Evren nereye, neyin içinde genişliyor? Hep sorulan bir soru.
Evrenin genişlemesi hiçbirşeyin içinde olmadığı pek inandırıcı olmuyor ve böyle bir cevap sanki varlığın başlangıcını bizim evrenle sınırlayıp ilk varlık olarak, en ilk cevaba ulaşma amacı güdüyor ve hatalı gibi. Uzay bir evrimsel yapı ve evrenimiz genişlediği uzay alanını değiştirerek genişliyor olabilir. Bu durumda bizim dışımızda bizden büyük bir hiper uzay olabilir ve onun içinde evrimsel bir alan olabiliriz. büyük patlamada bir enerji dönüşüm başlangıcı olabilirmi?
Evfren hiper bir uzay içinde genişliyorsa kendine uzay alanı katarak potansiyel enerji alanı katıyor demektir. yani evrenin enerjiside sabit deyildir. Enerji uzay alanını yoğunlaşıp birimmı desem hadi öyle diyelim birim uzayın yoğunlaşarak çevresine göre artan yoğunluk farkıyla enerji dediğimiz durum oluşuyor olabilir. uzay alanı evrimsel bir süreç ve enerjileşme bu evrimi hızlandırıyor. Uzay alanın farklı evrim süreçlerinde, enerji seviyelerinde farklı düzendeki etkileşmelerle birleşmeler oluşturup farklı enerji alanları olan maddeyi oluşturuyor. ve her oluşum kendi etki ve etkileşimleriyle bilgi bileşeni oluyor olabilirmi? Ve belkide dönüşüm başlangıçtan beri yıldız ve ilkel yıldızlarda oluşuyordur. ve genişleme dediğimiz şeyin nedenide yoğuşup enerjileşen alanın dış uzaya doğru yaptığı basınç, enerji akışıdır. Senaryo güzelmi arkadaşlar?
Evreni hep şimdiki evrimsel haliyle değerlendiriyoruz , ve başlangıcın bizim evren , varlığın sadece bu evren olduğunu düşünüyoruz. oysa uzayın ne olduğunu bilmiyoruzki. ilk zamanlarda dünyayı merkez zannediyorduk şimdide evrenimizi öyle sanıyor olabiliriz. büyüklük hep yanıltıcı olabiliyor. çoklu evrenler düşüncesi belki çoklu hiper uzaylar, bilmiyoruzki dimi?
Ya da evren sonsuzdur ve galaksiler arasındaki mesafe sonsuza doğru açılıyordur. "Simplicity is the ultimate sophistication" (Basitlik en kapsamlı bilgeliktir)
![Uzay Çalışmalarının Önemi - Süleyman Fişek [Röportaj]](https://fizikist.com/uploads/img/uzay-calismalarinin-onemi.jpg "Uzay Çalışmalarının Önemi - Süleyman Fişek [Röportaj]")