Bilimsel bir yaklaşım olmayan astrolojinin kökeni milattan öncelere dayanır. Çok eskiden kraliyete özgü olan bir alan iken pek çok “astrologu” zengin de eden, kellesinden de olduran astroloji, günümüzde önemli sayıda bir kısım insanın ilgisini eğlencesine de olsa halen çekmekte. Lafı fazla uzatmayalım, Carl Sagan duruma çok güzel değinmişti:
“Astrologlar burçlar konusunda aralarında bile çelişiyorlar. Kişinin sadece doğum tarihini ve yerini bilseler de, ne kadar uğraşsalar da o kişinin geleceğini kestiremiyorlar. Zaten başka ne olabilirdi ki? Doğumum sırasında yükselen Mars nasıl oluyor da geleceğimi etkileyebiliyor? Mars’ın ışıklarının ulaşamayacağı kapalı bir odada doğdum. Ama ebenin çekim kuvveti, Mars’ın çekim kuvvetinden daha büyük olmayacak mıydı? Mars oldukça büyük ama ebe daha yakındaydı.” [1]
Aşağıda, NASA’nın tumblr sayfasında paylaştığı bir yazının derlemesi olan paylaşım yer almaktadır.
NASA’da astronomi çalışılır, astroloji değil ve NASA burçları da değiştirmedi, sadece “biraz matematik” kullandı.
Herşeyden önce: ASTROLOJİ, ASTRONOMİ DEĞİLDİR.
Astronomi uzaydaki herşeyi çalışmayı konu edinen bilimsel bir çalışmadır. Astronomlar ve diğer bilim insanları bilir ki, çok uzaklarda bulunan yıldızların Dünya’daki insanların günlük hayatına hiçbir etkisi yoktur.
Astroloji ise tamamen bambaşka birşeydir. Hiçkimse astrolojinin, doğumundan itibaren bir insanın geleceğini ya da o insanın nasıl biri olacağını tahmin etmede kullanılabileceğini kanıtlayamadı. İnsanlar halen, fantezi hikayeleri okur gibi, her gün “astrolojik tahminlerini” ya da “yıldıznamelerini” okumaktan hoşlanıyorlar.
Peki burçlar nedir ve bu takımyıldızları hakkında bu kadar özel olan nedir?
Dünya’dan Güneş’e doğru ve ordan da Güneş Sistemi’nin dışına diğer yıldızlara uzanacak şekilde çizilmiş düz bir çizgi hayal edin. Dünya Güneş’in etrafında bir yıllık bir tam turunu tamamlarken bu hayali çizginin ucu bu sırada sırasıyla yıldızları işaret edecek. Bu hayali okun taradığı alan olan hayali diske yakın tüm yıldızlar da burçları oluşturacaklardır.
Dünya’dan Güneş’e ve oradan da takımyıldızlarına uzanan hayali çizgi. 13. Takımyıldızı Ophiuchus da görülebilir.
Takımyıldızları Nedir?
Takımyıldızları, ‘noktaların birleştirilmesiyle oluşturulan bulmaca’ gibi yıldızlar grubudur. Eğer noktaları (yıldızları) birleştirir ve biraz (!) da hayal gücü kullanırsanız, elde edilen resimde bir hayvan, insan ya da obje elde edebilirsiniz. Örneğin, Yunanlılar Orion Takımyıldızı’na bunu uyguladıklarında kemerine iliştirilmiş kılıcıyla dev bir avcı hayal etmişler. Elbette ki, hayal gücü ve eğlence açısından bir doku oluştursalar da bu yıldızların birbirleriyle başka hiçbir alakası yoktur.
Orion Takımyıldızı [2]
Dünya’ya en yakın yıldız bile hayal edilmesi zor bir uzaklıktadır. Yıldızlar bize o kadar uzaktalardır ki takımyıldızlarının şekli ve pozisyonları gökyüzümüzde çok çok yavaş değişmektedir. Hatta normal bir insan hayatında bu şekil ve pozisyon neredeyse hiç değişmemektedir.
Astrolojinin Ufak Bir Tarihi
Antik zamanlarda, astronomlar Dünya’nın, Güneş’in ve diğer yıldızların nasıl hareket ettiklerini tam olarak anlayamamışlardı. Kaldı ki, evrenin ne kadar büyük olabileceğini de bilmiyorlardı. Ama gayet hevesli gözlemcilerdi ve anlamak için çok çaba sarf ettiler.
İnsanlar, takımyıldızlarını tanrıların ve diğer mitlerin hikayelerini anlatan işaretler olarak gördüler. Bunun sonrasında elbette ki, gökyüzünde takımyıldızlarının yıl boyu değişmesinin insanların hayatlarıyla ve doğa olaylarıyla bağdaştırmak kaçınılmaz olmuştu.
Babilliler 3000 yıl önce yaşadılar. Düşünün ki bir pizzayı 12 eşit dilime böler gibi burçları da 12 eşit parçaya böldüler. 12 tane takımyıldızını seçip her birini bir dilime yerleştirdiler. Böylece, Dünya’nın Güneş’in etrafında dönmesi gibi, “Güneş de 12 burcun her birinden geçiyordu”. Babilliler 12 aylık bir takvime sahiptiler (Ay’ın evrelerine dayanan) ve her bir ayın da kendine ait bir burcu oldu.
Babillilerin antik hikayelerine rağmen, burç haritasında 13 adet takımyıldızı vardı. Bu yüzden Babilliler bir tanesini seçip çıkardılar (Ophiuchus). Geriye kalanlar da tahsis ettikleri 12 dilime tam olarak sığmayıp diğer ayın üstüne taştı.
NASA’nın burçları değiştirdiği olayı burada geliyor: Babilliler 12 adet burcu ilk “keşfettiklerinde” 23 Temmuz ve 22 Ağustos arasındaki doğum günleri Aslan takımyıldızının etkisi altındaydı. Şimdi ise, 3000 yıl sonra, gökyüzü o zamanki gibi değil, çünkü Dünya’nın ekseni (Kuzey Kutbu) artık aynı yönü işaret etmiyor. Böylece 4 Ağustos’ta doğan birinin burcu Yengeç olacak (bir önceki dilimde yer alan burç), Aslan değil.
Takımyıldızları farklı farklı büyüklüklere ve şekillere sahip, bu yüzden Güneş her biri ile farklı sürelerde hayali çizgi ile denkleşir. Dünya’dan Güneş boyunca geçerek Virgo’ya uzanan bu çizgi 45 gün boyunca onu işaret eder, ama Akrep takımyıldızını sadece 7 gün. 12 aylık takvimleriyle düzenli bir eşleşme yapmak adına Babilliler, Güneş’in 13 değil, 12 takımyıldızından geçtiğini varsaydılar. 12 adet burcun dışında, bu çizgi aynı zamanda Ophiuchus ile de her yıl 18 gün boyunca hizalanıyor.
Sonuç olarak NASA hiçbirşeyi değiştirmedi, sadece birazcık matematik kullandı.
Kaynaklar
http://nasa.tumblr.com/post/150688852794/zodiac
http://spaceplace.nasa.gov/starfinder2/en/
[1] Carl Sagan; COSMOS - The Harmony of the Worlds
[2] https://s-media-cache-ak0.pinimg.com/originals/f6/59/bd/f659bd011bbb9b0724d185d6cff29db2.jpg
0 yorum