Okyanuslardaki Demir-60
Araştırmacılar, 2016’da Dünya'nın pek çok süpernova patlaması tarafından etkilendiğini doğruladı. Keza deniz tabanında bulunan Demir-60 varlığı da bunu doğruluyor. Demir-60, süpernova patlamalarında üretilen bir demir izotopudur ve okyanus tabanındaki tortullarda fosilleşmiş bakterilerde bulunur. Demir-60 kalıntıları ile, iki süpernovadan birinin, Güneş Sistemimizin yakınında 6.5-8.7 milyon yıl önce patladığı ve diğerininde de yaklaşık olarak 2 milyon yıl önce patladığı ileri sürüldü.
Demir-60, Dünya'da son derece nadirdir, çünkü 2.6 milyon yıllık kısa bir yarılanma ömrüne sahiptir. Dünya'nın oluşması sırasında Demir-60 oluşsaydı, şimdiye kadar başka bir şeye bozunurdu. Araştırmacılar, Demir-60’ı okyanus zemininde bulduklarında, bunun başka bir kaynağa sahip olması gerektiğini ve mantık olarak da bu kaynağın bir süpernovan patlaması olması gerektiğini düşündüler.
Bu kanıt, Dünya'nın süpernovalar tarafından bombardıman edildiği fikrini akla getirdi. Ancak soru şu ki, bir süpernovanın Dünya’daki yaşam üzerindeki etkisi nedir? Ve güvende olmak için bir süpernovadan ne kadar uzakta olmamız gerekiyor?
Daha önceki çalışmalar, bir süpernovanın ölümcül menzilinin yaklaşık 25-30 ışık yılı olduğunu önermişti. Eğer bir süpernova, Dünya'ya yakın bir yerde patladıysa, kitlesel yok oluş ile insanlığa veda edilebilirdi. Ancak yapılan yeni çalışma, 25 ışık yılı tahmininin düşük olduğunu ve 50 ışık yılı uzaklıkta olan bir süpernovanın kitlesel yok oluşa neden olacak kadar güçlü olacağını önermektedir.
Hemen üzülmeyelim. Yok edicilik, bir süpernovanın Dünya üzerindeki tek etkisi olmayabilir. 2,6 milyon yıl önceki bir süpernovanın insan evrimine bile neden olmuş olması mümkündür.
Lokal Kabarcık
Bir süpernovanın etkilerini belirlemeye çalışırken ortaya çıkan bir takım değişkenler vardır ve bunlardan birisi de Yerel Kabarcık fikridir. Yerel Kabarcık, 20 milyon yıl önce meydana gelen bir veya daha fazla süpernova patlamasının sonucudur. Yerel Kabarcık, galaksimizde genişleyen 300 ışık yılı çapında bir gaz baloncuğudur. Son beş ila on milyon yıl boyunca Güneş Sistemimizle içinden geçtik. Bu kabarcığın içinde manyetik alan zayıftır ve düzensizdir.
Kansas Üniversitesi’nden astrofizikçi Adrian Melott ve meslektaşları, bir süpernovanın Dünya üzerindeki etkilerine odaklanan yeni bir makale yazdılar. Melott ve ekibi, "50 PC'de Bir Süpernova: Dünyanın Atmosferi ve Biyotada Etkileri" başlıklı makalelerinde Dünya-süpernova etkileşimine değinmişler.
Melott'un makalesi, yaklaşık 2.6 milyon yıl önce bir süpernovanın Dünya'ya etkisinin iki durumda olabileceğine odaklandı: Her ikisi de ya Lokal Kabarcık içinde iken ya da dışında iken.
Lokal Kabarcık içindeki düzensiz manyetik alan, bir süpernovadan Dünya'ya ulaşan kozmik ışınları birkaç yüz faktöre kadar arttırabilir. Bu da Dünya troposferindeki iyonlaşmayı artırabilir ki bu, Dünya üzerindeki yaşamın daha fazla radyasyon ile bombardıman edilebileceği anlamına gelir.
Lokal Kabarcık dışında ise manyetik alan daha düzenlidir; bu nedenle etki, manyetik alanın yönüne bağlıdır. Düzenli manyetik alan, ya Dünya'ya daha fazla radyasyon yöneltebilir ya da manyetosferimizdeki gibi saptırabilir.
Buzul Çağı
Melott'un makalesi, yaklaşık 2.6 milyon yıl önce Buzul Çağı’nda meydana gelen küresel soğuma ve süpernova arasındaki bağlantıyı da inceliyor. O sırada kitlesek yok oluş olmasa da artan bir yok olma oranı vardı.
Makaleye göre, bir süpernovadan gelen radyasyonun Dünya’da bulut oluşumunu değiştirmesi, Buzul Çağı’nın başında meydana gelen bir dizi olayı açıklamaya yardımcı olabilir: Buzullaşmanın artışı, türlerin yok olmasının artması ve Afrika'nın soğuğunun artarak ağırlıklı olarak ormanlardan yarı kurak çayırlara dönüşmesi gibi.
Kanser ve Mutasyon
Makalenin sonucuna göre, 2.6 milyon yıl önce çevremizde bir süpernova patlamasıyla tam olarak ne olduğunu bilmek ve Dünya’nın başının hangi mesafede tam olarak dertte olacağını da bilmek zordur.
Ancak bir süpernovadan gelen yüksek radyasyon seviyeleri, kanser oranını artırabilir ve bu da canlı nüfusunun azalmasına sebep olabilir. Ayrıca, yok olmaya sebep bir başka etken olan mutasyonun artmasına da neden olabilir. Çalışmada en yüksek seviye baz alınarak yapılan modellemde, radyasyonun okyanusta bir kilometre derinliğe kadar ulaşabileceği tartışılmıştır.
Fosil kayıtları ve incelemelerinde artan kanser kayıtları bulunmadığından, bu çalışma, bu anlamda kısır kalmaktadır. Ancak, genel olarak, kozmik olaylar ve Dünya'daki hayatımızın nasıl geliştiği arasındaki olası etkileşime farklı bir bakış sunmaktadır.
İlgili Makale
http://www.nature.com/nature/journal/v532/n7597/full/532040a.html#access
Kapak Görseli
(NASA/JPL-Caltech/STScI/CXC/SAO)
0 yorum