Ülkesinin ilk halkları tarafından ilaç olarak kullanılan yerli bir ‘Avustralya çalısının’ yapışkan yapraklarının, kanser tedavisine yardımcı olabilecek bileşikler içerdiği keşfedildi.
Eremophila galeata türünden elde edilen ham reçine özleri, kanser hücrelerinin 'akış' pompaları yoluyla ilacı dışarı itmesini engelliyor gibi görünüyor. Kısacası, bu bitki özü, bazı kanser hücrelerinin kemoterapi gibi tedavileri 'vücutlarından' çıkarmak için kullandıkları savunmayı ortadan kaldırıyor.
Binlerce yıldır, adı 'çöl seven' anlamına gelen bu Avustralya çiçekli bitki ailesinden gelen reçine, Aborijin halkı tarafından sağlığı artırmak için tasarlanmış sigara içme törenlerinde veya cilt rahatsızlıkları için bir lapa olarak kullanılmıştır.
Ancak son zamanlarda, bu bitkileri, şifalı sırları hakkında daha fazla bilgi edinmek için biyokimyasal düzeyde incelemek için araçlara sahip olduk. Günümüzde tümörlerde gelişen ilaç direnci, kemoterapi gibi kanser tedavilerinin önünde büyük bir engel teşkil etmektedir. Bu nedenle araştırmacılar da yeni tıbbi yollar aramak için daha geniş bir araştırma yapmaya başladı.
Kopenhag Üniversitesi'nden botanikçi Dan Stærk, "Akış pompasını engelleyen ürünlerimiz zaten var. Ancak, yeterince spesifik olmadıkları ve birçok yan etkisi olabileceği için optimal olarak çalışmıyorlar " diye açıklıyor.
Eremophila galeata, uzun bir tıbbi kullanım geçmişine sahip olduğu ve flavonoidler içerdiği için umut verici bir aday olarak karşımıza çıkıyor.
Flavonoidler, ilacı hücreden dışarı pompalayan taşıyıcı proteinleri inhibe ettiği gösterilen bir tür bitki bileşiğidir. Bu bileşikler ayrıca genellikle toksik değildir, yüksek kimyasal çeşitliliğe sahiptir ve umut verici biyoaktiviteye sahiptir, bu da onları klinik kullanım için değerli kılar.
Geçmişte, diğer Eremophila türlerinin, akış pompası aktivitesini engelleyen flavonoidler içerdiği bulunmuştur. Bu bitkilerden bazıları ayrıca antidiyabetik, antiviral, antibakteriyel ve antienflamatuar özellikler gösterir.
Eremophilia galeata'yı test eden araştırmacılar, bu türden bir reçinenin, kemoterapinin HT29 kolon kanseri hücreleri üzerindeki etkisini önemli ölçüde artırabileceğini buldu. Bir boya birikimi testi, reçinenin flavonoidlerinin bu kanser hücrelerinde bulunan çok sayıda akış pompasını bloke ettiğini gösteriyor.
Kopenhag Üniversitesi'nden botanikçi Malene Petersen, "İlginç bir şekilde, örneğin antibiyotiğe dirençli bakteriler, hemen hemen aynı akış pompalarını üretiyor gibi görünüyor. Bu da onları antibiyotikleri hücrelerden pompalamada son derece iyi hale getiriyor" diyor.
Flavonoid, bu spesifik pompa proteinini hedef alıyor, bu da antibiyotik direncinin tedavisinde de bir rol oynayıp oynamayacağını düşünmemize neden oluyor.
Bununla birlikte, gelecek vaat eden ilaçları saptamak için yerel bilgileri kullanmak, bazı ciddi etik değerlendirmeleri de beraberinde getiriyor.
Gelecekte, bu bitkilerin geleneksel yetiştiricilerinin adil bir şekilde tazmin edileceğinin veya kredilendirileceğinin garantisi yok.
Mevcut çalışmanın yazarları, herhangi birinin sağlanan bu bilgileri ticari bir ürün yapmak için kullanması durumunda, bu türlerin büyüdüğü bölgelerdeki Aborijin topluluklarıyla fayda paylaşımını dikkate aldıklarını belirtiyor.
Ancak yine de bu alanda yasal bir koruma getirilmediği sürece, bunun olacağının garantisi yok.
Bunun yanında, yerli diller kullanımdan kalktıkça, ilaç araştırmacılarını doğru yöne yönlendirebilecek önemli tıbbi bilgileri kaybetmeye devam ediyoruz.
Çalışma Biomolecule’de yayınlandı.
0 yorum