Amerikan astronotu Scott Kelly ve Rus kozmonotu Michail Kornijenko 27 Mayıs 2015'te Rus uzay gemisi Soyuz ile Uluslararası Uzay İstasyonu'na (ISS) uçmuştu. Soyuz fırlatılışından altı saat sonra istasyona kenetlendi ve o dakikada uzayda en fazla kalma rekor denemesi başlamış oldu.
Her şey yolunda gitti ve iki uzay adamı 340 gün sonra yeryüzüne döndü. Çarşamba gecesi Soyuz'un kapıları kapandığında Orta Avrupa Saati salı 22:40'ı gösteriyordu. Soyuz altı buçuk saatlik bir yolculuktan sonra Kazakistan steplerine yumuşak iniş yaptı.
Bundan önceki uzayda en uzun süre kalma rekoru da Amerikan ve Rus uzay adamları tarafından kırılmıştı. Michail Tjurin ve Michael Lopez-Alegria çıktıkları uzay istasyonunda 215 gün kaldıktan sonra dünyaya dönmüştü. Ancak onlardan önce de dört Rus ve Sovyet kozmonotu uzayda kalma rekoru kırmıştı. Valeri Poljakov 1994 – 1995 yılları arasında uzay istasyonu Mir'de 437 gün geçirdi. Kozmonotlar Sergej Avdejev, Vladimir Titov ve Musa Manarov da uzayda Kelly ve Kornijenko'dan fazla kalmışlardı.
İkizlerden biri yerde, diğeri gökte
Son uzayda uzun süre kalma denemesinde tıpçıların bu gibi projelerde ancak hayal edebilecekleri bir deneme de başarıldı. Scott Kelly uzayda gün sayarken, kendisi de astronot olan ve dört uzay istasyonu seferine katılmış olan ikiz kardeşi Mark Kelly yeryüzünde onu bekledi.
İkizler şimdi uzun muayeneden geçirilecek ve insan bedeninin ve iç organlarının yeryüzünde ve uzayda ne gibi değişikliklere uğradığı araştırılacak. Bu araştırmanın, Mars'a yolculuk sırasında insan bünyesinde ne gibi değişikliklerin olabileceğinin saptanması kadar yeryüzündeki hastaları tedavi yöntemleri açısından da önemli bulgular kazandırması bekleniyor.
Kemikler gevrekleşiyor
Uzayda uzun süre kalmak insanda kemik erimesine yol açıyor. Vücudun mineral kaybına bağlı olarak kemikler kırılganlaşıyor, kemik iliği de azalıyor. Yeniden yerçekimine dönüldüğünde kemik kırılması ihtimali artıyor.
Bu sorun menopozdan sonra kadınlarda da kendini gösteriyor. İlaç tedavisi yapılmadığında kalça kemiği bir yılda yüzde bir oranında madde kaybediyor. Astronotlarda erime daha hızlı oluyor. Yüzde birlik kemik erimesi bir ayda ortaya çıkabiliyor. Omurga, bacak kemikleri ve diz ekleminde de kemik erimesi görülüyor.
Sınırlı da olsa doğru beslenme bu süreci yavaşlatabiliyor. Daha önceki uzay uçuşları da astronotların uzayda daha az gıda aldıklarını ve zamanla yüzde beş oranında zayıfladıklarını ortaya çıkarmıştı.
Kas erimesiyle mücadele
Kolu ya da bacağı uzun süre alçıda kalanlar kasların eski gücünü kaybettiğine tanık olmuşlardır. Her hareketin yeniden öğrenilmesi, kasların güçlenmesi zaman alır. Uzayda kas liflerinin üçte bir oranında azalmasına iki hafta yetiyor.
Yerçekiminin olmadığı ortamda ayakta durmak, yürümek ve dik oturmak için kullanılan adaleler tembelleşiyor. Bu durum uzun sürmekle birlikte tıbbın geliştirdiği tekniklerle yeryüzünde de denenebiliyor.
Astronotlar kaslarının zayıflamaması için uzayda ağır antrenman yapıyor ve günde en az iki saat bütün vücutlarını çalıştırıyorlar. Aksi takdirde uzun süreli uzay uçuşlarında kas liflerinin yüzde 40 oranında eriyebileceği belirtiliyor.
Bu araştırmaların yatalak hastalardaki kas erimesine karşı yeni tedavi yöntemleri geliştirilmesine yardımcı olması bekleniyor.
Uzayda denge nasıl sağlanır?
Yerçekiminin olmadığı ortamda kalbe de az iş düştüğünden kaslara yeteri kadar oksijen gitmiyor. Sapasağlam astronotlar yeryüzüne döndükten sonra ritim bozukluğuna yakalanabiliyorlar. Aynı zamanda uzaydayken başa ve gövdeye daha fazla kan gidiyor ve bünye kan üretimini durduruyor. Dünyaya döndükten sonra astronotun tansiyonu düşüyor.
Kandaki bağışıklık sistemi hücrelerinin değişen yapısı yeryüzünde yeniden normale dönüyor. Bağışıklık sistemi uzayda daha hassas tepki gösteriyor ve dünyadayken görünmeyen hastalıklar uzayda patlak verebiliyor.
Beden ve sinir sağlamlığı
Yerçekimsiz ortamda sinirler beyne yeteri kadar enformasyon göndermediği için duyular birbirine karışabiliyor ve deniz tutmasına benzer durumlar ortaya çıkabiliyor.
Atmosfer dünyayı kozmik ışınlardan koruyor. Uzay istasyonunun ince gövdesi ise bütün ışınları süzemiyor ve astronotlar röntgen (gamma) ışınlarından korunamıyorlar. Güneşin fırlattığı zerrecikler de proton şeklinde uzay aracının duvarlarından kolayca geçebiliyor. Işınlar kanser riskini arttırabildiği gibi sinir sistemi hastalıklarına ya da genetik yapı taşlarının bozulmasına da yol açabiliyor.
Uzay aracının darlığı ve iş yükünün fazlalığı da sağlık üzerinde olumsuz etki yapabiliyor. Uykusuzluk, içinde bulunulan teknik ortam, havalandırma sistemi ve geceyle gündüzün birbirine karşıması da önemli faktörler arasında yer alıyor.
Uluslararası uzay istasyonu misyonlarının başarıya ulaşmasında en önemli rolü ekip çalışması yapılabilmesi oynuyor. Problemler dile getirilmediği ya da ekiptekilerin sorunlarıyla ilgilenilmediği için atmosfer bozuksa asabiyet ve gerginlik patlak verebiliyor.
Kaynak
http://www.dw.com/tr/uzayın-insana-etkileri/a-19086781
0 yorum