Can Bulabilmek için Bir Algılayan Olmalı.
Suret bulabilmek için ve canlanabilmek için algılanma zorunluluğu vardır. Kısaca evren ya da suret alemi her an yeniden kurulmakta ve yok olmaktadır. Diğer yandan, maddenin varlığının kabulü de geçerliliğini yitirmiş durumdadır. Böylece maddenin varlığının, ancak ONU ALGILAYAN GÖZLEMCİ için geçerli bir varsayımdan ibaret olduğu kanıtlanmıştır. Yani enerji kitlesinin madde diye gözlenmesi, sadece bizlerin algılama biçiminden kaynaklanmaktadır. Bu noktada gözlemlenen hiçbir nesnenin, atom altı boyutta izine rastlanmamaktadır. Üstelik bu düzeyde nesneler arasında sınır ya da ayrımdan da söz edilemez.
Yani evrene baktığımız şekliyle evren, bize bizden yansır. Onda potansiyel olarak her şey vardır. Bakan zihin gerçek anlamda baktığından bağımsız olmadığından, bulunduğu yere ve bakış açısına göre baktığına suret verir, ona anlam yükler. Aslında ne yana bakarsak bakalım kendimizi görürüz. Kendimizi projekte ederiz. Çünkü kişinin zihninden bağımsız ayrı bir evren mevcut değildir ki farklı bir şey görülebilsin. Bu noktada herkesin potansiyel olarak bütüne ait bilgileri alma sınırları, verilen yetkiler dahilinde geçerlidir. Bu yetkiler ise o birimin yaratılış özellikleri yani esma terkibidir.