1

Evrene baktığımız deliğin küçücük oluşu; ölüm,yaşam ve var oluş döngüsünü anlayamamamızın en büyük nedenlerinden biri. Kendi tarihimizin en büyük ve en gizemlerine göz atalım. Nereden geliyoruz ? Nereye gidiyoruz ? Evrenin başlangıcına sebep olan şey ne ? Ölümden sonra başka bir boyutta ya da gerçeklikte yaşam ya da onun türevleri mevcut mu ? Koca evrenin içindeki küçücük yaşam formlarının küçücük soruları bunlar. Biz belkide puzzle'ın sonsuz sayıdaki parçalarından sadece biriyiz ve kendimizi anlayarak puzzle'ın kendisini çözebileceğimizi düşünüyoruz. Ne kadar gerçekçi bu düşünce ? Yaşamın, ölümün ve bu döngünün anlamı diğer parçaları birleştirdiğimizde tamamen değişir miydi ? Ya da gerçekliğimiz ve yanılgılarımız ? Bildiklerimiz, bilmediklerimiz, bilmediklerimizi düşündüklerimiz ve bildiğimizi düşüdüklermiz... Hayatın anlamını açıkladığımızda kendimize şu soruyu sormalıyız: " Puzzle'ın tüm parçaları için ortak ve tatmin edici bir açıklama mı bulduk yoksa sadece bu puzzle içinde kendimizi özel ve kadim hissettirecek bir açıklama mı bulduk ? Çok önemli bu soru bence. Tabi bunun yanında bir kaç soru daha sormalıyız kendimize. Yaşam; enerji alan, harcayan, üreten, depolayan ve tüm bu süreçleri belirli seviyelerde bilinçli ve otomatik yapan sistemler bütünüdür biz insanlar için. Ölüm ise tüm bunların belirli süreler ve belirli koşullar sonunda son bulması ya da işlevini yerine tam getirememesi ( beyin ölümü ) demektir. Mesela beyin ölümü gerçekleşen ya da bitkisel hayata bir travma sonucu giren bir insan ile sağlam bir insanın biyolojik ve ruhsal durumunu kıyaslayalım. Tanımımıza göre ikisi de yaşıyor. Çünkü nefes alıyorlar, kalpleri atıyor ve bilinçli bir şekilde düşüncelerinin ve davranışlarının farkındalar. Fakat bir atletin zihninde bu soru nasıl cevaplanırdı ? Bir atlet için, yaptığı şey ya da meslek yüzünden yaşam demek ; koşmak, hareket etmek ve kas-beyin koordinasyonu demek. O zaman bu atlet zihnine göre beyin ölümü geçiren insan anlamsal olarak ölmüş. William Shakespeare'in dediği gibi " Önce hayaller ölür sonra insanlar. " Bunu anlatmak istediğim şeye uyarlar isem: " Önce hayat tanımlarımız değişir sonra hayatımızın kendisi ".

Kemal ( Bay Hiçkimse ) 6 yıl önce 0
1

Basit olarak bir noktadan diğer bir noktaya, "en hızlı bir şekilde gidebilmenin" yolunu bulabilen, bulunduğumuz toplum şartlarında "bilim" ve "zeka" ile tasvir edilebilir. Ancak 2 nokta arasında "en hızlı bir şekilde" gidebilmenin talep ettiği/edeceği kaynaklar/fabrikalar/alanlar/yakıt/yol ve bu araçlar herkese uygulandığında ortaya çıkacağı fayda ve tarım ve doğa için oluşacak etki negatif mi yoksa pozitif mi ve "kolaylık" olarak adlandırılan hareketsizlik insan sağlığı için pozitif mi?, bu herkese uygulandığında bir kaosa mı sebep olur (kazalar/ölümler/havakirlllği/hareketsizlikten kaynaklanan hastalıklar vs)? Yoksa faydaya mı ve dolayısıyla "kişisel" olarak düşünülürse bunu ilk tetikleyen bakımından zeki ancak herkese genellendiği zaman aslında bozulmaya giden bir kırılma noktası mı, aslında bir noktadan sonra her şeyin nötr seviyesini takdir eder noktaya geliyorsunuz (bir zamanlar modernizim adı altında dayatılan şehirleşmenin, şimdi kırsal yaşamı ve eski geleneği özlemesi vs gibi) dolayısıyla bilim sermayeye hizmet ettiği müddetçe, maalesef sıkıntılar ortaya çıkmakta ki ben bugün ki terör ve birçok kaosu buna bağlıyorum, çünkü kaynakları kasıtlı olarak sömürülen ülkelerin toplumlarında bir radikalleşme ortaya çıkıyor ve bu sömüren ülkelere terör olarak geri dönüyor. Yani genel olarak baktığınız zaman, hiçbir düzey natürel düzeyin üzerinde değil (bana göre) ve komplex ve köşeli görünmesi bunu değiştirmiyor. Şuanda üzerinde durulan driverless car ve rototlaşma da maalesef bu basit olarak verdiğim örneğin başka kırılma noktaları. bu sistemler olabildiğince gelir dağılımını bozucu, zengin-köle olarak kutuplaştırıcı (olabildiğince sermaye sahipleri ve son kullanıcı arasındaki insan unsurunu kaldırmaya çalışan,birçok işsiz yaratacak olan), insanlar arasındaki bağları sanallaştırıp onlara satarak (paket yükletip parayla aldığımız ve faturasını ödediğimiz sosyal medya, cep telefonları, mesajlar ve bunun sonucu olarak birbirinden olabildiğince kopuklaşmış aileler, mahalleler, apartmanlar vs) ve sex robotları ki yakında bence bunlar sosyal medya ile senkronize edilip, insanlar arasındaki en temel etkileşimleri hedef alıp işin doğasını bozacak hatta bozdu bile ve bu yaratılan bağımlılıklar üzerinden sadece belirli kişileri zengin etmekte ve biz de bu araçların modern köleleri olarak kullanmaya devam etmek için sürekli ödemeler yapacağız ve günden güne artacak. Şu noktaya vardım ki bilgelik çok önemli ve bırak insanlar arasındaki ayrımı, hayvanlar arasında dahi ince düşünmeyi ve mevcut naturel sistem açısından her organizmanin bir önemi olduğunu düşünmeyi gerektiriyor. (En son okuduğum bir araştırmada antik çağlardaki mumyalardaki kanser bulgusuna rastlanmaması ve günümüzde bunun aşırı derecede yaygın olması, "kanserin" insan yapımı olduğunu ortaya çıkardı, dolayısıyla her ne kadar tıpta bile ilerlediğimizi iddia etsekte, çok emin konuşmamak lazım)

MEHMET GÜVENDİ 6 yıl önce 0