Eğer çevredeki her şey sadece kuantum düzeyinde olsaydı (büyük kütleler olmasaydı) kütle çekim kuvveti bu parçacıklar için hiç bir etki yaratmazdı.
Bunu bir orantı olarak düşününce, gerçekten de o boyuttaki bir minik kütlenin kütle çekiminin kayda değer bir etkisi olmayacağı ortaya çıkar. Aynı zamanda, diğer kütlelerin çekim gücünün de o minik boyutta kayda değer bir etkisi olmaz. Yani, küçük parçacıklar kütle çekimini bizim gibi hissetmezler. Bu yüzden dünyada, çevremizde her yerde rahatça dolaşır, uçuşurlar.
Örneğin, bir sinek düz bir duvarda rahatça gezinebiliyorsa, diğer etkenlerin yanında küçük ve hafif olduğu için bunu başarır. Aynı sineği yüz kat kadar büyütürseniz artık orada duramaz, kütleçekim yüzünden düşer.
Kuantum mekaniği ve kütleçekimi birleştiren (Kuantum kütleçekimi) adında denklemler, teoriler var. Aslında sicim kuramı (M) aynı şeyi yapmak için geliştirilmiştir sanıyorum.
Bence sorun; birbirine yakın kütlelerdeki üç güneşi bulunan (ya da daha çok) sistemlerde yörünge hesaplarının yapılamaması gibi, böyle küçük kütlelerle de çekim gücünün hesaplarının yapılamaması, ancak yaklaşık denklemlerin, yaklaşık denklemlerinin, yaklaşık sonuçları üzerinden kesin olmayan sonuçlara mahkum olunmasıdır. Diye düşünüyorum.