2

Yerçekimi bir kuvvet midir

prodüksiyon 7 yıl önce 34
0

21 Kasım 2016 From: Alliance33 sorun şurada işte 2. paragrafınızda belirtmişsiniz...graviton fırlatma olayı...ilk kütle oluştuğu sırada aynı anda kütle çekim kuvveti de oluşuyor...yani gravitonun oluşması için yeterli zaman yok.... uzay-zaman dokusu meselesine gelirsek zeminin tek boyutlu sonsuz sayıdaki enerji paketçikleri(iplikçikleri) şeklinde olduğu üzerine varsayıyorum... bu durumda bu iplikçikler mevcut taşıdığı enerji miktarlarının üstüne ekstradan fazla bir enerji yükü geldi ve bu enerji yükünü diğer iplikçikler vasıtası ile ileterek diğer kütlenin oluşturduğu enerji iplikçiği ile birleşerek kütle çekim kuvvetini oluşturdular.... kütle arası mesafe ne kadar kısa ise kütle çekim kuvveti o kadar güçlü olur...çünkü iplikçikler arası etkileşme mesafesi kısa olduğundan.bu durumu ışığın dalga boyu gibi düşünebilirsiniz...ışık kaynağından uzaklaştıkça dalga boyu büyür taşıdığı enerji miktarında birim başına azalma görülür...işte kütle çekim kuvvetinin enerjisi de buna benzer 2 kütle arasındaki enerji iplikçiklerinin boyu ne kadar uzarsa taşıdığı enerji miktarı azalır. From: shibumi_tr Net bir ifade de bulunacak kadar konuya hakim değilim. Aslında hiç kimse hakim değil. Sadece varsayımlar... Bence; Konuyu ele alırken, kütleyi, kütle çekim kuvvetini ayrı ayrı ele almak gerekiyor. Her nekadar ikisi birbiri ile bağlantılı gözükse de... Bence de graviton isimli parçacık olmayabilir. Normal parçacık temelli teorilerde, graviton etki-tepki ilkesiyle kuvvet taşıyor. İki kütle de birbirine graviton fırlatıyor ve kütleler birbirini çekiyor. Mantığını hala anlamadım. Belki bu yüzden yoktur diyorum bende... Diğer yandan kütle çekim alanı, bana göre bir yansıma alanı, kütleden kaynaklanıyor ama geniş bir alana yansıdığı için birim kuvveti çok düşüyor. alan olduğu içinde, mesafenin karesi ile ters orantılı düşüyor. Diğer kuvvetler bir odaklanma kuvveti, mercekle güneş ışığının toplanması gibi, hedef ne kadar küçük ise odaklanan enerji o kadar yoğun oluyor. Bunların en dışında kütleden yansıyan dalgalar var ki, işte en dışta olmanın getirdiği ters açı ve yansıma ile gelen dağılma bu durumu bize \"diğerlerine oranla zayıf gösteriyor\" Hangi kuvvetin ilk oluştuğunu bilemiyorum. Hepsinin aynı ilke ile işleyebilmesi için aralarındaki bağı kavramak lazım. Muhtemel, belirttiğiniz gibi ilk kuvvet kütleçekim olmalı gibi ama ... Burada benim tanım getiremediğim şey, uzay-zaman dokusunun bu kuvveti nasıl bir mekanizma ile taşımış olabileceği. Bana göre uzay-zaman dokusu, hafif enerji yoğunluğu olan bir akışkan... Bu çerçeveden bakınca, kuvvetin nasıl taşınmış-iletilmiş olabileceği hakkında fazla bir fikrim yok. Bana akışkan içindeki hareketli parçacıkların durumu ilham verdi. (Aynı yönlü) Hareketli iki nesne arasındaki basıncın düşmesini ele aldım ama şu ana kadar bu yaklaşım pek destek görmedi. Belki siz daha net ve farklı bir gözle bakıp, yeni bir tanım önerebilirsiniz. İyi çalışmalar dilerim. From: Alliance33 Kütle çekim kuvvetini taşıdığı varsayılan gravitonun olmadığını düşünüyorum... diğer kuvvet taşıyıcıları atom ile ilgili iken kütle çekim kuvveti atom ile ilgili değil uzay-zaman dokusunun kendisi ile ilgili olduğunu düşünüyorum... dolayısıyla bu kuvveti (enerjiyi) uzay-zaman dokusunun kendisinin ilettiği üzerine... çünkü 4 temel kuvvetten en güçsüzü kütle çekim kuvvetidir ama bu 4 kuvvetten ilk oluşan kuvvette kütle çekim kuvvetidir. atomları oluşturan kuarkların bile uzay-zaman dokusuna bir etkisi vardır...yani atom daha oluşmadan ve atomu oluşturan öğeleri birbirine bağlayan kuvvetler ortada bile değil iken kütle çekim kuvvetinin kendisi mevcuttu... bu kuvvetin taşıyıcısının parçacık olma ihtimali benim yukarıdaki düşüncelerime göre sıfır (0)... benim için en uygun aday uzay-zaman dokusunun kendisidir. planck boyutundaki enerji paketçikleri(iplikçileri) arasındaki enerji(kuvvet) alışverişini sağlayan mekanizmada gizli herşey...çünkü bu iplikçikler arasında bir boşluk olduğu kanaatindeyim...enerjinin bir iplikçikten diğerine atlama olayı asıl gizem gibi duruyor...

