Hayat bazen bize bilmediğimiz dünyaların kapılarını aralayacak ilham dolu hikayeler sunar. Sosyal medyamda dolaşırken ansızın Türk bilim insanı Remziye Hisar ile karşılaştım. Hayatını yeni öğrenmiş olmaktan dolayı biraz üzgünüm, ancak onun ilham verici öyküsünü keşfetmek, beni fazlasıyla motive etti. Özellikle bugünlerde, bilim insanlarımızın bize umut aşılaması çok önemli. Remziye Hisar, bu umudu en güzel şekilde temsil eden, değerli bir akademisyenimizdir. Benim gibi Remziye Hisar'ın öyküsünü keşfetmemiş olanlar için bir araştırma yaptım gelin beraber okuyalım.
Remziye Hisar (1902 – 13 Haziran 1992), Türk akademisyen ve kimyagerdir. Sorbonne Üniversitesi'nden mezun olan ilk Türk kadını olarak tarihe geçmiştir. Kariyeri boyunca çeşitli Türk üniversitelerinde akademik görevlerde bulunmuş ve Türk bilim dünyasına değerli katkılarda bulunmuştur. Özellikle metafosfatlar ve Türk otları üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Hisar, kimya alanında çok sayıda önemli makale yayınlamıştır. Türkiye'nin ilk modern kadın bilim insanlarından biri olarak kabul edilen Remziye Hisar, bilimde kadınların var olmasına ve aktif bir şekilde yer almasına ilham vermiştir, böylece eşitlikçi bir bilim ortamının önemini vurgulamıştır. Dünyaca ünlü fizik bilimci Feza Gürsey ile Uluslararası Psikoloji Cemiyeti’nin tek Türk üyesi olan psikiyatrist Deha Gürsey’in anneleridir.
Remziye Hisar, 1902 yılında Üsküp'de doğmuştur. Annesi Ayşe Refia, babası istihkâm yarbayı Salih Hulusi'dir. 1909 yılında ailece Üsküp'den İstanbul'a taşındı. Remziye Hisar, daha 9 yaşında iken Davut Paşa'daki üç yıllık mekteb-i iptida-i'yi, bir yılda tamamladı. Daha sonra, İttihat ve Terakki Mektebi ve Emirgan İnas Rüştiyesi'ne devam etti; çok sevdiği Türkçe öğretmeninin İstanbul Darülmuallimatı'na (Kız Öğretmen Okulu) transfer olması üzerine, öğrenimini bu okulda sürdürdü. 15 Temmuz 1919 tarihinde okulun Darülfünun'a hazırlamak üzere oluşturduğu iki sınıflık bölümünden birincilikle mezun oldu.
Remziye Hisar, İstanbul Darülmuallimat (Kız Öğretmen Okulu)'dan mezun olunca Darülfünun'un (İstanbul Üniversitesi) Kimya Bölümü'ne kaydını yaptırdı. Kız öğrencilerin erkek öğrencilerden ayrı saatlerde ders aldığı bu dönemde, kimya bölümündeki üç kadın öğrenciden birisiydi.
Kimyayı dalını seçme nedenini bir röportajında şöyle açıkladı: “Fen derslerinde kanunlarda olsun, buluşlarda olsun hep yabancı adlar görmek beni kahrediyordu. Fen alanında bir tek Türk adı görememenin ezikliğini, bu dalda başarılı olursam giderebilirim sanıyordum.”
28 Mayıs 1918 tarihinde Sovyetler'den ayrılan Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de açılacak bir okulda öğretmenlik yapmak üzere İstanbul'dan kadın öğretmenler talep edilmesi üzerine beş okul arkadaşlarıyla birlikte 15 Aralık 1919'da İstanbul'dan ayrılıp Azerbaycan'a gönderildi. 28 Nisan 1920 tarihinde Azerbaycan'ın tekrar Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'ne katılmasına kadar orada bir erkek lisesinde ders vermeye devam etti. Remziye Hisar, öğretmenlik yapmak için gittiği Bakü'de askeri doktor Reşit Süreyya (Soyadı Kanunundan sonra Gürsey soyadını alacaktır) ile tanışıp Bakü'de 20 Nisan 1920 tarihinde evlendiler ve aynı yıl birlikte İstanbul'a döndüler.
7 Nisan 1921'de, daha sonra önemli bir matematikçi ve fizikçi olan oğlu Feza'yı (Gürsey) doğurdu. Bu arada bakanlıkta eğitim müdürü olan eski öğretmeninden, orada öğretmen olarak görev yapmak üzere Adana'ya gitmesi için bir çağrı aldı. Remziye, bir buçuk yaşındaki oğlunu İstanbul'daki annesine ve ablasına bıraktıktan sonra Mersin üzerinden deniz yoluyla oraya gitti. İki sınıflı bir okulda matematik öğretmenliği yaptı.
