0

Yazdıklarım bir cevaptan ziyade, düşünce paylaşımıdır. Madde olarak adlandırdığımız şey aslında \"kütle\"li poziyondaki enerji. Anti madde olarak tanımlanan şey yine \"kütle\"li poziyondaki enerji. Aralarındaki fark elektrik yükleri. Ying-Yang bakış açısı mı yoksa, başka bir eğilim mi bilmiyorum. Bilimciler, büyük patlama dedikleri süreç esnasında, enerjinin nötr\'lüğünü kaybedip, madde ve anti madde şeklinde iki farklı konuma ulaşması gerektiğini düşünmüşler. Evet, Enerji nört\'dür. Akışkandır ve çok yoğundan az yoğuna akar. Buna da \"iş\" diyoruz. Ama enerjinin kütleleşirken, neden anti madde oluşumuna yol açması gerektiğini bilemiyorum. Mantıklı da gelmiyor tam anlamıyla. Anti parçacık dediğimiz ve yüksek yoğunluklu manyetik alanlarda belli bir süre tutulabilen parçacıklar, sadece eş kütleli ters elektrik yüklü parçacıklar. Atom\'un yapısını incelediklerinde, atom içi dengelerin kurulması için bile bu tür (anti) parçacıkların bir kısmının olması gerektiğini ve olduğunu saptamışlar, diye biliyorum. Bunun anlamı, çevremizde gördüğümüz tüm maddelerde bir miktar anti madde var. ama elektrik yükü olarak, mevcut maddeye eşit oranda değil. Bana açıkçası tam mantıklı gelmiyor. Belki bildiğimiz madde , tanımladığımız alanda belli bir faz aralığında titreşen enerjiden oluşuyor. Anti-madde dediğimiz şey, aynı enerjinin farklı bir faz aralığındaki titreşimi olabilir. (benzetme: x,y koordinat sisteminde, x aynı kalıyor ama \"y ve 0 arası madde\" ile \"-y ve 0 arasında anti-madde\" gibi) Kütle çekimi tek yönlü bir kuvvet. Bu kuvvet ile oluşan nesneler ise aslında birer sistem. Kendi içinde dengeli ve evrene karşı nötr. İç yapılarında çeşitli kuvvetlerin karşılıklı etkileşimi ve dengelemesi mevcut. Yani bir bakıma enerjinin nötr durumunun farklı bir şekli... Belki de kütle, enerjinin başlangıçtaki gibi nötrleşme ve homojenleşme eğiliminin bir sonucudur. Eğer anti madde galaksiler olsaydı, ters elektrik yükleri ile normal madde ile karşılaştıklarında, farklı elektrik yükleri arasındaki elektriksel çekim kuvvetinin (ki kütleçekiminden özellikle yakın mesafede binlerce kez daha güçlü olduğunu biliyoruz) birbirlerini çekmeleri ve kaynaşarak saf enerjiye dönüşmeleri gerekirdi. Bu tüm maddenin enerjiye dönüşümü ki ( geçenlerde ivme konusunda geçen sadece 200 gram civarı maddenin enerjinin karşılığı bile çok büyük bir miktardı), yayılacak enerjinin fotonları, gözlemlenmiş en güçlü kuasarlardan bile binlerce kat güçlü olurdu. Yani geceleri bir nerdeyse gündüz kadar aydınlık olurdu. Üstelik 14 küsür milyar yıl evvelki oluşumların fotonlarını saptayabildiğimize göre, (ilk 380 bin yıla kadar gidebiliyoruz), evrenin çok daha küçük ve galaksilerin birbirine çok daha yakın üstelik de kütleçekiminin evrende hakim güç (ilk 5 milyar yıl) olduğu dönemden kalan bu güçlü ışımaları da tespit etmemiz gerekirdi diye düşünüyorum. Evrenin bilinmeyen bir ucundaki anti madde galaksileri bana mantıklı gelmiyor bu nedenle.

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0