Evrimsel Uyumsuzluk Günümüz Dünyasında Mücadele Etmemizin Nedeni Olabilir
Araştırmalar, ruh sağlığı sorunlarının artan yaygınlığı gibi çağdaş sorunlarımızın çoğunun hızlı teknolojik ilerleme ve modernleşmeden kaynaklandığını gösteriyor.

Getirdikleri seçenekler, güvenlik ve diğer faydalara rağmen modern koşullara neden kötü tepki verdiğimizi açıklamaya yardımcı olabilecek bir teori, evrimsel uyumsuzluktur.

Uyumsuzluk, fiziksel ya da psikolojik olarak evrimleşmiş bir adaptasyonun çevreyle uyumsuz hale gelmesiyle ortaya çıkar.

Örneğin güveleri ve bazı gece sineği türlerini ele alalım. Karanlıkta yönlerini bulmaları gerektiğinden, yön bulmak için ayı kullanmak üzere evrimleşmişlerdir. Ancak yapay aydınlatmanın icadı nedeniyle, birçok güve ve sinek bunun yerine sokak lambalarına ve iç mekan ışıklarına yönelmiştir.

Aynı şey insanlar için de geçerlidir. Klasik bir örnek, atalarımızın insanlarını besin açısından kıt ortamlarda kalori açısından zengin gıdalar aramaya iten “tatlıya olan düşkünlüğümüzdür”.

Gıda şirketleri, rafine şeker ve yağ yüklü gıdaları seri olarak üretip, başka türlü yararlı olabilecek bir özelliği gasp ettiklerinde, bu tatlıya düşkünlük modern dünyayla uyumsuz hale gelir. Sonuç diş çürümesi, obezite ve diyabettir.

Modern dünya, bir zamanlar adaptif olan içgüdülerimizin ters gitmesine neden olan şeylerle doludur. Örneğin, insanlar akraba temelli, yaklaşık 50 ila 150 kişilik göçebe kabileler halinde yaşamak üzere evrimleşmiştir. Ait olmaya yönelik adaptif ihtiyacımız bu tür ortamlarda iyi işler.

Ancak yüz binlerce yabancının yaşadığı büyük şehirlerde insanlar kendilerini yalnız ve çok fazla yakın arkadaşları yokmuş gibi hissedebilirler.

Araştırmalar ayrıca sosyal hayvanların kalabalık alanlarda tutulduklarında rekabet stresi yaşadıklarını ve bunun da bağışıklık sisteminin zayıflaması ve doğurganlığın azalması gibi fiziksel sağlık üzerinde sonuçları olduğunu göstermiştir.

Kalabalıklaştırma çalışmalarındaki hayvanlar gibi, kalabalık şehirlerde yaşayan insanlar da benzeri görülmemiş düzeyde stres yaşayabilir ve daha az çocuk sahibi olma eğiliminde olabilirler.

Modern toplumlardaki sosyal eşitsizlik de daha eşitlikçi avcı-toplayıcı ortamdan farklıdır. İnsanlar sosyal statüye önem verecek şekilde evrimleşmiştir, bu da bizi kendimiz ve diğerleri arasındaki statü farklılıklarını düzeltmeye motive eder.

Ancak sosyal eşitsizlik çok yoğun olduğunda ve Elon Musk gibi, net servetini yakalamak için ortalama bir Amerikalının yıllık ortalama ücretle birkaç milyon yıl çalışması gereken kişiler medya tarafından düzenli olarak dikkat çekici hale getirildiğinde, sosyal statü ile ilgili endişelerimiz sosyal statü kaygısına yol açabilir.

Sosyal medya, sosyal karşılaştırmalarla ilgili sorunları daha da kötüleştirmektedir. İnsanlar genellikle kendilerinin en iyi yönlerini çevrimiçi olarak paylaştıklarından, sosyal medya gerçekliğin çarpıtılmış bir izlenimini sunar ve bu da izleyicilerin kendileri hakkında daha kötü hissetmelerine neden olabilir.

Değerin beğeniler ve takipçiler aracılığıyla ölçülmesi, insanların başkalarına göre nerede durduklarını daha kesin bir şekilde takıntı haline getirmelerine de olanak tanır.

Bu evrimsel uyumsuzluktan çeşitli sorunlu eğilimler anlaşılabilir. Örneğin, rekabet ve statü kaygısı, eğitim takıntıları, prestijli işler için yarışmak ve materyalizm ile ilişkilendirilmiştir. İnsanlar statü sahibi oldukları izlenimi yaratan şeyleri alabilmek için borçlandıkça, “zengin görünmek için parasız kalma” eğilimi giderek artmaktadır.

