Bilim insanlarının yaptığı son araştırmalardan birine göre, etrafımızdaki hava, aramızda yaşayan hayvanların tespit edilebilir izlerini taşıyor ve bu keşif, araştırmacıların savunmasız veya nesli tükenmekte olan türlerin popülasyonlarını izleme ve takip etme biçiminde devrim yaratacak.
Farklı alanlardaki bilim insanlarından oluşan ekip tarafından yürütülen iki yeni çalışmada, araştırmacılar, hayvanların yaşadığı yerlerde havadaki örnekleri yakalayan ve filtreleyen vakum cihazları sayesinde canlılar tarafından etrafa saçılan çevresel DNA'nın (eDNA) tanımlanabileceğini keşfettiler.
Danimarka'daki Kopenhag Üniversitesi'nden evrimsel genomik araştırmacısı Kristine Bohmann, "Sonuçları gördüğümüzde şaşırdık. Sadece 40 örnekte memeli, kuş, amfibi, sürüngen ve balıkları kapsayan 49 tür tespit ettik" diyor.
Kopenhag Hayvanat Bahçesi'nin üç farklı noktasından hava örneklerini alan Bohmann'ın ekibi, yalnızca tesiste yaşayan hayvanlarda değil, aynı zamanda tesis dışında yaşayan hayvanlarda da eDNA'yı ve hatta bazı hayvanat bahçesi hayvanlarına verilen etin genetik izlerini tespit etti.
Christina Lynggaard tarafından yönetilen makalede açıklanan teknik, geçmişte büyük ölçüde su veya topraktan alınmış olan hayvan eDNA'sını örneklemek için yeni hava bazlı yöntemlere öncülük edebilir.
Bohmann, "Hayvan DNA'sını havadan vakumlamanın işe yarayacağını düşünmedik" diyor. "Bu, omurgalı biyoizlemenin sınırlarını zorlama potansiyeline sahip, yüksek riskli bir yöntemdi."
Tesadüfen, başka bir bilim insanı ekibi, İngiltere'de yaklaşık olarak aynı zamanda bağımsız olarak aynı şeyi araştırıyordu.
Londra Queen Mary Üniversitesi'nden moleküler ekolojist Elizabeth Clare tarafından yönetilen bu ikinci grup, hava örneklerini Cambridgeshire'daki Hamerton Hayvanat Bahçesi Parkı'nda vakum pompalarına bağlı filtreler kullanarak aldı. Bu yöntem ile 25 farklı türden DNA tanımlandı.
Şu anda Kanada'daki York Üniversitesi'ne bağlı olan Clare, "Konsantrasyonda önemli bir düşüş olmadan, test ettiğimiz yerden yüzlerce metre uzaktaki hayvanlardan ve hatta dışarıdaki mühürlü binalardan bile eDNA toplayabildik" diyor. "Hayvanlar içerideydi ama DNA'ları kaçıyordu."
Ancak her iki araştırma tamamlandıktan sonra, iki ekip aynı şeyi bağımsız olarak birlikte keşfettiklerini fark ettiler. Bilim insanları, her çalışma diğerini doğruladığı ve esas olarak benzer yöntemleri kullanarak bulguları çoğalttığı için bu tesadüfü memnuniyetle karşıladı.
Bu araştırmayı önemli kılan bir başka şey ise, korumacıların ve araştırma topluluklarının bu teknikleri vahşi doğadaki hayvan popülasyonlarını uzaktan izlemek için kullanabilecekleri gerçeği. Özellikle de geleneksel yöntemlerle bulması ve izlenmesi zor olabilen nesli tükenmekte olan türler bu yöntemle kapsamlı bir gözlem içinde tutulabilecekler.
Clare'in ekibi makalelerinde şöyle yazıyor: "Biyoçeşitliliğin azalması krizi, ekosistemlerdeki değişiklikleri izleme konusundaki mevcut yeteneğimizi aşıyor. Havadaki eDNA örneklemesi başarılı bir şekilde geliştirilebilirse, küresel karasal biyoizleme için önemli etkileri olacaktır."
Araştırmacılar, havadaki eDNA'yı yakalamanın tüm potansiyelini fark edip kullanabilmemiz için daha fazla çalışma yapılması gerektiğini kabul ediyor, ancak bu şans eseri ortak keşif, geleceğe dair çok büyük umutlar vadediyor.
Clare, NPR'ye "Bu biraz çılgın bir fikir" dedi. "Kelimenin tam anlamıyla gökyüzünden DNA emiyoruz."
Bulgular Current Biology'de rapor edildi
0 yorum