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0
0

Bana göre bir bakış açısı ile yukarıdaki konuyu yorumlarsam; Zannettiğimiz anlamda bir \"Kütle çekim kuvveti\" diye bir kuvvet olmayabilir. Bana kuvvetle muhtemel geliyor. O zaman dersiniz ki, \"Peki, kütleleri birbirine iten şey ne?\" , \"Nasıl, tüm fizikçilerin neredeyse kabul ettiği gibi, temel ve ilk kuvvet oluyor?\" Verilen cevabın, \"eşdeğerli açıklamalarla\" bu sorularda cevap vermesi gerekiyor. Bence cevap \"akışkan dinamiğinde\" yatıyor. Kütle\'nin nasıl oluştuğu konusundaki fikirlerimi daha önceki tartışmalarımızda açıkladım. Onlara girmeyeceğim. Direk, oluşan ilk temel kütleli parçacıktan devam edersem konuya... Evrenin enerji (zamanla seyrelen) yoğunluğundan dolayı, bir akışkan olarak kabul ederek işe başlamalıyız. Işığın bu ortamdaki maksimum hızı belli...20nci yüzyıl başında, eterin olmadığını kanıtlayan çalışmada, ana mantık; eğer eter var ise, daha uzak mesafeyi kat eden fotonun yavaşlaması gerektiğiydi. Oysa foton böyle bir yavaşlama yapmadı. Oysa şunu düşünmek lazım, su altında kullanılan radar sonik dalgalarda, yansıyan sesin hızı, yollanan sesin hızından düşük mü oluyordu? Bildiğim kadarı ile ses dalgalarının su altındaki hızı genel olarak değişmiyor. (Tabii ortam ısısı, akıntı hızı, asal madde sayısı gibi etmenler göz ardı edilirse...) Bunu fotonun, boş (ekstra madde ya da enerji alanı içermeyen) uzay-zaman dokusundaki hızının sabit olduğu şeklinde de yorumlayabileceğimizi düşünüyorum. (Fotonlar tek boyutludurlar. Tek boyutlu olarak doğrusal hareket ederler. Ancak dalga formunda iken iki boyutludurlar. Doğrusal olarak hız alırlarken -ışık hızı- buna dik olan ikinci boyut üzerinde de titreşirler. Yani dalga enerjilerini bu ikinci boyut üzerindeki titreşimde taşırlar. Bu titreşim alınan mesafe aldıkça, dalga boyu değişimine, enerji kaybına uğruyor.) Neyse, ilk parçacığa dönersek, akışkan içindeki hareketli nesneler (veya sabit duran iki nesne arasından akan akışkan) arasındaki mesafeye göre etkileşim olur. Sanırım buna kritik mesafe diyebiliriz. Bu mesafenin altındaki nesneler birbirine yaklaşırken, bu mesafenin üstündeki nesneler birbirinden uzaklaşır. Tabii bu mesafe nesnelerin akışkan içindeki hacimlerine göredir. Bizim gözlemlediklerimiz 3 boyutlu bir ortamdaki akışkan içindeki nesneler. 4 boyutlu uzay+zaman dokusunda ise aynı görevi \"kütle\" görüyor olmalı. Yani kütle miktarları artıkça bu kritik mesafe daha da geniş bir alanı kapsıyor. Peki, Niçin? Çünkü kritik mesafenin altında birbirine yaklaşmış nesnelerin arasındaki \"akışkanın hızı\" artıyor, buna karşılık akışkanın basıncı bu alanda düşüyor. Bu durumda nesneler, bu alan dışındaki daha yüksek olan basınç tarafından birbirine itiliyor. İşte sizin \"kütle çekim kuvveti\" dediğiniz şey bu... Yine bu kritik mesafenin üstündeki nesneler (ya da sistemler) aynı akışkan basıncı nedeniyle birbirinden uzaklaştırılıyor. Bu da sizin \"karanlık enerji\"niz oluyor. Kütlenin ayrıca bir hareketi daha var. Bu da evrenin genişlemesiyle beraber aynı yönlü, yani üç uzamsal boyut üzerinde, hareket etmesi. Böyle bir hareket, sırasında da gene akışkan içindeki hareketi, çevresindeki akışkan büküyor. Yani kütle bu hareketi sayesinde, çevresindeki uzay+zaman\'ı bükebiliyor. Zaten kütle çekim ile ivme arasındaki benzerlikte buradan kaynaklanıyor. Bunu gözünüzde, tenis topunun havadaki hareketi sırasında etrafındaki havada oluşturduğu türbülans olarak ta canlandırabilirsiniz. Yalnız dikkat edin, teniz topunun hareketi tek yönlü ve iki boyut üzerinde. Anlık hareket bileşkesi (2 uzamsal boyut üzerindeki hareketinin) üzerinden türbülans oluşturuyor. Yani tek boyutlu bir hareket söz konusu. Kütlenin oluşturduğu türbülans ise 3 boyutlu. Aralarındaki bu farkı unutmayın. Buradan kütle çekim alanı ile uzay+zamandaki bükülmeyi sağlayabiliyorsunuz. Şimdiye kadar kütlelerden yayılan kütle çekim dalgalarını tam oturtamamıştım. Sanırım şu ana kadar da hatalı bir yaklaşımla, bir yansıma olduğunu düşündüm. Ancak yukarıdaki yazıları okurken, kütlenin bu akışkan içinde hareket ederken, her hareketi dilimi sırasında (1 Planck aralığını, 1 Planck zamanında aldığında), bu akışkan içinde dalgalar yayıyor olabileceğini fark ettim. Üstelik üç boyutlu bir hareket olduğu için, bu dalgalar küresel değil, çok odaklı olmak zorunda... (NASA\'nın çarpışan karadeliklerden yayılan kütle çekim dalgaları canlandırmasındaki gibi..) Bu konu üzerinde şimdilik araştırıyorum. Dilerim işinize yarar.

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0