Sanırım klasik tanımı sormuyorsunuz. Bu konuda çok kaynak var zaten. Sorun zamanın elle tutulur bir yanının olmayışı. Bizim için sadece kavram olarak var. Ama bu zamanın soyut niteliğinden dolayı değil, bizim kısıtlılığımızdan dolayı böyle...
Bizler için, üç boyutlu nesneler için zaman; olayların oluş sıralamasıdır. Sebep ve sonuçlarıyla olay zincirinin tanımıdır.
Evren açısından zaman; bir ölçü birimidir. Hareket ile ölçülür. Belirli bir hızda yapılan hareketin gerçekleştiği süreye göre ölçülür. Saatin yelkovanının hızına göre mesela dakikalık süreyi belirleriz. Ya da sezyum atomunun frekansına göre, fark etmez. Belirli bir hareket sayısına ve hızına bağlıdır.
Diğer bir deyişle, hareketin değişme (ivmeye) oranıdır; (V/a)
Peki neyi ölçer? Bana göre temelde genişlemeyi ölçer. Evrenin ne kadar genişlediğini gösterir.
Biz de bu ölçü biriminden faydalanırız. Kendimize paylar çıkartırız.
Zaman ve hız arasında da bir bağlantı vardır. Ters bağıntı olduğu için, ikisi de aynı anda artmaz. Biri azalırken, diğeri artar ... Tabii bu aritmetik bir oran değil. Boyutlar adını verdiğimiz bir başka kavram yüzünden asimetrik. Daha çok bir hiperbol grafik gibi.
Şahsi Düşüncelere gelirsek:
(Zaman x Hız karşıtlığı Nedeni; BENCE enerji paylaşımı... Hesaplamalarını yapabilecek düzeyde bilgimde yok. Ana fikir olarak, Uzamsal Boyutlarla, Zaman arasındaki üslü bir ilişki var. Bir tanesi kareli artarken, diğeri karekök kadar azalıyor gibi.... Bir de işin içine hıza göre oluşmuş açılar da giriyor. Bir bakıma vektör ve trigonometri hesabı ama beni biraz aşıyor. Ana yaklaşımı korumaya çalışarak paylaştıydım.)
Bana göre ise \"Zaman\" biraz daha farklı bir kavramı ifade ediyor. Evrenin genişlemesinin evren içine bir etkisi olması gerektiğini düşünüyorum. Hatta çift yönlü olması daha muhtemel. Bu nedenle evrenin genişlemesi ile, her genişleme safhasının evrene dalga olarak yayıldığını düşündüm. Bu bana temel alınacak ritmik bir hareket sağladı.
Evrendeki en küçük ve altında ölçüm yapılamadığı için, bu dalganın fark edilmemesi için çok yüksek bir frekansta (ki bu parçacık özelliği verecek) ve Planck ölçeklerinde bir dalga boyu ile enerjiyi itip/taşıyıp momentum sağladığını düşündüm. Kütlenin temelini de buna bağladım.
Neyse bu dalgalanmanın tüm diğer özelliklerini bir kenara bırakırsak, cismin yaptığı harekete göre zaman belirlendiğine göre, eğer cisim gerçekten sabit olsa, zamanın cisim üzerindeki hareketi de aynı sonucu verecektir diye ele aldım. (Duran merdivende yürümek ile yürüyen merdivende durmak gibi) ...
Şunu fark ettim. Evrenin belirlenmiş bir 3 boyutlu koordinatından bu dalgaları geçirirsek, o koordinattan geçen dalga sayısı, nesnenin evrenin genişlemesi ile yapmış olduğu değişim miktarını yani zamanı verecektir. Dalgaların belli bir aralığı olduğu için, cisim hareketlendiği zaman her yarım frekans aralığındaki mesafe değişecekti. Yani uzayacaktı. Bunu görelilikteki zaman genleşmesi ile kıyasladım. Ayrıntı hatlarını tam olarak belirleyemesem de uyuyordu. Hareket ile nesnenin zaman ile yaptığı açı değişiyordu ve iki aralık arası mesafe artıyordu.
Eğer bir nesne için zamanı, üstünden geçen dalga sayısı olarak ele alırsak, hareket ettiğinde kat ettiği yol da uzuyordu. Aynı sayıda dalgayı geçtiği zaman ancak aynı birime ulaşıyordu. Bunu da zaman genleşmesine benzettim. Örneğin; Evrende sabit nesne için 100 dalga bir saniye ise, hareketli nesne içinde 100 dalga bir saniye idi. Ama ikisini kıyaslayınca aralarında fark vardı. Evrendeki sabit nesne 120 dalga aşarken, hareketli olan 100 dalga aşıyordu ancak.
Bu şekilde de zamanı somut bir obje olarak gördüm...
Tabii bunlar şahsi bakışım ve bilim dünyasında geçerli bir yaklaşım değil. En azından şimdilik. Çünkü bu açıdan ele alınmamış. Varsa da ben bilmiyorum.