İnsanlar ayrıca rekabet avantajı elde etmeleri gerektiğini hissettiklerinde risk almaya daha yatkındır. Artan hayat pahalılığı ile birleştiğinde, insanlar işlerinin sadece toplumsal beklentileri karşılamak için değil, aynı zamanda servet oluşturmak için de yetersiz olduğunu görebilirler.

Küresel yatırım uzmanları derneği CFA Institute tarafından hazırlanan 2023 raporu, Z kuşağından pek çok kişinin bu durumla başa çıkabilmek için kripto para birimleri gibi riskli yatırımlara yöneldiğini gösteriyor. Yoğun rekabetçi modern dünya, insanları tehlikeli estetik ameliyatlar ve kilo verme rejimleri geçirmeye de itebilir.

İnsanlar toplumun başarılı yetişkin beklentilerini karşılamak için mücadele ederken, hayattaki hedeflerini yeniden tanımlıyor gibi görünüyorlar.

Z Kuşağı ve Y Kuşağı katılımcılarıyla yapılan anketler, artan yaşam maliyetlerinin bu yaş gruplarını kariyer hedeflerini düşürmeye ve bir ev sahibi olma, bir aile kurma ve hatta romantik bir eş bulma fikrinden vazgeçmeye zorladığını ortaya koymuştur.

1981 ve 2012 yılları arasında doğan 55.000 kişiyle yapılan 2023 anketi, katılımcıların bunun yerine zihinsel ve fiziksel sağlıklarına daha fazla önem vermeye odaklandıklarını ortaya koymuştur.

Rekabet çok yoğun hale geldiğinde, insanlar baskıyı içselleştirebilir ve anksiyete veya depresyon yaşayabilir. Araştırmacılar, kendine zarar verme ve depresyonu, insanların modern toplumun talepleriyle artık başa çıkamayacaklarını hissetmeleriyle ilişkilendirmiştir. Bu eğilimler özellikle Japonya ve Güney Kore gibi güçlü bir utanç kültürüne sahip ülkelerde yaygındır.

Araştırmalar, bazı dışsallaştırıcı tepkilerin, kazanılması imkânsız görünen bir yarışmanın algılanan adaletsizliğine duyulan öfkeyi içerebileceğini ve bunun da kinizm, saldırganlık ve düşmanlıkla sonuçlanabileceğini göstermiştir. Bu öfkenin bir tezahürü, örneğin, erkeklerin genellikle romantik veya cinsel bir partner bulamadıklarını hissettikleri “incel” çevrelerinde görülebilir, çünkü olasılıklar haksız yere onlara karşı yığılmıştır.

 

Ne Yapabiliriz

Evrimsel uyumsuzluk perspektifi, tamamen atalarımızın yaşam tarzına dönmemizi değil, çevremizi evrimleşmiş doğamızla daha iyi uyum sağlayacak şekilde ayarlamanın yollarını bulmamızı önermektedir.

Örneğin, kalabalıklığı azaltmak veya doğaya erişimi artırmak için yapılı çevreyi tasarlamanın yollarını düşünebiliriz. Gerçekten de, orman banyosu (doğayla bağlantı kurmak için duyusal etkileşime odaklanma) ve topluluk bahçeciliği gibi doğaya dalma, stresi azaltabilir ve refahı artırabilir.

Tüketimciliği ve kitlesel ve sosyal medyaya maruz kalmayı azaltmaya yönelik yaşam tarzı değişikliklerinin yanı sıra iş prestiji yerine anlamlı işe odaklanmanın da yardımcı olması muhtemeldir. Minimalizm ve farkındalık gibi bazı karşı trendler, küçük şeylerden memnuniyet duymanın modernitenin tuzaklarından kaçınmamızı sağlayabileceğine dair artan bir farkındalığa işaret etmektedir.

Bunlar sadece bazı fikirler. Ancak sorunlarımızın evrimsel temelini takdir etmek ve uyumsuzluk perspektifi konusunda farkındalık yaratmak, bunları kökten çözme konusunda bize daha iyi bir şans verebilir.

Jose Yong, Psikoloji Yardımcı Doçenti, Northumbria Üniversitesi, Newcastle

Bu yazı SCIENCEALERT’ de yayınlanmıştır.

 

Fizikist
Türkiye'nin Popüler Bilim Sitesi

0 yorum