Bin yıldır bilim insanları memelilerin dillerinin belirli bir biçimde suyun tadını alıyor mu yoksa daha önce yediğimiz bir şeyin sonradan ortaya çıkan etkisine beyinlerimizin verdiği bir tepki mi olduğunu çözmeye çalışıyorlar. Şimdi ise sonunda bir cevaba sahip olabiliriz çünkü araştırmacılar dilimizdeki bir önsezinin suyu algılaması için geliştiğini belirlediler.
California Institute of Technology’den baş araştırmacı Yuki Oka, dilin tat yoluyla tastant olarak adlandırılan sodyum, şeker ve amino asitler gibi çeşitli temel besin unsurlarını tespit edebildiği belirtir.
“Buna rağmen ağızda suyu nasıl algıladığımız bilinmiyordu. Pek çok böcek türü suyun tadını biliyor, bu yüzden memelilerin de suyu algılamak için tat sistemlerinde bir araç olabileceğini düşündük.”
M.Ö 330’a geri dönüldüğünde Aristoteles’in suyun kendi tadının olmadığını ve daha önce yenilen yemeklerin lezzeti için bir araç olduğunu belirttiği görülür. Tuzlu, tatlı veya asidik bir şey yedikten hemen sonra tadının biraz farklılaştığını fark ettiniz mi?
1920’ler ve daha sonraki yıllardaki çalışmalarla ön plana çıkan su içtiğimizde tadını aldığımız şeyin yediğimiz şeylerin sonraki etkisi olduğuna dair öneriler vardı. Daha sonrasında bu öneriler tükürüğün bile sudan daha fazla tadı olduğunu deneylerle ileri süren Florida Üniversitesi’nden Linda Bartoshuk tarafından bir dizi makaleler vasıtasıyla desteklendi.
Son zamanlarda deneyler, beynimizin belirli bölümlerinin suya yanıt verdiğini gösteriyor. Buna göre belki de dilimizin olmasa da beynimizin sezebildiği bir tat olabilir.
Ancak bu hipotez tam olarak dikkatli bir incelemeye dayanmıyor. Science Magazine’de Emily Underwood’a nakleden Califorina Üniversitesi’nden Zachary Knight’a göre içmeyi durdurmak için tek uyarımız yalnızca yavaş hareket eden iç organlarımıza dayanmıyor:
Beyin su hakkındaki bilgiyi ağızdan ve dilden alıyor olmalı çünkü hayvanlar uzun süreli su içmeyi bağırsaktan ya da kandan uyarı alarak bırakıyorlar. Bu organlar beyne vücudun yeteri kadar su aldığına dair uyarı yolluyorlar.
Oka ve ekibinin, memelerin dili üzerinde içme suyuna özel olarak tepki veren tat alma reseptörlerine ilişkin kanıtları bulmasından dolayı tartışma yeniden alevlendi.
Oka’nın ekibi, farelerle çalışarak, dildeki tat alma hücrelerinden (TRC'ler) saf suya ve birtakım genel tatlara kadar olan elektrik tepkilerini ölçtü.
Beklenildiği gibi, sinirler tatlı, ekşi, acı, tuzlu ve umami olmak üzere beş temel tada karşılık verdi fakat suya karşılık olarak da bir uyarı algıladılar.
Bir basın bildirisinde ekip üyelerinden Dhruv Zocchi şunları aktardı: “Bazı tat hücrelerinin, suyu tespit edebildiğini göstermesinden dolayı bu oldukça heyecan verici.”
Daha sonra ekip çeşitli tat reseptör hücrelerini etkisiz hale getirerek farelerin sinir hücreleri engellense bile hala tatlara karşı cevap verip vermediğini görmeye karar verdi.
Beklenildiği gibi, tuzlu tat reseptörlerini engellediklerinde tuzun artık tat alma sinirlerinde harekete neden olmadığını ancak tatlı tastantların her zamanki gibi alındığını gördüler.
İlginç bir şekilde suya tepki alabilmek için tüm beş tat alma reseptörünü kapattıklarında su algılamasının ve ekşi hücrelerin ayrılmaz olduğunu buldular.
Oka, “Şaşırdığımız şey ekşi tat alma hücrelerini engellediğimizde, su tepkileri de tamamen engellenmişti. Sonuçlar bize suyun ekşi tat alma hücreleri tarafından algılandığı düşündürdü” şeklinde ifade verdi.
0 yorum