olarak karşımıza çıkıyor.