Bana göre bir bakış açısı ile yukarıdaki konuyu yorumlarsam;
Zannettiğimiz anlamda bir \"Kütle çekim kuvveti\" diye bir kuvvet olmayabilir. Bana kuvvetle muhtemel geliyor. O zaman dersiniz ki, \"Peki, kütleleri birbirine iten şey ne?\" , \"Nasıl, tüm fizikçilerin neredeyse kabul ettiği gibi, temel ve ilk kuvvet oluyor?\"
Verilen cevabın, \"eşdeğerli açıklamalarla\" bu sorularda cevap vermesi gerekiyor.
Bence cevap \"akışkan dinamiğinde\" yatıyor. Kütle\'nin nasıl oluştuğu konusundaki fikirlerimi daha önceki tartışmalarımızda açıkladım. Onlara girmeyeceğim.
Direk, oluşan ilk temel kütleli parçacıktan devam edersem konuya... Evrenin enerji (zamanla seyrelen) yoğunluğundan dolayı, bir akışkan olarak kabul ederek işe başlamalıyız.
Işığın bu ortamdaki maksimum hızı belli...20nci yüzyıl başında, eterin olmadığını kanıtlayan çalışmada, ana mantık; eğer eter var ise, daha uzak mesafeyi kat eden fotonun yavaşlaması gerektiğiydi. Oysa foton böyle bir yavaşlama yapmadı.
Oysa şunu düşünmek lazım, su altında kullanılan radar sonik dalgalarda, yansıyan sesin hızı, yollanan sesin hızından düşük mü oluyordu? Bildiğim kadarı ile ses dalgalarının su altındaki hızı genel olarak değişmiyor. (Tabii ortam ısısı, akıntı hızı, asal madde sayısı gibi etmenler göz ardı edilirse...)
Bunu fotonun, boş (ekstra madde ya da enerji alanı içermeyen) uzay-zaman dokusundaki hızının sabit olduğu şeklinde de yorumlayabileceğimizi düşünüyorum. (Fotonlar tek boyutludurlar. Tek boyutlu olarak doğrusal hareket ederler. Ancak dalga formunda iken iki boyutludurlar. Doğrusal olarak hız alırlarken -ışık hızı- buna dik olan ikinci boyut üzerinde de titreşirler. Yani dalga enerjilerini bu ikinci boyut üzerindeki titreşimde taşırlar. Bu titreşim alınan mesafe aldıkça, dalga boyu değişimine, enerji kaybına uğruyor.)
Neyse, ilk parçacığa dönersek, akışkan içindeki hareketli nesneler (veya sabit duran iki nesne arasından akan akışkan) arasındaki mesafeye göre etkileşim olur.
Sanırım buna kritik mesafe diyebiliriz. Bu mesafenin altındaki nesneler birbirine yaklaşırken, bu mesafenin üstündeki nesneler birbirinden uzaklaşır. Tabii bu mesafe nesnelerin akışkan içindeki hacimlerine göredir. Bizim gözlemlediklerimiz 3 boyutlu bir ortamdaki akışkan içindeki nesneler.
4 boyutlu uzay+zaman dokusunda ise aynı görevi \"kütle\" görüyor olmalı.
Yani kütle miktarları artıkça bu kritik mesafe daha da geniş bir alanı kapsıyor.
Peki, Niçin? Çünkü kritik mesafenin altında birbirine yaklaşmış nesnelerin arasındaki \"akışkanın hızı\" artıyor, buna karşılık akışkanın basıncı bu alanda düşüyor. Bu durumda nesneler, bu alan dışındaki daha yüksek olan basınç tarafından birbirine itiliyor.
İşte sizin \"kütle çekim kuvveti\" dediğiniz şey bu...
Yine bu kritik mesafenin üstündeki nesneler (ya da sistemler) aynı akışkan basıncı nedeniyle birbirinden uzaklaştırılıyor. Bu da sizin \"karanlık enerji\"niz oluyor.
Kütlenin ayrıca bir hareketi daha var. Bu da evrenin genişlemesiyle beraber aynı yönlü, yani üç uzamsal boyut üzerinde, hareket etmesi. Böyle bir hareket, sırasında da gene akışkan içindeki hareketi, çevresindeki akışkan büküyor. Yani kütle bu hareketi sayesinde, çevresindeki uzay+zaman\'ı bükebiliyor. Zaten kütle çekim ile ivme arasındaki benzerlikte buradan kaynaklanıyor.
Bunu gözünüzde, tenis topunun havadaki hareketi sırasında etrafındaki havada oluşturduğu türbülans olarak ta canlandırabilirsiniz. Yalnız dikkat edin, teniz topunun hareketi tek yönlü ve iki boyut üzerinde. Anlık hareket bileşkesi (2 uzamsal boyut üzerindeki hareketinin) üzerinden türbülans oluşturuyor. Yani tek boyutlu bir hareket söz konusu. Kütlenin oluşturduğu türbülans ise 3 boyutlu. Aralarındaki bu farkı unutmayın.
Buradan kütle çekim alanı ile uzay+zamandaki bükülmeyi sağlayabiliyorsunuz.
Şimdiye kadar kütlelerden yayılan kütle çekim dalgalarını tam oturtamamıştım. Sanırım şu ana kadar da hatalı bir yaklaşımla, bir yansıma olduğunu düşündüm.
Ancak yukarıdaki yazıları okurken, kütlenin bu akışkan içinde hareket ederken, her hareketi dilimi sırasında (1 Planck aralığını, 1 Planck zamanında aldığında), bu akışkan içinde dalgalar yayıyor olabileceğini fark ettim. Üstelik üç boyutlu bir hareket olduğu için, bu dalgalar küresel değil, çok odaklı olmak zorunda... (NASA\'nın çarpışan karadeliklerden yayılan kütle çekim dalgaları canlandırmasındaki gibi..) Bu konu üzerinde şimdilik araştırıyorum.
Dilerim işinize yarar.