Bir yıl sonra, yüksek öğrenimini tamamlamak için kocasını Fransa'ya kadar takip etti. 1924'te Paris'te kızı Deha (Gürsey Owen) doğdu. Orada Remziye Hanım, Sorbonne Üniversitesi'nde kimya eğitimi aldı ve aynı zamanda Marie Curie'nin öğrencisi oldu. Bu süre zarfında Türk Hükümeti'nden burs aldı ve oğlu Paris'te kız kardeşiyle birlikteydi. Remziye Biyokimya Sertifikası aldı. Sorbonne'da sertifika alan ilk Türk kadınıdır. Doktora çalışmaları yapmak istemesine rağmen, öğreniminin tamamlanmasıyla bursunun ihmal edilmesi nedeniyle ülkesine dönmek zorunda kaldı.
İstanbul'a geldikten sonra Erenköy Kız Lisesi'ne idari personel olarak atandı. Remziye Kimya Öğretmenliği yapmak istediği için bu görevi istemedi. Paris'te burslu doktora eğitimi için yaptığı başvuru başlangıçta reddedildi. Bunun üzerine Zonguldak'taki Maden Mühendisliği Okulu'nda boş kimya öğretmenliği pozisyonuna başvurdu. Bunun üzerine Milli Eğitim Bakanı Cemal Hüsnü (Taray) ona Fransa'da doktora eğitimi için burs teklif etti, bu sırada oğlu Feza ünlü Galatasaray Lisesi'ne ücretsiz yatılı öğrenci olarak girdi.
1930'da çift boşandı. Kızı Deha ve küçük kız kardeşi Mihri'yi de yanına alarak Paris'e gitti. Paul Pascal (1880 - 1968) tarafından Metafosfat üzerine araştırmalar yaptı ve üç yıl sonra doktora unvanını onur derecesiyle aldı.
Remziye Hisar, yılmamış ve 1930 yılında tekrar Paris’e giderek doktorasını tamamladı. 1933-1936 yılları arasında İstanbul’da İstanbul Üniversitesi’nde doçent olarak kimya ve fizikokimya kürsülerinde ders verdi. 1959 Yılında profesör olan Remziye Hisar 1973 yılında emekliye ayrıldı.
Remziye Hisar’ın konusunda kaleme alınmış birçok makale ve kitapları vardır. Tipik bir Cumhuriyet kadını olan Remzi Hisar 1991 TÜBİTAK Hizmet Ödülü’yle ödüllendirilmiştir.
Remziye Hisar, emekli olduktan sonra babasından miras kalan Anadoluhisarı'ndaki evinde yaşadı. 1992 yılında oğlu Feza'nın ölümünü duyduktan kısa bir süre sonra vefat etti.
Atatürk ve Remziye Hisar
Adana’da müdüre olduğu yıllarda Remziye Hanım’ın bir meşhur Atatürk anısı da vardır. Bunu değerli arşivci ve gazetecimiz Taha Toros’tan dinleyelim: Başkumandan Mustafa Kemal Paşa, Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlanması üzerine, ilk huzurlu soluğu İzmir’de aldı. Avrupa’da yüksek tahsilini tamamlayarak yurda dönen Latife Hanım’la tanıştı. Aralarındaki ilk sohbet evliliğe dönüştü. Hem bir balayı, hem bir yurt gezisi için Adana’yı seçtiler. Düşmandan ilk kurtulan Adana halkı, kurtarıcısını görülmemiş bir heyecanla karşıladı. Mustafa Kemal, 15 Mart 1923 günü Adana ufkunda ikinci bir güneş gibi gözüktü. Mustafa Kemal Paşa’yla Latife Hanım’ın 2 gün süren ziyaretleri dopdolu geçti. Bu ziyaretler arasında Kız Öğretmen Okulu da yer almaktaydı. Karı koca burada gördüklerinden, duyduklarından, adeta büyülendiler. Girişte, Müdüre Remziye Hanım’ın yazdığı, hocalardan Mustafa Fuat Bey’in bestelediği “Kız Öğretmen Okulu Marşı” çalındı. Okulun duvarına “Kız Öğretmen Okulu” yazılı büyük bir bayrak asılmıştı. Türk kadınlığı için çok anlamlı şu cümle yazılmıştı: “Bir milletin kadınları, terakkisinin ölçüsüdür.” Mustafa Kemal Paşa’yla Latife Hanım, bundan son derece duygulandılar.
Referanslar:
0 yorum