Necmi Bey,
Bence silmeyin... Okuyup düşünene dersler var yazınızda...
Bizim dönemimizle, bu dönem arasındaki fark; gözlemlediğim kadarı ile "hız"... Çok hızlı yaşıyorlar, öğreniyorlar, unutuyorlar ve karar veriyorlar.
Bunda internetin ciddi rolü var.
Hem çok olumlu hem de olumsuz.
Olumsuz yanı birey olarak, zihinlerinin hayal gücü üretim kapasiteleri daralıyor. Çünkü branşlaşıyorlar, uzmanlaşıyorlar. Çok hızlı bilgi alışverişinden, eldeki bilgiyi özümseyip, kendilerine göre bir yaklaşım üretmede zorlanıyorlar.
Oysa kitap okumak, bilginin özümsenmesi ve kavranıp içine yeni bir şeyler katılması için en iyi yol. Kitabı bitirene kadar, kavramlar kafamızda şekillenir ve bizden de bir şeyler katabiliriz.
Yani kendi felsefemizi, bakışımızı, hayal gücümüzü... Üstelik kitabı her ele aldığımızda, aynı satırlardan farklı anlamlar ve kavramlar çıkartırız. Aslında değişen kitap değil, biz olduğumuz için.
İnternet ortamındaki bilgide bu imkanlar çok dar. Sürekli bilgi yenileniyor, çeşitleniyor. Her bilgiden bir tutam alınıyor... Bu seferde karşımıza, bu bilgilerle yapılmış yarım yamalak felsefeler (felsefe: bilgiden bilgi üretme anlamında kullanıyorum) çıkıyor.
Bunda eğitim sistemimizin kusurları da çok. İlk ve orta dönemde verilen fizik-fen bilgisi ve matematik'te verilen bilgiler aslında temel oluşturmak için fazlasıyla yeterli. Ama kullanılan teknikler ve eğitimin amacının farklılaşması (sınav başarısı), verilen bilginin kavranmadan yorumlarda kullanılmasına yol açıyor.
Yetişme koşullarımız ve amaçlarımız farklı. Bizler tek başına kaldığımızda bile bilgi ve zekamızla hayatı idame üzerinde bir bakış altında yetiştirildik.
Onların ki ise kolektiflik üzerine kurulu. Bu kollektif yaşam içinde bir birey olmayı öğreniyorlar. İnternet onları birbirine bağlayan, birbirlerinin açıklarını bulup kapatabilen bir sistem.
Uzmanlaşıyorlar. Bu şekilde hem güdülmeye hazır hale getiriliyorlar, hem de bunları birleştirecek bir uzman yönetici altında, bizlerin asla başaramayacağı eserlere katkıda bulunabiliyorlar.
Bunu ben, nüfusu artan ve kaynakları kıtlaşan dünyamızda, zekanın bireysellikten, kollektifliğe geçişi olarak yorumluyorum. Hepimiz ara aşamadayız. Onlar biraz daha evrilmiş sadece. Ama onlarda sonrakilerle benzer sorunları yaşayacaklar.
Evet, internet ortamı güvenilir bir ortam değil. ama sorgulamaya ve doğrusunu araştırmaya müsait bir durum.
Bizim kitaplara olan güvenimizin kökeninde, eskiden yazılan kitapların ciddi elemelerden ve kontrollerden geçirildikten sonra basılmasından kaynaklanıyor. Bu alışkanlığımıza rağmen, artık kitapların güvenirliği de internetten etkileniyor. (Belki de akademik kurumlarca basılmadıkça, hiç bir kitap tam anlamıyla güvenilir olmayabilir şu anda ... Hatta eğer (mevcut haliyle) Tübitak gibi kurumlarca hazırlanmış ise bile ciddi sorgulamalar gerekebilir.)
Bizim her durumda onlara katkı yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Eskiden bilim kitaplarında yazılan bir şey, en azından o dönemki bilgilere göre, doğru ve kesindi. İnternet ise öyle değil. Benim gibi birisi bile internet ortamında bir şeylere yazıp, ciddi ciddi paylaşabiliyor. Okuduğu her şeyi ciddiye alıp inceleyen bizler için bu durum tam bir bilgi kirliliği... Onlar içinse, içinden işlerine geleni alıp kullanabilecekleri bir yığın. (Hatta aramızda 10 yaş civarı fark var. Bu bile beni, size oranla daha fazla "işine gelen bilgiyi kullanan" yapıyor. Siz çok daha sert ve geçerliliği kesinleşmiş bilimsel süzgeç kıstaslarıyla bilgiyi saflaştırıyorsunuz.)
Bu durumda Evet, benim bilgim biraz "kirli"... :-) (Neyse bu kadar özeleştiri yeterli)
Bu yüzden bu kaybedilmiş bir mücadele değil. Onlar, kollektif zekanın parçaları olan bir toplumsal yapıya ve bilgi üretim yapısına yöneliyorlar. Yapabileceğimiz her katkı, onları bu kavrama ulaşmak için "harcadığımız zaman ve emek tüketiminden" kurtaracaktır. Üstüne kendilerinden bir şeyler eklemeleri için zaman fırsatı sağlayacaktır.
(Üstüne üstlük biz onlara göre çok avantajlıyız. Eğer bir şey olursa, (inşallah olmaz) 3ncü dünya savaşı gibi bir şey çıkarsa ya da Amerika'daki serverlar çökerse, bize muhtaçlar.
Hani şu zombili diziler filmler var ya, hepsi aynen öyle ellerindeki çalışmayan elektronik alet düğmelerine basan zombiler gibi olacaklar. :-))))
Diğer yandan ülkemizde bu tür bir "ulusal kollektif zekanın gelişmemesi için" çok çaba harcanıyor. Bu toplumumuzu zihinsel anlamda geride bırakacak şekilde; dizilerle, yarışmalarla, evlenme programlarıyla, boş anlamsız açık oturumlarla, gelecek vizyonu yerine olmuş bitmiş ve geri dönüşün artık imkansız olduğu geçmişin başarılarının ele alınmasıyla, bayağılık düzeyine inmiş siyasetçi laf sataşmalarıyla gündem yaşayan topluma döndürülüyoruz.
Buna, birey bazında kimse karşı durabilecek güçte değil gibi... Ancak kollektif bir zekanın hakkından gelebileceği bir durum bu. Geleceğe bakabilen bir toplum için, bu gençlerden bir kaçı nüve olabilir. Olacaktır da...
Eğer tüm bilgimize ve yaşımıza rağmen, bizler (büyükler) hak ettikleri anlayışı gösteremezsek ("hoş görü" demiyorum; bilgiyle ezin, felsefeyle ezin, mantıksız kısımlarıyla ezin. Hatalarını, yanlışlarını dökün. Zorlansınlar, yeni yollar ve alternatifler arasınlar, doğruyu bulmak için, "hakkımızdan gelmek için" zorlansınlar. Ve başarsınlar! Ki bunun için de tekrar tekrar hata da ısrar etmelerinde anlayışlı olmalıyım...) başka kim gösterecek?
Onların tahammül sınırları çok geniş değil gibi...
Gelecekte bizim onlara ihtiyacımız olmayabilir ama "çocuklarımızın birbirine ihtiyacı" olacak. Bunu onlar için yatırım olarak düşünün.
İnanın siz yazmayınca, bir çok kişinin de yazma isteği ölüyor. Bir yandan da anlıyorum. Arada bir insan uzaklaşmak istiyor, ama... Bu bir bağımlılık... Bir sonraki raunt için zihinsel yenileme diyelim (mi?).